Eğer bir Kıbrıslı Rum aydını olsaydım… Empati…
Kıbrıs sorununun oldukça kritik bir aşamadan geçtiği şu günlerde, köşemde yayınlamak üzere, çeşitli arkadaşlarıma bir soru yönelttim.
“Sen eğer bir Kıbrıslı Rum aydını olsaydın, ( çözüm yanlısı, demokrat, dünya ölçeğinde olayları değerlendiren ve Kıbrıs sorununu tarihsel arka yapısı, coğrafyası, toprak ve güvenlik dengeleri, iki evet hedefi bağlamında düşünen…) Kıbrıs’ta nasıl bir çözüm olmasını isterdin?”
Aşağıdaki yanıtlar geldi… Soruları yanıtlayanlara isimlerini kullanmayacağımı belirttiğim için burada yer vermiyorum.
Özüne dokunmadan, küçük düzeltmeler ve kısaltmalar yaparak sizinle paylaşıyorum:
Tıp Doktoru, 58, Erkek: 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinde Türk toplumuna verilen hakları çok gören ve bu yüzden Cumhuriyeti torpilleyen Rum anlayışını eleştiririm. Çünkü şu anda Cumhuriyet’te 63 den bu yana geri alınan Kıbrıslı Türklerin siyasi hakları, geri verilme noktasına döndü. Ne kaldı geriye savaşla el konulan özel mülk ve özel toprak.
Doğu Almanya modelinde olduğu gibi yüksek çoğunluğu tazminat formülü tercih edilerek, iki bölgeli Federasyon kabul edilmeli. Yeni göçmen yaratmama konusu esas alınmalı ama Kıbrıs Rum mülk sahipleri de tazmin edilmeli. Güneyde mal sahibi olmasına rağmen Kuzeyde eşdeğerden mal sahibi olan Türklerin malları satılıp kuzeyde mal bırakan Rum göçmenler tanzim edilirse adalet sağlanmış olacak ve iki toplum yan yana barış içinde yaşayabilecek.
Akademisyen, 45, Erkek: Kıbrıs’ın barış içinde yaşabilmesi için insanların çatışacağı her şeyi mümkün olduğunca azaltmak lazım. Güneye sıkışmış Kıbrıslı Rumlar azami toprak kazanmalı, Kıbrıslı Türkler kendilerini ülkenin esas sahiplerinden hissetmeli, ırkçı tavırlar ve tutumlar cezalandırılmalıdır.
Öğretmen, 40, Erkek: Nasıl bir çözüm mü? Tabi ki ayrıcalıkla sonuçlanmayacak bir çözüm ve de tabi ki Türkiye'nin şu an kuzeyde var olan egemenliğinin devam etmeyeceği bir çözüm. Kıbrıslı Türk'lerle Kıbrıslı Rumların bu ülkede ve Avrupa'da birlikte özne olacağı ortak bir yapı yaratmalıyız. Bu noktada Kıbrıslı Türk'lere değil ama Türkiye'ye neden güvenmediğimiz anlaşılmalı. Çünkü, çözümsüzlük bu adadaki iki toplumun tamamen ayrışmasını getirecek. Bir bakacağız ki her birimizin ayrı ayrı tarihsel ve stratejik olarak ortak gördüklerimiz bizim geleceğimizi çok da önemsemeden işbirliği yapacaklar. Bu yüzden sadece ve sadece Kıbrıslı'ların özne olacağı yeni bir ortaklık gecikmeden kurmalıyız.
Diplomat, 50, Kadın: Üniter çatı altında küçük bir Kıbrıslı Türk bölgesi isterim. Bu bölgede Kıbrıslı Rumlarla birlik de yaşamak istemeyen Kıbrıslı Türkler yaşasın. Diğer bölgelerde Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumlar karışık olarak yaşayabilir. Dönüşümlü Başkanlığa pek sıcak bakmazdım gibi geliyor ama karışık bölgede yaşayanlardan birinin kısa süreli Başkanlığına sıcak bakabilirim. Böylelikle Toprak talebim de olmaz.TC nin garantörlüğünü istememem. Ama o küçük türk bölgesi tehdit altında olduğu zamanda sınırlı bir sayıda ( ki bu sayı bizim askeri sayımızı hiçbir zaman geçmemeli) TC den asker yardımı almasına sıcak bakabilirim.
