Eğitimin Siyasetten Beklentisi
Siyasetten beklenti denilince ilk akla gelen şey, çoğu zaman siyasi istismar olabiliyor… Ancak bu yazıda çok daha farklı bir pencereden bakarak, ülkemizdeki siyaset ile eğitim arasında olması gereken ilişkiyi aktarmaya çalışacağım…
Öncelikle ülkemizin siyasi gelişmelerine biz göz atalım: Cumhurbaşkanlığı seçimini çözüm yanlısı bir aday olan Sayın Akıncı kazandı. Artık çözüme inanan, çözümü kovalayan ve tüm enerjisini çözüme aktaracağına inanılan bir toplum lideri var. Öte yandan çok kısa bir süre sonra yapılacak genel kurulla iktidar partisinin başına Sayın Talat’ın geçmesine kesin gözüyle bakılıyor. Sayın Talat’ın da toplumu ve siyaseti ileriye taşıyacak özelliklere sahip olduğu aşikar… Her iki siyasetçinin de topluma değişim yaşatacak, sosyal politikaların yaşam bulmasını sağlayacak en önemlisi Kıbrıs Türk Toplumu’na gerçek anlamda başarı öyküleri kazandıracak donanım ve vizyona sahip olduğunu düşünüyorum. Hal böyle olunca da eğitimden beklentiler ister istemez değişiyor…
Bütün bunlar hem çözüme doğru giden yolda hem de bugünkünden çok daha çağdaş politikaların yaşam bulması için yeni umutlar ve istekler ortaya koyuyor. Ortak bir vatan yaratma, Kıbrıs’ın kuzeyi için Dünya ile buluşma, aralanan Avrupa Birliği kapısından içeri girme isteği… Daha kişilikli, daha sağlıklı, daha bilinçli bir toplum olma isteği… Sağlıkta, ulaşımda, ekonomide, sporda, kültürde ve daha bir çok alanda sosyal politikaların hakim kılındığı bir yaşam şekli isteği…
Ulaşmak istediğimiz bu istekler için daha çok demokrasi, daha çok insan hakları, daha çok daha çok sorumluluk, daha çok verimlilik ve karşındaki daha çok anlama duyarlılığı, farklı fikirlere daha çok tahammül etme becerisine sahip bireyler olmamız gerekiyor. İşte bütün bunlar da eğitimin işi…
Ülkemizde sorunlar çok… Siyasi, ekonomik ve hukuki reformlar, sıkı bir çalışmayla bir yasama döneminde gerçekleşebilir. Ulaşım, sağlık ya da sosyal hizmetlerdeki sorunlar, yasal düzenlemelerle aşılabilir belki… Ancak eğitim öyle değil! Eğitimdeki değişimin, topluma yansıması en erken 15 yıl sonra olduğu düşünüldüğünde eğitim adına yapılması gerekenlerin ne denli önemli olduğu ortada…
Çözümle beraber iki toplum olarak ortak bir vatan, yani ortak bir vatandaşlık ve bu vatandaşlığın ortak değerlerini de belirlemiş olacağız. Bunu her iki toplumun bireylerine aktarmak, onların içselleştirmeleri sağlamak ve ortak bir kültür haline getirmek de eğitim işi… Dahası her iki toplumun eğitim sisteminde bulunan ve toplumları birbirinden ayıran, ötekileştiren, yaralayan, inciden unsurları da ortadan kaldırarak toplumları birbirine yaklaştıran en azından her toplum hassasiyetine önem veren değerleri bireylere öğretmek de eğitimin işi… Eğitim sistemlerinin içinde bu değerler yoksa kurulacak ortak vatan ve ortak vatandaşlık nasıl güçlenip, gelişecek…
Bu nedenle de bugün konuşulan “Güven Yaratıcı Önlemler” konuları arasında mutlaka “çifti dilli okulların” kurulması, iki toplumun da değer vereceği nitelikli bir “iki toplumlu üniversite” kurulması gibi öneriler dikkate alınmalıdır…
Öte yandan sosyal politikaları öne çıktığı ve başarı öyküleri yazabilen bireylerden oluşan bir toplum olma gerekliliğimiz de vardır. Bunun için; eleştirel ve yaratıcı düşünme, sorumluluk ve etik kurallara bağlılık, farklılıklara saygı duyma ve kültürler arası duyarlılık, eşitlik, yardımlaşma, dayanışma, paylaşım ve toplumsal hayata aktif katılım gibi ilkeleri içine alan bir çağdaş bir eğitim sistemi oluşturulmalıdır.
