Eğitimi Yönetememe
Eğitim, en liberal ülkelerde bile kamusal bir boyut taşır. Bu nedenle de eğitime yatırım yapmak, eğitimin kalitesini artırmak hükümetlerin birincil görevleri arasındadır. Çünkü eğitim bir halk için en önemli unsurdur ve vazgeçilmezdir. Bu da eğitimin ihtiyaç duyduğu kaynakları yaratmak ülkeyi yönetenlerin için elzem bir görev haline dönüşür.
Öte yandan eğitim sisteminin ülke kaynaklarının büyük bir kısmını tükettiği göz önüne alınırsa, bu önemin büyüklüğü ve ne kadar bilimsel bir plânlamanın yapılması gerektiği açıkça kendini gösterir. Ne var ki eğitim sistemimizde planlamayı ara ki bulasın… İşte bugün eğitim adına yaşadığımız sorunların temelinde bu durum yatmaktadır.
Bugün eğitimi yönetenlerin eğitim sisteminden bekledikleri çok büyük, hatta ülkenin kaderini belirleyecek kadar büyük ama onu gerçekleştirecek olan öğretmene yönelik algıları ve yaptıkları bir o kadar küçük, bir o kadar utanılası…
Bugün neredeyse tüm öğretmenin (hatta eğitim bürokratlarının bile) içine sinmeyen “Öğretmenler Yasası” değişiklikleri yakın gelecekte pedagojik ve eğitim mevzuatı açısından ciddi sorunlar yaratmaya aday değişiklerdir.
Oysa hem eğitime ayrılan ekonomik kaynakların daha etkin ve verimli kullanılması, hem de eğitimin kalitesini artırmak için işe koyulması gereken uygulamaların önünde duran gerçek engeller bugün tartışılanlar değil.
Bu engeller ya bir türlü görülmüyor ya da görmezden geliniyor:
- Vizyonsuzluk
- Uyumsuz ve etkisiz çalışan siyasi kadrolaşmanın yarattığı bürokratik aksamalar,
- Alanında yetkin ve uzman olmayan siyasi kadrolaşmanın yaratığı ekonomik kaynakları verimli kullanamama,
- Çağdaş eğitim ve yönetim kuramlarını sisteme entegre edememe,
- Eğitim bilimi ilkeleri yerine, siyasi kaygılarla karar alma…
Bir de bütün bunların üstüne ortaya konan bilimsel çalışmaları görmezden geliyorsanız. Örneğin;
- Şura kararlarının yüzüne bakmıyorsanız,
- Stratejik Plan çalışmalarını görmezden geliyorsanız,
- Öğretmen Yeterliliklerini hiçe sayıyorsanız işini doğru yapmıyorsunuz demektir.
Sonra da sanki bütün bu sorunların nedeninin öğretmenin sahip olduğu haklar olduğu kararına varıyorsunuz. Öğrencinin yaşayacağı olumsuzlukları da düşünmeden, öğretmenle kavga etme, öğretmenlik mesleğinin itibarını yerle bir etme pahasına Öğretmenler Yasası’nda değişiklik yapıyorsunuz. Üstelik anti demokratik uygulamalarla…
Eğitim yönetimi bu değildir…
Bu değildir çünkü eğitim yönetimi demek öğretmenlik mesleğine sahip çıkmak demektir. Öğretmenlik meslek statüsünü toplumdaki en saygın meslek statüsü yapmak adına uğraşmak demektir.
Öğretmenlik mesleğinin toplumsal rolü, statüsü en yüksek meslek dallarından birisi olma zorunluluğu vardır. Hiç kuşku yok ki bir mesleğin statüsü, toplumsal düzeyde nasıl algılandığı ile ilgilidir. Eğitimi yönetenler değil ama öğretmenin örgütlüğünün toplumdaki algısını her geçen gün yükselmektedir. Ne var ki eğitimi yönetenlerin toplumdaki algıları ise bunun tam tersi olarak hızla düştüğü de aşikardır. Sadece bu durum bile yapılan ya da yapılmak istenenin yanlış olduğunun ispatı niteliğindedir.
Aklınızda Bulunsun
Üniversiteliler Seçtikleri Mesleklerden Memnun Mu?
Türkiye’de öğrenim gören yaklaşık 30 bin üniversite öğrencisinin katılımcı olarak yer aldığı “üniversite tercih” araştırmasının sonuçları oldukça çarpıcı… Araştırmaya katılan öğrencilerin % 54,55'i seçtikleri bölümden memnun değil. Öğrencilerin % 59,9'unun ise babalarının istediği bölümü tercih ettikleri belirlendi. Araştırmada ortaya çıkan diğer bulgular ise şöyle:
Araştırmaya katılan öğrenciler; ''Tercihlerinizi yaparken en çok kimler etkili oldu?'' sorusuna, % 30'u a*ilesi ve yakınlarının, % 7'si dershane rehberlik biriminin, % 3'ü okul rehberlik birimi ve öğretmenlerinin, % 2'si medyada yazılan popüler mesleklerin, % 58'nin ise tamamen kendi araştırma ve isteklerinin tercihlerinde etkili olduğunu dile getirdi.
''Tercihlerinizi yaparken bölüm seçimi mi öncelikli oldu, üniversite seçimi mi?'' sorusunda, araştırmaya katılan öğrencilerin % 22,35'i, ''üniversite ve şehir'', % 29,41'i ''bölüm seçimi'' ve % 48,24'ü ''her iki'' kriteri göz önünde bulundurarak tercih yaptığını belirtti.
Araştırmaya katılan öğrenciler meslek seçiminde; % 13,64'ünde annesinin, % 59,9'unda babasının, % 13,64'ünde dershanedeki rehberlik öğretmeninin, % 13,64'ünde ise okuldaki öğretmenlerin etkili olduğunu söyledi.
''Seçtiğiniz meslek sizi tatmin etti mi? Şimdi yine aynı seçimi yapar mıydınız?” sorularına ise 'Evet, aynı seçimi yapardım' diyenlerin oranı % 45,45, 'Hayır, şimdiki aklım olsaydı, aynı seçimi yapmazdım' diyenlerin oranı % 54,55 olarak belirlendi.
Kısacası bu araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de öğrenim gören üniversitelilerin sadece yarısının seçtikleri mesleklerden memnun oldukları söylenebilir.
Anlayana Gülmece
Yalakalık
Padişah bir saray yaptıracak. Yalaka çavuş durur mu? Hemen talip olmuş saray inşaatına. Tez elden bitirmiş işleri. Teslim edecek. Padişah almış vezirini sarayı gezmeye çıkar.
Yalaka çavuşla çok iyi anlaşamayan vezir, sarayın tuvaletinin olmadığını fark eder ve bu durumu padişaha hissettirmeye uğraşır. Hemen söze başlar:
- Hünkarım! Sayın ki çişiniz geldi. Nasıl gidereceksiniz? Nereye edeceksiniz?
Yalaka çavuş fırsat verir mi? hemen atılmış söze. Vezire dönerek:
- Sana ne… Koskoca padişah! Sana mı soracak nereye edeceğini? Nereye isterse oraya eder!