1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Eğer becerip de...
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Eğer becerip de...

A+A-

“Sen aklıma gelince her şey gülümserdi.
Ağaçlar şarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi.”
Sabahattin ALİ

Sosyal medyaya şu isim de verilebilirdi:

Fikir meydanı !
Yalnızca “fikirler” olsaydı ortada.
Haklısınız, bu kadar ‘şenlikli’ olmazdı (!)

* * *

Ne iş, seneler boyu göremediğiniz bir dostunuzu ‘şıp’ diye buluyorsunuz.
Avuçlarınızda gezinen cihaz yoldaşlık yapıyor sevincinize, hüznünüze; yarenlik ediyor sevdiğinize...
Yüzünüze sessizleşen nicesi, beyaz camın buğusunda sivrileştiriyor dişlerini...
Tek bir ‘merhaba’nız olmayanların ‘can ciğer kuzu sarması’ yaş günü seslenişlerine ne demeli?

* * *

Şu takılıyor aklıma...
Hepsi “araç” aslında...
Tüm keşifler, buluşlar...
Teknoloji...
Siyaset, ideolojiler, ekmek kavgası...
İlla ki “araç”!
Daha kaliteli yaşamak için...
Çok daha uzun bir ömre adanmış, hepsi.

* * *

Kimi zaman karışıyor işler.
En kutsal “amaç” oluveriyor “araç” denilenler.

* * *

Herkes, her yerde, her meselede özne şimdi.
‘Var’ oluyor, emek verse de vermese de...
‘Söz’ söylüyor bilse de bilmese de...
Tık tıka yetiyor, pıt pıta eriyor!


* * *

Hayata haksızlık bu!
Bilgiye ve bilgeye, kültüre ve eğitime, emeğe ve insana haksızlık.
Daha iyi bir dünya için eşsiz çaba gösteren, adanmış hayatlara haksızlık.

* * *

Kıyıyorlar insana bazen.
Fikrin altına küfrü, bilginin yanına sloganı, emeğin yakasına basitliği iliştirerek.

* * *

Sosyal medyaya şu isim de verilebilirdi:
“Kıyma makinesi!..”
İki kez kıyarsan, az yağlı oluyor kesin!

* * *

Ne iş ha?
Hiç açık denizlere çıkmadan, risk almadan ve yorulmadan, öğrenmeden ve anlamadan, bir denizciye, yüzme öğretmek gibi!
Islanmadan.
Kulaç atmadan.
Lafla!

* * *

Sosyal medyaya şu isim de verilebilirdi:
“Zeka ölçer!”..
Eğer becerip de ölçebilseydi...
Bilebilseydi...
Anlayabilseydi.
Düşünmeden de var olmanın dayanılmaz cazibesini...


---------------------


Koca bir bıçak yarası


Bu ülkede polis, asker, güvenlikçi sayısına bakılırsa, üç kişiye bir "koruma" düşmesi gerekiyor!.
Silah, top, tüfek sayısına bakılırsa da her haneye bir cephanelik!.
Peki niye bu kadar kolay patlıyor bombalar, araçlar nasıl böyle fütursuzca kundaklanıyor, sokak kendi kanununu hangi cesaretle yaratıyor!.

***

Emin Çizenel hem benim hocam, hem de bu ülkenin en önemli sanatçılarından birisi.
Ünü denizlerin ötesine uzanmış bir ressam, duyarlı bir yurtsever...
Bakınız neler yazmış:
"Bu sabah, arabamın ön lastiğini bıçaklanmış buldum. Koca bir bıçak yarası.
Mahallede başka araçlara da yapmışlar aynı şeyi. Yani, gece buralarda dolaşan bir canlı türü; insan olabilme ihtimali yüksek ve yüksek derecede cesur. Ayrıca, orgazm derecesinde bir zevk aldığı da kesin. Ey sabi ve masum Kıbrıs. Artık çok farklı duygu zenginliğine ulaşmaktayız. O masum ve temiz ezber, bozuldu artık. İnsanoğlu, yine insanoğlunu her şeye alıştırabilir mi dersiniz?”

***

Bir başka ülkede, Emin Çizenel’e eş bir sanatçı bunları yazsa, yaşasa, tek gündemi olurdu ülkenin!..
Kimse tınlamıyor...
‘Ateş yeri’ne döndü sokaklar...
Ne oldu gerçekten bize?
Ne?

