1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. Eğitimdeki Dönüşümler
Salih Sarpten

Salih Sarpten

Eğitimdeki Dönüşümler

A+A-

Türkiye eğitiminde “Osmanlıca” tartışmaları yaşanırken, bu tartışmaların bizdeki yansımaları çok daha hızlı oldu… “Osmanlıca” kursu vereceğini duyuran organizasyonlar ortaya çıkmaya başladı… Oysa eğitim adına çok daha farklı dönüşümlere ihtiyaç var. Ancak ne yazık ki bu dönüşümler bir türlü tartışma olarak dahi gündeme gelemiyor…

Neden en fazla ders saatini “İngilizce” eğitimine ayırdığımız halde, liseden mezun olan çocuklarımıza etkin bir yabancı dil kullanmayı öğretemiyoruz?

Neden yazılı, sözlü iletişimde sorunlar yaşıyoruz? Neden sanatsal ve sportif becerilerde istediğimiz düzeye ulaşamıyoruz?

Dönem sınavlarını, kolej sınavlarını, üniversite giriş sınavlarını başaran çocuklarımız, neden çevresine duyarlı, trafik kullarını içselleştirmiş, sosyal yaşama aktif olarak katılan bireyler olamıyorlar? Ya da neden diplomalı işsiz olarak evde oturup bekliyorlar? 

Neden sorunlarımızı çözemiyoruz? Ve neden okulda öğrettiklerimizin yaşamda karşılığını bulamıyoruz?

Çünkü resmin bütünü göremiyoruz… Bu bütünü göremediğimiz için de, kendi yerimizi bir türlü bulamıyoruz. Bütün bunlar bizi geleneksel eğitim anlayışında kalmaya zorluyor… Bakanlık ya da sendika yetkilisi olmak, öğretmen, müdür ya da anne-baba olmak fark etmiyor. Aynı pencereden bakarak, bir şeylerin değişmesi gerektiğini söyleyip, değişimin önündeki en büyük engel olmaya devam ediyoruz…

Tartışmalarımızın temelinde “çocuğa hangi dersleri okutacağız” sorusu var. Ve bu soruya verilen yanıtlalar; öğretmen ihtiyaçlarını, ders içeriklerini, ders saatlerini kısacası eğitimi şekillendirmeye çalışıyoruz. Oysa temel soru “öğrenciye neyi, nasıl öğrenmeli” olmalı…

Çağdaş eğitimin odak noktasının bilgi olmadığı anlamalıyız… İlk ve ortaöğretimde öğretilen konuların tek başına bir şey ifade etmediğini, öğrencinin 21. Yüzyıl becerilerine katkı sağladığı oranda değer taşıdığını fark etmeliyiz…

Oysa bugün eğitim sistemimize sahip olan anlayışta öğrencinin gelişimi değil, sınıfı geçmesine etki eden konular değer taşımaktadır. Tüm ölçme ve değerlendirmeler öğrencinin gelişimi ve becerileri yerine, verilen bilgileri hangi oranda unuttuğu, hangi oranda aklında tuttuğu ölçülmeye çalışılmaktadır.

Çağdaş eğitim sistemlerinin ve okulun en temel işlevi, toplumun kültürel mirasını kuşaktan kuşağa aktarmak, ulusal ve uluslararası değerleri içselleştirmek, çocukları yetişkin rollere hazırlayarak sosyal değişimi sağlamaktır. Ne yazık ki bugün bu durumdan çok uzaktayız…

-------------------------------------------------


Buraya Dikkat
 

“İngilizce” Seviyesi

Eğitiminde “Osmanlıca” tartışması yaşanırken, Türkiye’ye “İngilizce” konusunda kötü haber geldi. Okullarına “Osmanlıca” eğitimini entegre etmeye çalışan Türkiye, İngilizce yeterliliği açısından Avrupa’nın sonuncusu oldu.

“EF English Proficiency (EPI)” İngilizce Yeterlilik Endeksinde yer alan ve ana dili İngilizce olmayan 63 ülkenin İngilizce yeterlilik seviyelerin sıralandığı listede, Türkiye 47’inci sırada yer aldı. Avrupa ülkeleri arasında ise İtalya’nın ardından sonuncu oldu.

Endeksin ilk beş sırasında Danimarka, Hollanda, İsveç, Finlandiya ve Norveç bulunurken son sırayı Irak alıyor. Listenin ilk sıralarında İskandinav ülkeleri yer alıyor. Dünyada ikinci dil olarak en iyi İngilizce konuşanlar Avrupa ülkeleri olurken, Asya ülkelerinin de dil eğitimine önemli miktarda yatırım yaptığı görülüyor. Gelişmekte olan ve ekonomik alanda başarı gösterme uğraşı içinde olan Çin ve Brezilya’nın da bu sene sıralamada 37. ve 38. olarak Türkiye’yi geçtikleri görülüyor.

Tahmin edeceğiniz gibi Kuzey Kıbrıs bu endekste yer almıyor. Ancak yer alsaydı, hangi kategoride olacağını tahmin etmek güç değil diye düşünüyorum…

-----------------------------------------


Gülmece


Akıl ve Yaratıcı Çözüm

Bir akıl hastanesi ziyareti sırasında, adamın biri doktora sorar:
- Bir adamın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?
Doktor yanıtlar:
- Bir küveti su dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey veriyoruz: bir kaşık, bir fincan ve bir kova. Daha sonra ise kişiye küveti nasıl boşaltması gerektiğini soruyoruz. Siz ne yaparsınız?
Adam:
- Hımmm… Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova hem kaşıktan hem de fincandan büyük…
- Hayır der doktor… Normal bir insanın küvetin tıpasını çeker…

Ders: Akıl, sadece bize sunulanların dışında yaratıcı çözümler bulmaktır.

Bu yazı toplam 2279 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar