Eğitimde Büyük Kavga
Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı ile öğretmen sendikaları arasındaki en büyük kavga başlamak üzere…
Yukarıdaki cümle size çok iddialı gelebilir ama siz bu yazıyı okuduğunuz sıralarda öğretmen sendikaları ile Eğitim Bakanl
Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı ile öğretmen sendikaları arasındaki en büyük kavga başlamak üzere…
Yukarıdaki cümle size çok iddialı gelebilir ama siz bu yazıyı okuduğunuz sıralarda öğretmen sendikaları ile Eğitim Bakanlığı arasındaki köprüler çoktan yıkılmış olabilir… Hem ilkokullarda yaşanan öğretmen eksikliğinin hâlâ daha çözülememiş olması hem de Haspolat Meslek Lisesi’nde açılan İlahiyat bölümüne sendikaların koyduğu karşı duruş Eğitim Bakanlığı’nda ciddi sıkıntılar yaratı… Ancak bugün masadaki konu tüm öğretmenleri yakından ilgilendiren sendikal örgütlülük adına önemli bir konu… “Öğretmenlerin Yer Değiştirme (Nakil) Tüzüğü”…
Öğretmenlerin yer değiştirmesi, yani görev yaptığı bir okuldan bir başka okula nakil alması “Öğretmenler Yasası”nda şöyle ifade edilmektedir: “Öğretmenlerin yer değiştirme işlemleri, başvuru tarihi ve kıdem esasına göre oluşturulan bekleme listesine göre yapılır…” Bugün “Yüksek Danışma Kurulu”nda görüşülecek “Öğretmenlerin Yer Değiştirme (Nakil) Tüzüğü”, yasada belirtilen işte bu bekleme listesindeki sırayı bozacak unsurlar içeriyor… Başka bir ifade ile geçirilmek istenen bu tüzük, çok uzun yıllardır belki de eğitim sisteminin en sağlıklı işleyen yanı olan öğretmenlerin yer değiştirme işlemlerini de temelinden bozacak unsurlar taşımaktadır…
Öte yandan öğretmen sendikaları, bu tüzüğün bir oldubittiye getirilerek geçirilmek istendiği kanaatindedirler. Söz konusu tüzük, yaklaşık bir sene önce Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı teknik komitesine getirilmiş, uzun ve tartışmalı görüşmeler sonrasında teknik kurulda reddedilmişti… Yasa gereği teknik kuruldu reddedilen konular Yüksek Danışma Kurulu’na taşınır. Bu kurulda iki sendika temsilcisi, Eğitim Bakanı, Maliye Bakanı ve Çalışma Bakanı yer alır ve kararlar oyçokluğu ile alınır… Böyle bir kuruldan çıkacak tüzüğün, sendikaların önerilerinin yer alması pek mümkün olmayacağı aşikar…
Peki, bu tüzüğe sendikalar neden karşı çıkıyor? Bu konuyla ilgili KTOEÖS başkanı Tahir Gökçebel ile bir telefon görüşmesi yaptım… Gökçebel, her şeyden önce bu olgunun sadece Eğitim Bakanı’nın değil, bir bütün olarak hükümetin; öğretmenlerin, yasalardan kaynaklanan demokratik haklarının ellerinden alınmasının ve bu haksızlık karşısındaki örgütsel duruşlarını bozacak uygulamaları yaşama geçirme olarak nitelendirmektedir… Pazartesi (bugün) saat 09:00’daki toplantı için Cuma günü saat 16:00’da davet çağrısı aldıklarını belirten Gökçebel, geçirilmek istenen tüzüğün, teknik kurul aşamasında kabul edilmeyen tüzük taslandığından bile çok daha olumsuz unsurlar içerdiğini aktardı…
Öğretmenler Yasası’nın yürürlüğe girdiği 1985 yılından beri eğitim bakanlığı ile sendikalar arasında belirlenen nakil kriterlerine göre oluşturulan “bekleme listesi” bu tüzük sonucunda ciddi yaralar alabilir. Bu durum, çok uzun yıllardır tartışmasız ilkeler çerçevesinde yapılan öğretmen nakillerine; siyasi çıkar, adam kayırma, ayrıcalıklı okul yaratma gibi hastalıklı yapıları dahil edecektir. Hiç şüphe yok ki bu olgu da öğretmen sendikalarının kabul edebilecekleri bir şey değildir…
BURAYA DİKKAT
