1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. Eğitimde Ne Yapmalıyız? Neyi Değiştirmeliyiz?
Salih Sarpten

Salih Sarpten

Eğitimde Ne Yapmalıyız? Neyi Değiştirmeliyiz?

A+A-

Yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgınıyla birlikte 16 Şubat 2020 tarihinde okullardaki yüz yüze eğitime ilk ara veren ülke Çin olmuştu… UNESCO verilerine göre bu süreçte 192 ülkede kısmen ya da tamamen okullar kapandı. Ülkemizde de 10 Mart 2020 tarihinden beri formal eğitime ara verilmiş durumda…

Bugünlerde ise okulları açalım tartışmaları yaşanıyor. Herkes, farklı gerekçelerle bir tarihi dile getiriyor; 15 Mayıs, 1 Haziran, 1 Eylül…

Oysa okulların açılması "tarih" ile ilgili değil, “kriterler” ile ilgili olmalıdır. Kısacası önemli olan "okullar ne zaman açılsın?" sorusuna değil, "okullar nasıl açılsın?" sorusuna yanıt verebilmektedir. Çünkü okul dediğimiz şey; birden fazla kesimi içine alan bir örgüt, açık bir sistemdir. Yani okul, taşımacılıktan eğitim-öğretim faaliyetlerine, okul kantininden sınıf ortamına kadar birçok farklı yaşam alanını içermektedir. 

Ne var ki bütün bunlardan çok daha önemli bir konu daha var. Eğitimde hiçbir şey değiştirmeden mi okulları açacağız? Bu krizden hiç mi bir şey öğrenmedik? Eğitim konusunda dünyanın ne yaptığını ya da ne yapacağını hiç mi takip etmedik, eğitimde yapılanları hiç mi izlemedik? Hiç mi ders çıkarmadık?

İçinden geçmekte olduğumuz koronavirüs döneminde uzaktan eğitim hallerimiz, eğitimde ivedilikle gerçekleştirmemiz gereken değişim ve dönüşümü kaçınılmaz bir biçimde hayatımıza soktu. Eğitiminde bu dönüşümleri yapmayan ya da yapamayan sistemlerin artık “çağ dışı” olarak tanımlanacağı yeni bir döneme kapılarımızı açtığımız tartışmaya gerek bırakmayacak biçimde ortada…

Peki, ne yapmalıyız? Eğitimde neyi değiştirmeliyiz?   

  • Öğretim için teknolojinin getirdiği uygulamaları kullanmak artık lüks değil, temel ihtiyaç, hatta zorunluluk. Nasıl ki her öğrenciye ders kitabını sağlıyoruz, bundan sonra her öğrencinin (evet yanlış okumadınız her öğrencinin) eğitime ulaşmak için teknolojik olanaklarını da sağlamamız gerektiğini unutmamalıyız.
  • Öğretim programlarının (müfredat) yeniden revize edilmesi gerekliliği kaçınılmaz. Artık yeni becerileri, yeni kazanımları öğrenmeye ihtiyacımız var.
  • Uzaktan eğitim her ne kadar revaçta olsa da yüz yüze eğitim hâlâ en iyisi, ancak çocukları sınıfa topla, onların tamamen pasif olduğu dakikalarda bilgi aktar, sonra teneffüse çık, sonra tekrar derse gir ve öğretmenin anlattıklarını defterine yaz geleneksel yöntemi değişmeli. Çocukların okulda ne yapacaklarını yeniden düzenlenmeliyiz.
  • Mevcut ölçme-değerlendirme anlayışı terk edilmeli. Öğretmenin derste anlattıklarını ezberde tutabilme becerisini ölçmekten vaz geçilmeliyiz. Çünkü gerçek yaşam böyle bir şey değil.
  • Disiplinler arası çalışmalar artık ihmal edilmeyecek kadar önemli.
  • Öğretmenin görevi, becerileri ve yeterlilikleri yeniden tanımlanmalı. Öğretmenin, okul yöneticisinin, denetmenin, üst kademe yöneticisinin teknoloji okuryazarı olması gerekliliği aşikar.
  • Eğitimde denetim anlayışı ivedilikle değişmeli. Nerede bir kusur, bir kabahat var o zaman orayı denetleyelim düşüncesinden kurtulalım. Yönlendiren, geliştiren, düzey atlatan ve talep edilen bir denetim anlayışı mekanizması kurgulamalıyız.
  • Ve artık veriye dayalı eğitim politikaları hayat geçirmenin önemini kavramalıyız. Siyasi kaygılarla değil, eğitim bilimi ilkelerine göre karar almayı öğrenmeliyiz. Aksi halde yapacağımız her şeyin bir gün yıkılıp gittiğine ya da tıpkı koronavirüs günlerinde olduğu gibi kurduğumuz düzenlerin işe yaramadığı çaresizliğine tekrar şahit oluruz.

Bir yandan salgının getirdiği yeni durum, diğer yandan küreselleşme, eğitim sistemlerinin ve okulların mevcut durumlarının sorgulanmasını getirdi. İstesek de istemesek de bu sorgulamadan kaçamayacağız.

Aslında bütün bunlar için ihtiyaç duyduğumuz tek şey yenilikçi bir bakış açısı, yaşananlardan ders çıkarabilme becerisidir. Çok yakın bir zamanda hibrit (melez / harmanlanmış) bir eğitim modeli zorunluluğu kapımızı çalacak. Önemli olan bizim bu durumu ne derece fark ettiğimiz, bu yönde adım atabilmek için gerçekten bir değişim ve dönüşüme niyetimizin olup olmadığıdır.

Okulları ne zaman ya da ne şekilde isterseniz açın, yeni bir anlayış ve yaklaşımla açmadığımız sürece yaşadıklarımızdan ders çıkamamış olacağımız gibi bundan sonra yapacaklarımızın da pek fazla önemi olmayacak demektir.

Bu yazı toplam 2794 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar