Eğitim Sorunları ve Çözüm Önerileri I
Eğitimin olagelen sorunlarının peşi sıra savrulmak yerine, entellektüel ve akademik merakı birleştirerek “Eğitim sorunları ve çözüm önerileri” üzerinde düşünmek, toplumsal gelişme için daha yararlı olacaktır.
Eğitimdeki yanlış uygulamalardan
Eğitimin olagelen sorunlarının peşi sıra savrulmak yerine, entellektüel ve akademik merakı birleştirerek “Eğitim sorunları ve çözüm önerileri” üzerinde düşünmek, toplumsal gelişme için daha yararlı olacaktır.
Eğitimdeki yanlış uygulamalardan vazgeçilse bile olanlar iki arada bir derede kalan öğrencilere olmaktadır. Nitekim meslek destekli programlar uygulanmaya çalışıldı; vazgeçildi. Geçen yıl Seviye Belirleme Sınavları (SBS) yapıldı; bu yıl vazgeçildi. Önce öğrenciler, veliler perişan edildi; dershanecilik, özel ders, test çözme üçüncü sınıflara kadar indi, sonra vazgeçildi. Elbette zararın neresinden dönülse kardır, ama hiç uygulanmasa daha iyidir. Üstelik geçen yıl mayıs ayında dördüncü sınıflara yapılan Seviye Belirleme Sınavı’nın cevap kağıtları hâlâ okunmamış. İşin vehameti ne boyutlara ulaştı! Devlet kendi yaptığı sınavı ciddiye alıp cevap kağıtlarını dahi okumadı. Öte yanda ise sınav kaygısı, stresiyle bir yıl geçiren öğrenciler... Ya veliler? Sınavı ciddiye alıp dershaneye, özel derse harcadıkları paralar, yaşadıkları sıkıntılar...
Sınıf Geçme Sınav Tüzüğü değiştirildi. Yanlışlık güneş gibi orta yerde idi; çok gitmedi, yeniden değiştirildi. Anlaşılan odur ki vazgeçirmek yerine, uygulamayı önlemek toplum ve çocuklar için daha yararlı olacaktır.
Eğitimin yönetsel sorunları nedir?
Eğitim üzerindeki siyasi baskı, yönetsel kararları ve uygulamaları bilimsel temellerden uzaklaştırmaktadır. Siyasi gelecek kaygısı eğitime atılan bomba gibidir... Öğretmen atamalarında, terfilerde... “iyi” partili olma, bağırma, tehdit (partiden istifa etme), başkasının hakkını yeme, üstünü başını parçalama... kriter haline geldi.
Yönetim anlayışının eğitim biliminden uzaklaşarak siyasete yaklaşması istikrarsız eğitim politikalarının eğitim üzerindeki zararını daha da artırmaktadır. Önceki dönemde yapılanlar sırf siyasi kaygılarla değiştirmek, belki kısa süreli orta sınıf yurtaştan siyasi kazanç getirebilir. Fakat uzun dönemde toplum kaybetmektedir. Daha da kötü olan iktidardaki aynı siyasi parti arka arkaya Eğitim Bakanı’nı değiştirmesiyle eğitim politikaları da değişmektedir.
Biri geldi; SBS’yi getirdi... Öteki geldi; eskiye döndürdü...
Biri geldi; özel dersçileri takip etti, yasal işlem başlattı... Öteki geldi; “Bırakın özel ders versinler, ne olacak!?” dedi...
İstikrarlı, bilimsel, sosyal, felsefi temellere dayalı eğitim politikalarının sürdürülememesi; eğitim yönetim ve denetiminde geleneksel yöntemlerin, partizanlığın önplana çıkmasına neden olmaktadır. Bu uygulamalar öğretmeni mutsuzluğa, umutsuzluğa itmekte ve yeterli ölçüde başarılı olmasını engellemektedir. Hata meslekten bile soğutabilmektedir.
Öyleyse ne yapılmalıdır? Ve nasıl yapılmalıdır?
Akademik çevrelerin de desteği alınarak sosyal paydaşların katılımıyla 21. yüzyılda Kıbrıs Türk insanının profili ne olmalıdır? Toplumu geleceğe taşıyacak, var olmasını sağlayacak öğrenci profili nedir? Nasıl bir eğitimle bu öğrenciye ulaşılacak? Vizyon nedir? Bunların belirlenmesi gerekmektedir. Nitekim 2005 yılında yapılan IV Milli Eğitim Şurası’nda bu konular ele alınıp tartışıldı. Bu kararlar da dikkate alınarak uzlaşımcı bir platforumda “eğitim vizyonu” geliştirilip yazılı olarak yayınlanmalıdır.
Bu çalışmalara yönverecek bakanlık bünyesinde “Akademik Kurul” oluşturulabilir. Uygun veri toplama yöntem ve teknikleriyle mevcut durumun envanteri çıkarılır. Sonra mevcut durumdan hedefe nasıl gidileceğine dair “uygulama palanları, projeleri” hayata geçirilir. Fakat önce vizyon...
Vizyonsuzluk, ne yapacağını bilmemektir. Nereye gideceğini bilmemektir. Partizanlıktır, modernleşme karşısında muhafazakâr bir duruştur.
Okulların modernleştirilmesi, hizmetiçi eğitimler, öğretim programları, kitaplar, ölçme değerlendirme, yönlendirme hepsi bir vizyon, plan ve program dahilinde geliştirilmelidir. Bakanlığın örgütsel yapısı da bu işlevleri yerine getirecek şekilde yeniden düzenlenip geliştirilmelidir.
Değişimi planlayıp yönetecek ve Kıbrıs Türk halkını geleceğe taşıyacak, diğer toplumlar arasında hak ettiği yeri almasını sağlayacak, vizyon ve yönetim anlayışı ön koşuldur.
“Copy-paste” (kopyala-yapıştır) dönemi artık kapanmalıdır. Kopyala-yapıştırla ne yönetim, ne de gelişme olur. Olmayacak da... Bu halk, kendi öğretim programını geliştirememenin, ders kitabını yazamamanın utancına daha ne kadar mahkum edilecek. Bu, öğretmenimize, akademisyenimize, denetmenimize, yöneticilerimize hakaret değil midir?
Kıbrıs Türk halkının gelecek vizyonuyla örtüşen, “eğitim vizyonu” geliştirilerek; katılımcı, bilimsel yöntem ve tekniklere, yenilik ve değişime, proje temelli çalışmalara açık, demokratik, siyasi kaygılardan uzak... yönetim anlayışının kurumsal ve yasal altyapısının oluşturulması gerekmektedir.