Eğitim, Nüfus, Kalkınma ve Kuru Yapraklar
Birbirini karşılıklı olarak etkileyen eğitim, kalkınma ve nüfus arasındaki ilişkiler oldukça karmaşıktır. Eğitimle nüfus arasındaki karşılıklı etkileşimler, temelde nüfus büyüklüğünün eğitim hizmetinin ölçeğini belirlemektedir. Öte yandan benzer bir ilişki de eğitim ile kalkınma arasında da vardır…
Çağdaş toplumlarda, kalkınma ve eğitimdeki gelişmeler, nüfus dinamiklerindeki dönüşümlerini ortaya çıkarmakta iken Kıbrıs Türk Toplumu’nda durum, bunun tam tersidir. Başka bir ifadeyle; nüfusumuzdaki nitel ve nicel değişimler hem eğitim sistemimizi hem de kalkınmamızı etkilemektedir. Ancak ne yazık ki bu etkinin olumlu yönde olduğunu söylemek pek mümkün değildir… Bunun temel nedeni de nüfusumuz ve demografik yapımızla ilgili sağlıklı verilere sahip olmamamızdır…
Oysa geçtiğimiz hafta evlerimize kapanarak gerçekleşen nüfus sayımı ve sayımla berber uygulan anket; hem eğitim sistemimiz, hem de ülke kalkınmamız için ne gibi önlemler alacağımıza ışık tutabilecek önemli verileri ortaya çıkartabilirdi... Fakat öyle olmadı… Hem sayım sonucu ortaya çıkan 294 bin 906 sayısının toplumsal diğer verilerle tutarsızlığı, hem de sayım esnasında sorulan anket sorularının geçerliliği ve güvenilirliğinin oldukça düşük olması bu sayımın ve elde edilen verilerin kalkınmamız ve toplumsal gelişimiz için sağlıklı bir planlama yapmamızı sağlamıyor…
Bu olgular Kıbrıs Türk Toplumu olarak, gerek eğitim sistemimiz gereksi diğer sosyal alanlar için gelecekle ilgili sağlıklı bir öngörü yapmamızın pek mümkün olamayacağı sonucunu çıkartmaktadır. Yani, toplumsal olarak sararıp düşen kuru yapraklar gibi oradan oraya savrulmaya mahkûm olmak üzereyiz…
BİLİYOR MUYDUNUZ?
Evrim Teorisi ve İlahiyat
Eğitim sistemimizdeki ilahiyat bunalımları devam ederken, Tabipler Birliği’nden de konu ile ilgili bir mesaj geldi…
Birlik başkanı Dr. Süphi Hüdaoğlu, şöyle dedi: “…İlahiyat eğitimini 18 yaşından önce empoze etmek hem eğitim görecek çocuklara hem de topluma büyük bir haksızlıktır. İlahiyat eğitimi temel bilimleri ve özellikle de biyolojideki evrim kuramını çocuklara edindirdikten sonra verilmelidir. Aksi halde, muhakeme gücü yüksek, eleştirel, bakış yeteneği gelişmiş ve sistemik doğru düşünen bireyler yerine, empoze edilen ve tüm emir ve kurallara uyması gerektiğini düşünen kullar yaratılır…”
Oldukça anlamlı ve yerinde bir mesaj… “Evrim Teorisi” her ne kadar modern biyolojinin temeli sayılsa da aslında doğayı ve evreni anlamının temel teorisidir… “Evrim Teorisi”, teori sahibi Darwin'in "Türlerin Kökeni” eserinde; “tüm canlıların kökeninin kendinden önce yaşamış türlere dayandığı ve ayırt edilebilir farklılıklar, başarılı nesillerde meydana gelmiş değişikliklerin bir sonucudur.” olarak ifade edilse de, bu teorinin altında yatan temel yaklaşım bilim dünyası için çok daha önemlidir.
Bu yaklaşım; insanlık tarihi boyunca değişik kültürlerde, insanın ve diğer canlıların ortaya çıkışının, bir yaratıcı tarafından tüm evreni yoktan var etmesi anlayışına karşı duran ve bilimsel bulguları temel alan anlayışlarla bu sorulara yanıt vermeyi öngören bir düşünce biçimidir… Böyle bir düşünce biçimi kazanımlarını elde etmeden, lise eğitimi düzeyinde öğrencilere ilahiyat eğitimi verilmesi, bu öğrencilerin eleştirel, yaratıcı, yansıtıcı, analitik, bilimsel düşünme gibi üst düzey düşünme becerilerini elde edememesini sağlamaktan öteye geçemeyecektir…