Eğitim şurasının ‘MİLLİ’si!
Eğitim sistemi, hep tartışılagelmiştir ülkemizde.
Eğitim bilimi evrensel düzeyde kendini yeniledikçe ve eğitim teknikleri her geçen gün çağın gereklerine uyumlaştırıldıkça, bizim ülkemizde yürürlükte olan eğitim modelleri hep sorgulanır oldu.
Eğitimin amacı ve hedefleri nelerdir?
Eğitim yöntemlerimiz, çağdaş bilimsel veriler ışığında mı şekillenmektedir?
Müfredat, çağın hızını yakalayabilmekte midir?
Sistem birey odaklı mıdır?
Düşünen, kuşku duyan, sorgulayan ve kendini bağımsız bir biçimde geliştirebilen bireyler yetiştirmeye dönük müdür?
Öğrenciler mevcut sistem içerisinde bilgiyi ezberlemeyi mi yoksa neden-sonuç ilişkisini kurabilmeyi ve bilgiyi bu amaçla kullanabilmeyi mi öğrenmektedir?
Ölçme ve değerlendirme yöntemlerimiz, çağdaş normlara uygun mudur?
Yoksa hizmet ettiği şey, ‘yarışma’ kültürü müdür?
Ailelerin eğitimden beklentileri nelerdir?
Çocukların yönelimlerini doğru biçimde tespit edip o hedefe yönelik adımların atılmasında aile pozitif bir görev üstlenebilmekte midir?
Sistem, ailelerin davranış modellerini doğru şekilde yönetebilmesine yardımcı mıdır?
Günümüz koşullarında artık olmazsa olmazlardan biri kabul edilen yabancı dil eğitimi konusunda yürürlükte olan politika nasıl ve neye göre şekilleniyor?
Yürürlükteki yabancı dil eğitim yöntemleri, nasıl sonuç veriyor?
Yüksek öğrenim politikaları ile mesleki teknik eğitim politikaları, sonuç itibarıyla neye hizmet ediyor?
İnsan hakları ve evrensel demokratik değerlerin aşılanması, eğitim sistemimiz içerisinde ne kadar önemli?
Sistem, siyasi kaygılardan ne derecede arındırılabilmiş?
Ve eğitim politikamız, ne kadar özgür?
***
Düşündükçe, yeni yeni sorular geliyor insanın aklına.
Soru listesi uzadıkça ve sorular cevaplandıkça da endişe kat sayısı artıyor.
Eğitim şuraları, işte bu anlamda son derece önemli.
Bir ülkenin eğitim sisteminin gözden geçirilmesi ve eksiklerinin, çağın gerisinde kalan unsurlarının tespit edilip yeni eğitim politikalarının belirlenebilmesi adına, eğitim şuralarının belli aralıklarla tekrarlanması şart.
Ama bir diğer önemli nokta da kuşkusuz, büyük bir emek harcanarak düzenlenen bu şuralarda alınan kararların uygulanıp uygulanmadığı.
Bunun için de öncelikle eğitimin siyasetten bağımsızlaştırılarak, devamlılık arz eden bir mekanizmanın oluşturulması gerekiyor.
Şu anda bu şuraların beşincisi gerçekleştirilmekte.
Peki önceki dört şuranın sonuçları, şimdiye değin eğitim sistemimize ne derecede yansımış?
Bu sorunun yanıtı, sanırım önemli.
***
Ve son bir soru daha:
Kendini çağdaş addeden, evrensel değerlere ve bilime her daim önem verdiğinin altını sıklıkla çizen bu devletin eğitim şuraları, neden hâlâ ‘MİLLİ’?
Farz edelim ki siyasetçiden umudu kestik...
Peki eğitimle, siyasi düzeyde değil de bilimsel düzeyde bağları olan çevreler, neden bu konuda ses vermeyip, önce şuraların, ardından da devletin topyekun eğitim politikasının ‘MİLLİ’ sıfatından arındırılması konusunda siyaset üzerinde bir baskı unsuru oluşturmuyor?
‘MİLLİ’ bir eğitim sistemi içerisinde, eğitimin temel gereklerinden biri olan evrensellikten bahsetmek mümkün müdür?
Bu sistem içerisinde bir yanımız hep kör, hep sağır değil midir?