Eğitim sendikaları: “Tüm özgürlüklere kararlılıkla sahip çıkılmalıdır”
Eğitim sendikaları, TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararla ilgili açıklamalarının ülkemizdeki yargıya bir "saldırı" olarak nitelendirdi.
Doğu Akdeniz Üniversitesi Akademik Personel Sendikası (DAÜ-SEN), Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) ve Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) ortak bir açıklama yaparak, TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararla ilgili açıklamalarının ülkemizdeki yargıya bir "saldırı" olarak nitelendirdi.
Geçtiğimiz hafta içerisinde ülkemizde eğitim veren 21 üniversitenin rektörlerinin Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak yaptığı açıklamalara da değinilen bildiride, “Üniversiteler adına atmış oldukları imzalar ile Sayın Ersin Tatar’ın siyasi pozisyonuna verdikleri destek, üniversitelerde de özgür tartışma ortamının giderek daraltılmaya çalışıldığının bir göstergesi olarak ortaya çıkmıştır” denildi.
Yapılan açıklama şöyle:
“Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın KKTC Anayasa Mahkemesi’nin aldığı karara yönelik basın yoluyla yapmış olduğu açıklama, yargının bağımsızlığına yurt dışından yapılmış açık bir müdahaledir. Anayasa mahkemesi Hakimlerini her türlü tehdite karşı korumak başta siyasi iktidarların olmak üzere her yurttaşın görevidir. Yargı kararlarını eleştirmek mümkündür ancak bu kararlar değişmezse şu olur bu olur demek kabul edilemez kaba bir müdahaledir.
Yargının bağımsızlığını koruyamadığınız bir ülkede bireyin özgürlüğünden bahsetmek mümkün değildir. Yargıya müdahale edilen bir ülkede inanç özgürlüğü dahil hiç bir özgürlük alanı kalmaz. Dolayısıyla Kuzey Kıbrıs’ta yargının bağımsızlığına yapılan bu saldırıya karşı koymak, başta İktidarda olanlar olmak üzere, tüm siyasi partilerin, tüm sendikaların, tüm kurum ve kuruluşların, tüm sivil toplum örgütlerinin ve tüm yurttaşların görevidir.
Yargının bağımsızlığını korumak ise öncelikle özgür irademize yapılan müdahalelere karşı koymakla mümkündür. Bu bağlamda, gerek bireye, gerek kurum ve kuruluşlarımıza, gerek sivil toplum örgütlerine, gerekse genel anlamda halk iradesine yapılan müdahaleleri kabullenmemek ve demokrasiye sahip çıkmak, hayati önem arz etmektedir.
Geçtiğimiz hafta içinde 21 Üniversite Rektörünün, Üniversitelerin hiç bir noktasında tartışma gereği bile duymadan, Üniversiteler adına atmış oldukları imzalar ile Sayın Ersin Tatar’ın siyasi pozisyonuna verdikleri destek, üniversitelerde de özgür tartışma ortamının giderek daraltılmaya çalışıldığının bir göstergesi olarak ortaya çıkmıştır. Aslında Üniversitelerin ve rektörlerinin görevi sağlıklı tartışmalara zemin hazırlayarak bilimsel metinler, yaklaşımlar üreterek topluma ve insanlığa ışık tutmaktır. Bunun aksine Rektörlerin görevi tarihsel süreçleri yanlı değerlendiren, uluslararası ilişkiler ve siyaset biliminden uzak bir siyasî metnin altında imzacı olmak değildir.
Toplumun gelişimine katkıda bulunma hedefi olan üniversiteler, iktidarların resmi pozisyonlarını tekrarlayan değil, her zaman özgür düşünce ve özgür tartışma ortamından, üniversitelerin demokratik ve özerk yapılarını geliştirmekten ve buna sahip çıkmaktan, çözüm, barış ve istikrar ortamının oluşmasından yana taraf olurlar.
İktidarın resmi politikalarına destek açıklamadan, bilimsellikten uzak ezbere dayalı siyasi metinlerin altında topluca imzacı olmaktan hiç çekinmeyen Rektörlerin, yargının bağımsızlığına, Laik Cumhuriyete doğrudan yapılan saldırılara sessiz kalması ise üniversitelerine ve topluma yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Sayın Rektörler attıkları imzayla bugün koltuklarını koruduklarını düşünebilirler, ama aslında yaptıkları demokratik, özerk üniversitenin ve özgür düşüncenin temellerinin dinamitlenmesidir.
Böylesi tutumların önümüzdeki süreçte tekrarlanmaması umudumuzdur. Bu umudun gerçekleşebilmesi ise tüm yurttaşlarımızın, hem yargının bağımsızlığına, hem demokratik, özerk üniversiteye, hem de tüm özgürlüklere kararlılıkla sahip çıkmasıyla mümkün olacaktır.”