Mimar, 30, Erkek: İki tarafın da korkuları ve bu korkular karşısında güvende hissetmek için istediği talepleri var. Maalesef bu talepler bir tarafı güvende hissettirirken diğer tarafın korkularını artıran adımlar. Fakat korkular ve bunlara karşı alınan sigortalar üzerine kurulan barışın zemininin sağlam olmasını beklemek doğru değil. Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların kişi ölçeğinde dahi olsa birlikte hareket ettikleri takdirde büyük ekonomik fırsatların ortaya çıkacağı bir çözümü arzulardım. Ekonomik birliktelik yakalayan toplumların kışkırtmalara ve anlık fevri duygulara sofrasındaki ekmeği feda etmeyeceğini düşünüyorum. Bizlere birlikte yaşamak yetmez, birbiriyle üreten, birbiriyle çalışan ve birbiriyle ekmek kazanan insanlar olmalıyız ki kışkırtılmalara karşı birlikte durabilelim. Adanın potansiyelini göz önüne aldığımızda, düzgün kurgulanan bir barış anlaşmasında böylesine fırsatların çıkacağını öngörmek yanlış değil. Birbirimizle birlikte hareket ettiğimizde neler başarabileceğimizi fark edebilelim.
İş İnsanı- TV Programı Yapımcısı, 65, Erkek: TC'nin garantörlük maskesi arkasına saklanarak, 1974'de Kıbrıslı Türkler'den bile daha çok avantaja sahip olmasından rahatsızlık duyarım.
Öğretmen, 52, Erkek: Ülkemin yıllar önce yaşanan acılı ve sıkıntılı yılları geride bırakacak bir çözüme ulaşmasını dilerim. İki tarafça da yapılan yanlışların farkında olarak sürekli karşı tarafı suçlamak yerine biz nerde yanlış yaptık sorusunun cevabının peşinden gider, yaşanan acıları atlatabilmek için Güney Afrika’da izlenen (yüzleşme süreçleri, Hakikat Komisyonları…) yolun izlenmesini isterim. Gelecek için farklı yönetim şekillerini araştırır neredeyse ülkemizle tam örtüşen Belçika modelini ülkem için uygulamaya gayret ederim. İki topluma da yaşamanın ölmekten daha değerli olduğunu, aslolanın mal mülk değil insanca yaşamak olduğunu, güvenliğin tabii ki önemli olduğunu ama esas güvenliği aidiyet duygusunun sağlamak olduğunu hatırlatırım. Manevi olarak karşılıklı özürün önemine dikkat çeker, var olan yeni enerji kaynaklarının da aktif olarak kullanılarak tazminatların bu kaynaktan ödenmesinin önemine dikkat çekerim. Barışı dış güçlerin mali desteğiyle değil, ülkemizin doğal zenginliğinden inşa etmeye çalışırım ki barışın bedelini bize kimseler ödetemesin. Son olarak da anne babaların çocuklarını gömmek zorunda kaldığı savaşlar yerine, doğal olarak barış içinde yaşadıktan sonra evlatların doğal bir şekilde anne babalarını son yolculuklarına uğurlaması gerektiğini hatırlatırım, bu yönde kampanyalar yaparım.