----------------------------

Çok paylaşıldı bu fotoğraf !.. Hollanda başbakanı seyahat ediyor, biri bu....
Ve bir diğeri, Türkiye’de Başbakan “cuma namazı”na gidiyor !..
Mesele biraz da kültür... Toplumsal kültür.
Yoksa bizim Maliye Bakanı da bisiklet sürmek istedi, demediğini bırakmadı kimileri...

-------------------------------

Kendimizi kandırmanın zamanı...

Hem de nasıl ağzına sağlık Murat Şenkul, hem de nasıl...
...
Bir kavga olur ...
Bir cinayet işlenir...
Hırsızlık olur ...
Doğumuna 2-3 ay kalmış çocuklar katledilir ...
Hepimiz içimizden geçiririk ...
“KESİN KIBRISLI DEĞİL yapanlar” !
Son günlerde meydana gelen birçok olayın faili KIBRISLI TÜRKLER !
O yüzden kendimizi kandırmayı bırakmanın zamanı geldi .
Toplum olarak rahat hayata öylesine alıştık ki
Bizi biz yapan herşeyi KAYBETTIK .
Şimdi yine bazılarımız suçlu arayacak.

.....
Evet sevgili Murat, tam da böyle olacak.
"Suçu bir başkasına paslama" uzmanı bu toplum!..
Her türlü yasadışılığını, usulsüzlüğünü, yalanını, talanını aklıyor.
Hem de nasıl ustalıkla aklıyor.
Tamam, bizi 'ganimet'le zehirlediler!.
Ama sonra fark ettik bunu, "zehirlendiğimizi" gördük, anladık, uslanmadık.
Sevdik’ bu düzeni!..
Hani sigara gibi, bilirsin zehirdir, yine de yakarsın, ciğerlerine çekersin yine de, "yok yok, ben içerken keyif alıyorum" diyerek kandırırsın kendini...
Bağımlısı olduk biz hak edilmeyen hayatların, değerlerin, yarınların...
Kolaycılığın...
Ucuzluğun...
Alın yazısı gibi kazıdık alınlarımıza "adaletsizliği" ve her daim, bir başkası oldu suçlu!..
Yine kendimizi kandıracağız.
Böylece ‘herkes kanıyor’ sanacağız...
Doğru...
Kanıyoruz aslında...
İçin için...
--------------------------------------

• Oscar Wilde "Herkes benim düşünceme katılırsa, yanlış düşünmüş olmaktan korkarım" demiş !


• Her meselede illa ki bir HEZİMET ya da bir ZAFER aramaktan vazgeçmeliyiz. Kimi zaman “ulaşılabilecek en iyi sonuç” da vardır.


• Böylesi bir duyguyla hele Kıbrıs meselesini hiç çözemeyiz, aman ha!


• Sevgili Orkun (Bozkurt) kitap tanıtımına gelemedim, affet lütfen!.. Merakla almak istiyorum kitabını, okumak istiyorum “masanın boş kalan köşesi”ni...


• Henüz ‘perde’ açmadan, tiyatro sanatçısı dostlarım övgüyle söz etti. Hatta “sarsıcı bir oyun” dediler. Velhasıl, beklenti de büyüdü böylece, iyi mi oldu, kötü mü bilemem...
Aliye Ummanel bizi ‘Ev’e bekliyor!.. Sanıyorum, yurdumun yüreğinden ve coğrafyamın kaderinden bir sızı daha sahnede hissediliyor. Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’na randevumuz olmalı, heyecanla bekliyorum, cumaya...

“Hiçbir gelişmiş ülke zihniyetlerin değişmesini beklemez. Sorunlarını hukuk ve adalet reformuyla çözer ve yasalarla düzenler ve denetleyerek ceza ve ödül verir” diye yazmış bana Ahmet Ataner... Evet, GELİŞMİŞ ülkelerde böyledir!

• Yüzyıllık bir şiir diyor, kaynaklar... Son günlerde yaşananları anlatıyor.
...
Köpek var
Taş yok.
Taş var
Köpek yok.
Köpek var
Taş var.
Köpek kralın köpeği
Sıkıysa at taşı!.

Bu yazı toplam 2410 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar