1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Ehil kimseleri seçerseniz, ülkenin sırtı yere gelmez”
“Ehil kimseleri seçerseniz, ülkenin sırtı yere gelmez”

“Ehil kimseleri seçerseniz, ülkenin sırtı yere gelmez”

“Siz bugüne kadar başarısız olduğu için görevden alınan veya başarısız olduğu için istifa eden seçilmiş veya atanmış bir kimse hatırlıyormusunuz. Ben şahsen böyle birisini hiç bilmiyorum. Herkes eleştiriyor fakat hiçbir zaman gereği yapılmıyor”

A+A-

İktisatçı Olgun Beyoğlu, yöneticilerin ehil insanlar arasından, adaletle hükmedenlerden seçilmesinin önemini vurguladı

“Güney Kıbrıs’ın gerek AB’ye girmeden önce ve gerekse girdikten sonra aldığı yardımlar ve fonlarla fert başına düşen gelirinin artması, Rum halkının yaşam düzeyinin hızla yükselmesi, sürdürülemez cari açık vermeleri pahasına olmuştur”

Ödül Aşık Ülker

   İktisatçı Olgun Beyoğlu, yöneticileri seçerken ehil insanlar arasında adaletle hükmedenlerin seçilmesinin önemini vurguladı.
   Olgun Beyoğlu, “Siz bugüne kadar başarısız olduğu için görevden alınan veya başarısız olduğu için istifa eden seçilmiş veya atanmış bir kimse hatırlıyormusunuz. Ben şahsen böyle birisini hiç bilmiyorum. Herkes eleştiriyor fakat hiçbir zaman gereği yapılmıyor. yöneticilerimizi seçerken veya atarken ehliyetli insanlar arasında adaletle hükmedenleri seçmeli veya atamalıyız” diye konuştu.
   Ülkelerin işletmelerin iflas ettiği anlamda iflas etmediklerini belirten Beyoğlu, Güney Kıbrıs’taki krizin esas nedeninin sürdürülemez hale gelen cari açık olduğunu söyledi.
    Beyoğlu, Kuzey Kıbrıs’ta alım gücünün düştüğünü de ifade ederek, Kuzey Kıbrıs halkının hiçbir zaman Kıbrıs Rum halkının düştüğü duruma düşmeyeceğini çünkü Türkiye ile aynı para birimini kullanan Kuzey Kıbrıs’a kaynak aktarımında hiçbir koşul altında zorluk olmayacağını kaydetti.

“İflas bir yıkım ve yok olma sürecidir”

• Soru: Son zamanlarda ekonomik sıkıntıya giren ülkeler için “iflas etti” gibi söylemler sıkça tekrarlanıyor. Ülkeler iflas eder mi?
• Beyoğlu:
Öncelikle iflas ne demektir, bunu açıklayarak konuya girmek isterim. Genel anlamıyla iflas, alacaklılarına karşı ödemelerini durduran borçlu hakkında yapılan takip sonucu mahkeme kararı ile tespit ve ilan olunan durumdur. İflas kararının da verilebilmesi için maddi ve şekli iflas koşullarının gerçekleşmiş olması gerekir. Maddi iflas koşulu, borçlunun borcunu ödememesi, şekli iflas koşulu da, borçlunun belli bir yönteme göre borcunu ödemeye çağrılmasına karşın ödemede bulunmamasıdır. İflas bir diğer deyişle de mahkeme kararı ile borçlunun borçlarını ödeyemeyecek durumda olduğunun saptanması hali, yani ana parasını yitirdiğinin açıklanmasıdır. İflas bir yıkım ve yok olma sürecidir.
Ülkeler de iflas eder mi sorunuza gelince, aslında ülkeler iflas etmez. Ülkeler veya devletler  için iflas deyimi ülkeleri veya devletleri bir diğer deyişle o ülkede yaşayan insanları bekleyen  geleceğin bir mecazi anlatımı olarak kullanılır. Ülkeler işletmelerin iflas ettiği anlamda iflas etmezler. Sadece ülkenin zenginlikleri yani madenleri, toprakları satılır.