Çağdaş eğitim veya çağdaşlık eğitimi deyince çoğu insanın aklına hemen çağdaşlığın ne olduğunun öğretilmesi geliyor. Bu amaçla okul programlarına yeni dersler ekleniyor ve bu dersleri alan öğrencilerin akşamdan sabaha çağdaş bireyler olacaklarını varsayıyoruz. Tabii ki sonuç alamıyoruz.
Bunun en önemli nedeni çağdaşlığı “anlatılan bir olgu” olmanın ötesinde yukarıda bahsettiğim değerle beraber “yaşanılan bir süreç” olduğu gerçeğinin göz ardı edilmesidir. Çağdaşlık, fikir üretmekle başlar… Karar verme ve analiz etme yeteneği ile devam eder… Ve tüm bunlar da sadece eğitimle kazandırılır...
Eğitimin yeni yaklaşımlara, yeni bakış açılarına sahip bir vizyona ve ivedilik taşıyan değerlerin sisteme entegre edilmesine ihtiyacı var. Dahası eğitimin, siyasetten ve siyasilerden en erken bir zamanda bu ihtiyacı giderme beklentisi var…
--------------------------------------------------------
Aklınızda Bulunsun
Türkiye 41’inci
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), PISA’daki (Programme for International Student Assessment-Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) 15 yaş düzeyinde matematik ve fen test sonuçlarından yola çıkarak ülkelerin sıralamasını yayımladı.
Elbette ki bu ülkeler arasında Kıbrıs yok. Ancak eğitim sistemimize paralel olarak sürdürdüğüm Türkiye var. 76 ülke arasında Türkiye 41’inci oldu… Analizde, ekonomik yapıların öğrencilerin dünya çapında kabul gören temel beceri kriterlerine ulaşması halinde nasıl etkilenebileceği de incelendi. İşte ilk 10 ülke: 1-Singapur, 2-Hong Kong, 3-Güney Kore, 4-Japonya, 4-Tayvan, 6-Finlandiya, 7-Estonya, 8-İsviçre, 9-Hollanda,10-Kanada.
Çalışmada bir de önemli tespit var: Herhangi bir ülkedeki tüm öğrencilerin temel becerileri geliştirmesi halinde Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) ortalama 7 kat artabileceği belirtiliyor.
----------------------------------------------------------------------
Biliyor muydunuz?
Bir Uydu ve Eğitim
4 Ekim 1957’de Sovyetler Birliğinin Sputnik1 uydusunu uzaya göndermesi sonucunda, ABD eğitiminde büyük bir şok yaşanmış ve bunun sonucu olarak, yeni eğitim politikalarının geliştirilmesi amacıyla, büyük yatırımlar yapılmıştır. Bu yatırımlar özellikle de, matematik, fen bilimleri ve yabancı dil alanında yoğunlaştırılmıştır. Bu eğitim politikaları, ABD’yi Ay’a yolculuk yapan ulus sıfatını kazandırmıştır.
------------------------------------------------
Anlayana Gülmece
Fikirlerim Var
Minik kız elinde karnesiyle evden içeri girmiş. Karnesini babasına göstermiş. Babası bir bakmış baştan aşağı pekiyi, bir iki tane de iyi var, ama öğretmen karnenin altına şöyle bir not düşmüş:"Çok akıllı ve yetenekli bir çocuk fakat bir kusuru var, derste çok konuşuyor. Buna nasıl son verebileceğim hakkında fikirlerim var, en kısa zamanda siz velisiyle de paylaşmak istiyorum"
Baba bunun üzerine karneyi imzalamış ve öğretmenin görüşlerinin altına kendi de bir not düşmüş: "Lütfen paylaşalım, çünkü işe yararsa ben de annesinde
uygulayacağım..."