Öğretmen, 32, Kadın: Kıbrıs’ta öncelikle barış olması gerektiğine inanıyorum. Çözüm bir anlaşma ile gelecek ama barış farklı bir enstrümandır. Şöyle düşünelim küçük çocuklar sevdiği arkadaşıyla kızsa, kavga etse bile barışır ama söz konusu sevmediği çocuksa oyuna alsa bile diğerleri varken dışlar. O nedenle halklar önce barıştırılmalıdır. Bu noktada tüm faktörler önemlidir. Başta din ve din adamları olmak üzere bu konuda uzlaşıya varmalıdırlar. Yıllarca bu ada üzerinde yaşanan olaylar ve alınan siyasi kararlar halkların manevi hassasiyetini yüksek tutmuştur. Orta Doğu ülkesi olarak halen manevi duygularımız yüksek ve din adamları bu yönde bir karar birliğine varırlarsa etkin rol oynayacaklarına inanıyorum. Kapılar açık, gidiş gelişler oluyor ama bir arada olmak birlikte olmak demek değildir. Gerekirse iki toplumun birbirine yakınlaşması için ön yargılarını kıracak misyonerler yetiştirilmeli ki bu şu an için çözümle gelecek bir anlaşmada toplumların evet demesi için bile önemlidir çünkü iki toplumun da dış ve iç güçlerin etkisiyle yaşadıkları ve medyaya yansıyanların pozitif sonuç vermesi sadece yürütülecek siyasi propagandalarla yetersiz kalacaktır. Özellikle eğitim kitaplarının içeriği çok dikkatli hazırlanmalı. Şematik algının çok küçük yaşlarda oluştuğunu ve o yaşta oluşan algıların kırılmasının çok zor olduğunu biliyoruz. Halklar barışmadan çözüm bir anlaşma olarak kalabilir veya zorlama olarak görülebilir. Halkların barışması çok uzun zaman alacaktır bir çözümle gelecek anlaşmada güven artırıcı önlem olarak mevcut iki bölgeli toplum olarak kalmak ama aradaki sınırı kaldırmak, zamanla içe içe olmayı beklemek gerekir diye düşünüyorum ve tabi ki taşkınlıkları önlemek için iç güvenliği hassas olacak şekilde koordine etmek iki toplumda da güvenli ortam algısı yaratacağı inancındayım.
İş ve Spor İnsanı, 50, Erkek: Kıbrıs’taki çözümün bu coğrafyada yaşayan insanların daha önce yaşadıkları acıları tekrar yaşamayacağı, self determination hakının hiçbir taraf için bir hak olmayacağı, mülkiyet ile ilgili son sözün (özellikle konut) mal sahibi tarafından söyleyeceği ve arazideki takas yaklaşımına rağmen sınırlı da olsa arazinin iadesini mümkün kılan, güvenlik konusunun tarafların kaygılarını ortadan kaldıracak ve tek taraflı müdahalelerin olanaklı kılınmayacağı ve federal yapının işlevsel bir dinamiğe sahip olacağı, geçiş dönemi sonrasında iki dil eğitiminin zorunlu olacağı, federal yapının zorunlu resmi dilleri olacağı bir federal Kıbrıs. Mümkün olduğunca federal merkezi yapının etkin olacağı ve birlikte yaşama arzusunda olan insanlar için nüfus oranı sınırlaması olmadan güney ve kuzey de yaşam alanlarının yaratılması, yönetim ve güç paylaşımında ise federasyonun sürekliliğini anayasadan alması ve federal yapının oluşturucu taraflarının üçüncü taraflar ile ikili işbirliği yapmalarının anayasadan gelen bir hak olması (tarafların gelişigüzel ikili anlaşmalara imza atmamaları, önemli) . Tabii ki iki taraflılıktan kaynaklanacak mülkiyet ile ilgili finansmanın nasıl sağlanacağının da çözüm sürecinde ortaya konması gerekecektir. NATO'ya garantörlükle ilgili atıfta bulunulması da güneyin evetine olumsuz etki yapar. Barış 'ın tek koşulu, koşulsuz barıştır.