Soru: “Ülkede yaşayan insanların bekleyen gelecek” derken neyi kastediyorsunuz?
Beyoğlu:
Bir ülkede yaşayan insanların geleceği derken ülkedeki bazı işletmelerin kapanacağını, ülkenin varlıklarından başta bankacılık sektörü olmak üzere ve hepsinden önemlisi halkın yaygın olarak çalıştığı ve kendi kendini istihdam ettiği gıda-hayvancılık sektörü de dahil bir çok işletmenin zaman içinde uluslararası büyük şirketlere haraç- mezat satılacağı, bu süreçte halkın, gerek maaşlardaki düşüş, gerekse yapılacak zamlarla yoksullaşacağı ve işsiz sayısının artacağını ifade etmek istedim. Yerel büyük şirketler ise yurtdışı bağlantıları nedeniyle kendini sağlama almak zorunda kalacaklar ve ülke tamamen güçlü aktörler tarafından ele geçirilecektir. Bu sonuçlara uğrayan ülkenin halkı az öncede de dediğim gibi yoksullaşacak ve yoksulluğu nedeni ile de ülke halkının yok sayıldığı bir ülke haline gelecektir. O ülke insanı için bunlar olurken, dünyanın başka ülkelerinin insanları için de, o ülke belli konularda cazip bir ülke haline gelebilecektir. Ülkede fuhuş ve uyuşturucu  sektör haline gelecek, devletin polis gücü yetersiz kalacak, özel güvenlik pazarı büyüyecektir. Sosyal patlamalar, hırsızlık, dolandırıcılık, kaçakçılık, uyuşturucu ticareti, gasp gibi suçlarda artışlar yaşanacak, intiharlar artacaktır.

• Soru: Ülkelerin böyle olumsuz bir durumu yaşamamak için ne yapmalı?
• Beyoğlu:
Biraz klasik olacak ama, diktatörlükle yönetilen ülkeler hariç günümüzde devletler seçilmiş kişiler tarafından yönetilirler. Bu yönetime ekonomi de dahildir. Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’in Nisa Suresinin bir ayeti kerimesinde mealen “işi ehline veriniz ve insanlar arasında adaletle hükmediniz” buyurmaktadır. Bu ilahi emri esas kabul edersek yani işi yapabilecek ehil kimselere verirseniz veya seçerseniz, bu ehil kişiler de adaletle hükmederlerse o ülkenin sırtı hiçbir zaman yere gelmez.

Kredi derecelendirme kuruluşları...

• Soru: Peki ülkeye borç verenler bu gidişatı önceden nasıl algılarlar?
• Beyoğlu:
Gerek vade öncesi görüşmelerinde gerekse de vadesi gelip de ödeme alamadığı zaman bunu kolayca algılayabilirler. Günümüzde artık kredi derecelendirme kuruluşları ülkeleri izlemekte notlar vermektedir. En büyük ticarî kredi değerlendirme kuruluşları dünya çapında faaliyet gösteren, Moody’s, Standand & Poor’s ve Fitch Ratings 'dir. Genel olarak kredi derecelendirmesi veya kredi değerlendirmesi, bir kişi, firma veya bir ülkenin kredi itibarının belirlenmesi durumudur. Kredi derecelendirmesi, bir borçlunun kredi geçmişi hakkında yapılan bir değerlendirme olabileceği gibi, potansiyel bir borçlunun borcunu geri ödeyebilme yeteneğinin bir değerlendirmesi de olabilir. Kredi derecelendirilmesinin hesaplanması için değerlendirilmeye konu olan kişi, firma veya ülkenin malî geçmişi, cari varlıkları ve cari borçları dikkate alınır. Özetle bir kredi değerlendirmesi, borç veren veya yatırımcı için, o borcun geri ödenme olasılığını belirlemek için yapılır. Derecelendirmenin düşük çıkması, borç alanın temerrüde düşme yani borcunu ödememe riskinin yüksek olduğu anlamına gelir ki, böyle bir  durumda ya faiz oranı yüksek tutulur yada borç talebi reddedilir.

