1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. Eğitim Sistemine Güveniyor muyuz?
Salih Sarpten

Salih Sarpten

Eğitim Sistemine Güveniyor muyuz?

A+A-

Güven; korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu olarak tanımlanır. Birine, bir şeye ya da bir yapıya duyulan sarsılmaz itimat…

Geçtiğimiz yıllarda farklı bir platformda Finlandiya Eğitim Bakanlığı ve Dünya Bankası uzmanlarından Kari Pitkanen ile bir araya gelme fırsat bulmuş ve pek tabii ki dünyanın gıpta ile baktığı Finlandiya eğitimi için akıllardaki o soruyu sormuştum:  “Birçok eğitim sistemi büyük sorunlar yaşarken nasıl oluyor da Finlandiya Eğitim Sistemi dünyanın en iyisi olabiliyor? Gerçek fark nedir?”

Kari’nin yanıtı tüm detaylarıyla hâlâ zihnimdedir: “Eğitim sisteminde her şey “güven” üzerine kurulmuştur. Bizde tüm toplum eğitim sistemine güveniyor. Finlandiya eğitiminde %100 işbirliği var. Öğretmenler sendikaları, yerel yönetimler ve eğitim bakanlığı arasında sıkı bir işbirliği var. Bu nedenle de öğretmenlik mesleği ülkenin en saygın mesleği konumundadır.”

Eğitim sistemimiz için hissettiğimiz olumsuz duyguların, ortaya çıkan sorunların ve sıkıntıların temelinde ona güvenememe yatmaktadır. Bu yüzden özgüveni yüksek öğrenciler yetiştiremiyoruz…

Bu güvensizliğin temel nedeninin de sisteme yön verenlerin “öğretim” dışında her şeyle ilgileniyor olmasına karşın, bir türlü enerjilerini ve zamanlarını gerçek anlamda öğrenime ayıramamalarından kaynaklanmaktadır diye düşünüyorum. Örneğin;  Eğitim sistemimiz öğrenmeyi hangi açıdan ele alıyor? Hangi öğrenme kuramına sahip? Geleceğin öğrencilerine hangi becerileri kazandırmayı amaçlıyor? Bu sistemden çıkacak öğrencilere bugün ve yakın gelecekte ihtiyaç duyacağı özgüveni, becerileri, tutum ve değerleri kazandıracak özellikleri taşıyor mu?

Ne yazık ki sistemimiz; öğretilecekleri, olgunlaşmış ve durağan bir bilgi yığını, öğrencileri de bu bilgi yığınını aktarılacak bir kitle olarak görmektir. Bu nedenledir ki; öğretim yöntemlerimiz olabildiğince öğretmen merkezli, müfredat odaklı ve öğrencinin bireysel ihtiyaçlarını dikkate almayan bir biçime bürünmüştür. Ve yine bu nedenledir ki; çoktan seçmeli testler, sınava dayalı bir yapı, özel ders ve dershanelerle çevrilmiş bir sistem sürekli kendi kendini beslemektedir.

Oysa yapmamız gereken şey; öğretilecekleri, doğayı anlama ve keşfetme, insan ve insanlar arası ilişkilerinin nasıl şekillendiğini ve niteliği üzerine odaklamaktır. Yani “öğretmek” yerine “öğrenmenin” daha baskın olduğu bir anlayışı kurmaktır. Bu anlayış; öğrenciyi pasif olmaktan kurtarmalıdır. Ona, önüne konan yazı, resim, grafik, formül veya diğer görsel malzemeleri öğretmekten çok; tıpkı bir bilim insanı, edebiyatçı, yazar, şair, ressam, müzisyen, mühendis ya da konusunda uzman bir araştırmacı gibi gereksinim duyduğu bilgiyi ortaya çıkarma ve aktif olarak kendi bilgisini kendinin oluşturmasını sağlamaktır.

Ne var ki bütün bunlar için eğitim sistemine güvenemediğimiz gibi sistemin ihtiyaç duyduğu dönüşümü sağlayacak anlayışların işe koşulduğuna da pek inanmıyoruz…


Yeni Nesil Öğrenme

Nedir Bu Yeni Nesin Öğrenme?

Değişimden kaçılamayacağını yüzyıllar öncesinde Heraclitus’un söylediği şu ünlü söz bizlere hatırlatıyor: “Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir.” Dünyadaki hızlı değişime ayak uydurmak her geçen an daha da zorlaşıyor. Gelişmeler arasında kaybolup gitmemek ve çağı yakalamak için birçok konuda kendimizi geliştirmeye ihtiyacımız var. Bu değişimlere ayak uydurmak için eleştirel düşünme, doğru bilgiyi bulma, zorlu sorunları çözme, yaratıcı düşünme ve duygusal zekamızı geliştirme becerilerine sahip olmamız gerekiyor. Bu becerileri geliştirmek mümkün; ancak doğru eğitim sistemleriyle…

Bu becerileri geliştirmek için geleneksel eğitim yöntemlerinden yararlanmak ne yazık ki mümkün değil. Tek tip insan yetiştirmek üzere kurulan, yaratıcılığı değil ezberciliği ödüllendiren geleneksel eğitimden çıkarak; her bireyin kendi kendisini geliştirebileceği, birbirinden öğrenmenin sağlandığı, öğretmen ve eğitimcilerin yol gösterici oldukları yeni eğitim modellerine geçmek gerekiyor.

Bilgi, beceri ve tutum kazanımı için sosyal ortamlardan, deneyimlerden, dijital araçlardan, sosyal medyadan, oyunlardan ve STEM gibi farklı disiplinlerden yararlanan yeni öğrenmeye genel olarak Yeni Nesil Öğrenme denmektedir. Bu öğrenme modeli kendisini her an yenilemekte ve geliştirmektedir. Çevrelerindekilerle etkileşime geçerek bilgi paylaşır hem kendisine bir şeyler katar hem de çevrelerini de geliştirirler.

Sözün özü çok yakın bir gelecekte “Yeni Nesil Öğrenme” ortamları sahip eğitim sistemlerinin baskın olacağı bir dünyaya doğru hızla yol alıyoruz. Esas soru bizim eğitim sistemimiz yeni nesiller için yeni nesil mi olacak, yoksa yeni nesillere pek bir şey kazandıramayan eski nesil olarak kalmakta ısrar edecek mi?


Bir Mesaj ve Bir Resim

Özgür ve Düşünebilen

ada-002.jpg

Albert Einstein’ın “Eğitim, gerçeklerin öğretilmesi değil, düşünmek için aklın eğitilmesidir” sözünü önemsemeliyiz. Eğitim, tek tip insanlar değil özgür ve düşünebilen bireyler yetiştirmelidir.

Bu yazı toplam 2019 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar