Eğitim Politikalarının Dünü, Bugünü, Yarını
Kıbrıs Türk Halkı olarak var olma, kendi ayakları üzerinde duran bir demokrasi, kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi, kısacası kendi ayakları üzerinde duran bir halk yaratmak istiyorsan öncelikle eğitim politikalarımıza odaklanmamız gerektiği aşikardır.
Kim ne derse desin eğitim politikalarını, diğer politikalardan farklı kılan önemli bir yanı var. O da eğitim politikalarını belirlemekten çok onları sürdürmektedir. Kanımca bizim eğitim adına anlamlı yollar alamamamızın nedeni de bu önemi gözden kaçıyor olmamızdır.
Eğitim politikalarının temelinde toplumsal adalet, üretim, aktif vatandaşlık, toplumsal ve evrensel duyarlılık, tutum ve değerler var. Bir bireyi ve sonuçta toplumu eğitmek ve geliştirmek başlı başına temel bir hedef ve aynı zamanda büyük bir zorluktur. Bu nedenle eğitim, diğer tüm politika alanlarını kesen, onlardan farklı kılan bir politik alandır.
Her toplumun bir eğitim felsefesi vardır (ya da olmalıdır). Bu felsefe, o toplumun geçmişten gelen birikimlerini süzgeçten geçirerek, iyi ve geliştirilebilir olanı korurken, köhnemiş ve işlevselliğini kaybedenleri ayıklayarak, dinamik bir süreci sağlar. Bir toplumun eğitim felsefesi, temelde, onun geleceğe yönelik “nasıl bir toplum meydana getirmeliyiz?” sorusuna yanıt veren bir kurguyu içerir.
İşte eğitim politikası; ortaya çıkan bu felsefeyi ve bilimi içermelidir. Çünkü bilim, eğitim politikalarının belirlenmesindeki en somut argümandır. Bilim, reel ve güncel olanı yakalayıp, sürdürülebilir bir yapı kurmak için en temel araçtır. Belirlenen eğitim politikaları güncel ve geliştirilebilir bir bilim anlayışı ile desteklenmediği sürece, soyut ve fantastik bir taslak olmaktan öteye gidemediği gibi eğitimsel başarısızlığın da en önemli nedenini oluşturur.
Öte yandan 21. Yüzyılın en önemli alanı eğitim olmuştur. Eğitim sisteminin ülke kaynaklarının büyük bir kısmını tükettiği göz önüne alınırsa, bu önemin büyüklüğü ve ne kadar bilimsel bir plânlamanın yapılması gerektiği açıkça kendini göstermektedir. İşte tam da bu nedenle; eğitim, rast gelelikten uzak, ciddî plânlama ve programlamayı gerektiren bir iştir. Eğitim maksatlıdır. Eğitimin belirlenmiş hedeflere ulaşmak gerekliliği vardır.
Ne var ki bugün yaşadığımız eğitim sorunlarının en temelinde eğitimde politika yoksunluğu yatmaktadır. Bu nedenledir ki en öncelikli ihtiyacımız, paylaşılmış bir vizyonla oluşturulmuş, nitelikli bir eğitim politikasının varlığıdır.
İşe buradan başlamalıyız. Bu halkı geleceğe taşıyacak, kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayacak ve bizi özne yapacak eğitim politikalarını işe koşmalıyız…
Biliyor muydunuz?
Eğitim Yönetimi
Eğitim Yönetimi’nin ne olduğu ile ilgili ortaya atılan tartışmalara çok farklı yanıtlar verilir. Bilim, uygulamalı alan, sanat, kamusal politikaların oluşturulmasına katkıda bulunan bir çalışma alanı gibi tanımlar birbirinde oldukça farklı olmasına rağmen hemen hepsi eğitim yönetimi için kullanılmıştır.
Eğitim Yönetimi konusunda önemli çalışmaları bulunan bilim insanı Robert Donmoyer eğitim yönetimi alanını, eğitimle ilgili kamusal politikaların oluşturulmasına katkıda bulunan bir “çalışma alanı” olarak tanımlar. Bu alanda çalışmaları ile bilinen diğer bir bilim insanı olan Michael Imber ise eğitim yönetimini “uygulamalı bir alan” olarak kabul eder.
Eğitim yönetimi konusunda en geniş ve derin bilimsel çalışma geleneği olan Amerika Birleşik Devletleri’nde en yaygın görüş eğitim yönetiminin bir çalışma alanı olduğu, bir disiplin olmaktan ziyade, pek çok alanın (antropoloji, sosyoloji, psikoloji, tarih, vb.) bilgi temeline yaslanan disiplinlerarası bir çalışma alanı olduğudur.
Okumuş muydunuz?
“İnsanlar huyları ve hayattaki rolleri itibariyle 3’e ayrılırlar;
- Kendi oturduğu dalı kesenler,
- Başkasının bindiği dalı kesmekle uğraşanlar,
- Başkasının dalını kesiyorum zannıyla kendi dalını kesenler..”
Refik Halit KARAY