***

“Güney Kıbrıs’taki krizin esas nedeni sürdürülemez cari açık”

• Soru: Bu söyledikleriniz ışığında Güney Kıbrıs’taki finansal krizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
• Beyoğlu:
Güney Kıbrıs bu duruma nasıl düştü? Kısaca ona bir bakalım. Kestirmeden söyleyecek olursam Güney Kıbrıs’taki krizin esas nedeni artık sürdürülemez hale gelen cari açıktır. Güney Kıbrıs’ın altından kaldıramayacağı büyüklükte bir borç yükü altına girmesinin nedeni de her yıl artan ve bir yerde artık sürdürülemez hale gelen cari açık olmuştur. Güney Kıbrıs’ın yaşadığı mali krizin esas nedeni bazı kesimlerce söylendiği gibi, ne yüksek kamu borçları ne de banka mevduatlarıdır. Güney Kıbrıs 2004 yılında AB’ye girdi. 2005 yılı itibarı ile cari açığın milli gelire oranı % -5.9 iken, bu oran her yıl sıkıntı yaratacak şekilde artarak 2011 yılında yaklaşık iki katına yani  % - 10.4’e ulaşmıştır. Bu oran diğer AB ülkeleri ortalamasında % 0.6 civarındandır. Bu noktada Türkiye ile de bir kıyaslama yapacak olursak 2005 yılında Türkiye’nin de cari açığının milli gelire oranı %-4.6 iken, 2011 yılında bu oran  % 10’a ulaşmıştır. Türkiye tedbirli davranarak bu oranı bir yılda % -6.0 oranına  düşürme başarısı göstermiştir. Bu kıyaslamalarda nüfus faktörünü de göz önünde bulundurmamız lazım. Bir yandan 1.2 milyon nüfus, diğer yandan 70 milyon nüfus. Bu bilgiler AB İstatistik Ofisi’nin verileridir.
   Ben Güney Kıbrıs’ın vakti zamanın da AB’ye girme müracaatı yaparken bunu ekonomik bir nedene dayandığını düşünmüyorum. Kıbrıs Rum halkının Kıbrıs sorununun çözümü konusunda AB’yi arkasına alarak Türkiye’yi sıkıştırmak amacı ile yani politik bir nedene dayanarak AB’ye giriş müracaatı yaptığını düşünüyorum. Türkiye’nin AB’ ye alınmaması yolunda çıkardıkları engellemeleri de buna bağlıyorum.
   Güney Kıbrıs’ın gerek AB’ye girmeden önce ve gerekse girdikten sonra aldığı yardımlar ve fonlarla fert başına düşen gelirinin artması, Rum halkının yaşam düzeyinin hızla yükselmesi, sürdürülemez cari açık vermeleri pahasına olmuştur. Tabii Güney Kıbrıs gibi diğer bazı ülkeler cari açık verirken, bazı ülkelerde cari fazla vermişlerdir. Özetlersem Güney Kıbrıs iflas etmeyecek ama, bu süreçte Kıbrıs Rum halkı, gerek maaşlardaki kesintiler, gerekse yapılacak zamlarla fakirleşmeye başlayacak, işsizlik, hırsızlık ve gasp, uyuşturucu ticareti ve fuhuş artacak, sosyal yardımlar kesilecek, yeni salınacak vergilerle Kıbrıs Rum halkı daha da bunalacak, ülkenin pek çok önemli varlığı da, uluslararası şirketlere haraç mezat satılacak ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yıllardır hiçbir şey üretmeden sadece tüketen Kıbrıs Rum halkı, şimdilerde ne kadar bağırıp çağırsa da, sonunda bu durumu, kabul etmek zorunda kalacaktır.