Diplomat, 48, Erkek: Kıbrıslı Rumlar olarak geçmişte büyük hatalar yaptık. Dünyayı ve Türkiye’yi doğru değerlendiremedik. Milliyetçi söylemler peşinde koştuk. Kıbrıslı Türkleri bir özne olarak görmedik. Hala 1950, 1960 ve 1970'li yıllarda meydana gelen olayların özeleştirisini yapmadık. Artık hata yapma lüksümüz yok. Bölgede Türkiye var, onun varlığı ve desteği olmadan Kıbrıs'ta sürdürülebilir bir anlaşmaya ulaşılması zordur. Bugün geçmişte hiçbir şey yaşanmamış gibi davranamayız veya beklentilerimizi şekillendiremeyiz. Öte yandan Kıbrıslı Türklerin anlaması gereken nokta Kıbrıs Rum toplumunun da büyük kayıp ve travmalar yaşadığıdır. Göçmenlere geri dönme hakkı tanınmalıdır. Ancak bu Rumların büyük kısmı hayatta değildir ve çocukları da hayatlarını kurmuştur. Çok Kıbrıslı Rum dönecek değildir ve bu tehdit olarak algılanmamalıdır. Kuzeydeki mülkler mirasçılara bölünmüş durumdadır. Artık dönülecek bir ev veya köy pek kalmamıştır. 1974'te terk edilen yerler ve mülkler çok değişmiştir. Her iki taraf da orta noktada buluşmayı becerebilmelidir. Kazanırsak hep beraber kazanacağız. Kaybedersek de yine birlikte kaybedeceğiz. Türkiye, Kıbrıslı Türkler için bir garantör olabilir ama Rumlar için de işgalcidir. Garanti sistemi mevcut şekliyle uygulanmamalıdır. Türklerin geçmişte yaptıklarımızdan dolayı garantilerin devamını istemesi normal bir gelişmedir. Öte yandan 1974 yılında Türk ordusunun uygulamalarından maruz olan sivil Kıbrıslı rumlar da doğal olarak Türkiyenin bu garantörlüğünün devamını istememektedir. Dolayısıyla garantilerin tümden ortadan kaldırılması veya devamı yerine her iki tarafın da kaygılarını gözetecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
Reklamcı, 51, Erkek: Bugüne kadar yaşadıklarımıza bakarak, iki toplumun da kendi özgür iadeleri ile kendi problemlerine kendi çözümlerini bulabildikleri, dış güdümden çok iç dengelere ve insan haklarına saygılı federatif bir çözüm isterim. Her iki toplumun geçmişte yaptığı hataların ardında kendilerinden çok dış güçlerin aktif olduğunu bildiğim için, bugün bizlerin birbirimize saygı ile bağlanıp, kendi dertlerimizi kendimizin çözmesine olanak tanıyacak bir yapının çözümle hayata geçmesini isterdim.
İş İnsanı, 48, Erkek: İki toplumlu, iki kesimli, tek egemenliği olan bir federal yapı. Devlet Başkanlığı ile tüm federal kurumlardaki başkanlıkların dönüşümlü olduğu bir model. Garantilerin Türkiye'yi de kapsayacak şekilde devam ettiği, ancak tedrici azalmayla belirli bir yıl sonra tamamen yerel federal Polis'e devredildiği bir güvenlik sistemi. Maraş'ın, Güzelyurt'un geri verildiği, Rum Yönetimi'ne devredilecek bölgelerde azami Rum vatandaşının dönüş yaptığı, Türk Yönetimi altında kalacak bölgelerde ise mülkiyet sorununun esasen takas ve tazminatlarla çözüldüğü bir uygulama. Ortak kültürel kurum ve politikaların süratle yaratılarak iki taraf insanının ortak hareket ettiği, birbirinin dilini öğrendiği, Okullardaki müfredatın Türk ve Yunan milliyetçiliğinin etkilerinden arındırıldığı, iki taraftaki faşistlerin yakınen izlenerek gerektiğinde müdahale ile pasifize edildiği bir yaklaşım. Kurucu Devletlerin şu anki borçlarının yalnızca kendileri tarafından müteselsilen üstlenilmesi, Anlaşma sonrasındaki Federal Bütçe ve Devlet borçlanmaları için ortak borçlu olarak hareket edilmesi, yeraltı ve yerüstü kaynaklarından elde edilecek gelirlerin de bu doğrultuda ortak Bütçeye aktarılması.