“Kuzey Kıbrıs halkı Kıbrıs Rum halkının düştüğü duruma düşmez”

• Soru: Kuzey Kıbrıs’ta da insanların alım gücünün düştüğü ve her kesimin şikayetçi olduğunu görüyoruz. Sosyal patlamalar yaşanıyor, her gün gazetelerde çok sayıda adli haber yer alıyor. Sizce Kuzey Kıbrıs’taki durum nedir, Kıbrıslı Türkleri neler bekliyor?
• Beyoğlu:
Kuzey Kıbrıs’ta insanların alım gücünün düştüğü doğru. Ülkemiz kısa süreli bir taşınmaz mal furyası yaşamıştır. O tarihe kadar mazbut bir hayat sürdüren Kıbrıs Türk halkının bastırılmış talepleri, “Kuzey Kıbrıs da AB’ye girebilir” düşüncesi ile o tarihe kadar çok ucuz olan taşınmaz mallara yabancıların talebinin artması ile bir anda değerlenmiş halk da eline geçen parayı bastırılmış tüketim taleplerinin karşılanmasında kullanmaya başlamıştır. Yıllardır sürdürdüğü tasarruf alışkanlığını, arkası nasıl olsa gelecek düşüncesi ile değiştirip  piyasayı canlandırmıştır. Şimdilerde gördüğümüz bazı işyerlerinin kapanması hadisesi de  bundandır. Konut furyası durgunlaşıp, bir kısım yabancılar çeşitli nedenlerle piyasadan çekilip biz bize kalınca da sıkıntılar başladı. İnşaat sektörü ekonominin öncü sektörlerinden biridir. AK Parti iktidara gelirken duble yollar vaat etmişti. Bu vaatlerle devraldığı sürünen ekonomiyi bir anda canlandırdı. Bugün Türkiye büyük bir şantiye haline geldi. Televizyon reklamlarında da konut yatırımları revaçtadır.
   Kuzey Kıbrıs halkı hiçbir zaman Kıbrıs Rum halkının düştüğü duruma düşmez. Bunun da başlıca nedeni Türkiye’dir. Türkiye ile aynı para birimini kullanmamız nedeni ile KKTC’ye kaynak aktarımında hiçbir koşul altında zorluk olmaz.
   Son zamanlarda adli olaylarında arttığı doğrudur. Ancak ben bu olayların çoğunun dış kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Kuzey Kıbrıs’a girip çıkmak maalesef çok kolay. Kıbrıs Türk halkının refah düzeyinin yüksek olduğunu duyan kimselerde girip çıkma kolaylığından yararlanarak ülkeye gelip çeşitli adli olayların failleri olabiliyorlar.

“Herkes eleştiriyor, hiçbir zaman gereği yapılmıyor”

• Soru: Kuzey Kıbrıs’ta da gerek maaşlardaki kesintiler, gerekse yapılan zamlarla fakirleşme başladı. “Kaynak aktarımında sorun olmaz” diyorsunuz, o ayrı. Ama yöneticilerin ekonomiyi yönetme konusundaki performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
• Beyoğlu:
Buna çok genel ve kısa bir cevap vereyim. Siz bugüne kadar başarısız olduğu için görevden alınan veya başarısız olduğu için istifa eden seçilmiş veya atanmış bir kimse  hatırlıyormusunuz. Ben şahsen böyle birisini hiç bilmiyorum. Herkes eleştiriyor fakat hiçbir zaman gereği yapılmıyor. Son söz olarak yöneticilerimizi seçerken veya atarken ehliyetli ve insanlar arasında adaletle hükmedenleri seçmeli veya atamalıyız.

Bu haber toplam 2717 defa okunmuştur