Ejder’e niçin kızıyoruz?
Pazar günü ülke yeni bir skandalla çalkalandı. Bir Milletvekili Meclis kürsüsünden bir CD ve bir tomar Dolar sallayarak “susmam için bana rüşvet verdiler işte belgesi” diye bağırmaya başladı.
O günden bu yana bu konu ile yatıp, bu konu ile kalkıyoruz. Kuşkusuz değinmeden geçemeyeceğim Kıbrıs konusuna hemen hemen hiç ilgi göstermeyen Türkiye’nin önde gelen medya organları her zaman olduğu gibi bu konuyu da manşetten girdiler.
Peki ama Ejder ne yaptı?
Bence Ejder tam da “Camdan köşkte otururken etrafa taş attı”. Her ne kadar da dün çıktığı mahkemede söylediklerini inkar ederek “ben aslında rüşvet falan almadım, show yaptım” dese de atılan taş çoktan köşkün camlarını indirmiş, siyaset kurumu cıscıvlak orta yerde kalmıştı.
Peki Ejder bunu ilk defa mı yapmıştı?
Daha 2-2.5 yıl önce DP’den, UBP’ye transfer olurken Başbakanlık’ta kurulan “Dış Türkler Masası” ve bu masa kurulduktan sonra “tanıtım, ya da reklam gideri” veya başka herhangi bir isim altında Dış Türkler Masası için ödenen meblağlar acaba ne olarak isimlendirilir?
Ya da 2010 yılında Cumhurbaşkanlığı ve Belediye seçimleri öncesi Bakanlar Kurulu kararı ile LTB’ye verilen “bir tefeciden 3 milyon Sterlin borçlanma yetkisi” ve bu paranın nereye kullanıldığıyla ilgili muğlaklık bu olaydan çok mu farklıdır?
Bir Milletvekili’nin kendi partisinden istifa ederek, iktidar partisine geçmesi karşılığı aldığı bakanlık, bir diğerinin bakan yapılmaması karşılığı eşine verilen özel kalem müdürlüğü ne olarak isimlendirilir?
Biraz daha geriye gidersek buna benzer birçok olay daha sıralayabiliriz. Ama bu konuyu uzatmak istemiyorum.
Gelelim seçmenin durumuna. Bu ülkede seçmen de eline geçirdiği “seçmen olma fırsatını” sonuna kadar değerlendirmek istemektedir.
Geçen yılın Kasım, bu yılın da Şubat ayında toplanan UBP kurultayından önce neler yaşandığı, kaç “UBP delege yakını” münhalsiz, sınavsız, sadece delege yakını olduğu için devlette işe alındı?
Söz konusu UBP delegelerinin UBP kurultayında kullanacakları oy doğrultusunu belirleyen bu olay ne olarak isimlendirilir?
1980’li yıllardan beri her seçim dönemi dağıtılan arazi, arsa, tarla, bol keseden verilen vatandaşlıklar, benzin istasyonu izni, T izni, sanayi arsası ve daha neler neler rüşvet değil de nedir?
Özellikle 1990 seçimleri ve sonraki bütün seçimlerde oy karşılığı dağıtılan paralar, “100 TL’ye, 200-250 TL’ye satın alınan oylar” acaba hangi kategoriye girer?
Evet siyaset kurumu yıprandı. Sadece yıpranmakla da kalmadı artık deniz bitti. Bu yapı sürdürülebilir değil. Ya bu yapıyı değiştirerek yerine gerçek anlamda yeni bir yapı kuracağız, ya da bu çürümüşlükle gidebileceğimiz yere gideceğiz.
Ama unutmayalım bunun sonu toplumsal yokoluştur. Çünkü üstte bu yapı böyle sürdükçe, kamu ve özel kurumlar da buna paralel olarak çürümeye devam eder.
***
Son 4 yıldır “Camdan yapılmış köşkte” oturan Ejder Aslanbaba köşkteki son günlerinde etrafa taşı attı. Ama dün geri çekildi.
Mecliste Rüşvet aldığını iddia eden Milletvekili Ejder Aslanbaba mahkemede ağız değiştirdi. "Rüşvet yok, o kelimeyi mecazi anlamda kullandım" dedi.
Savcılık da CD’ler üzerindeki araştırmasını tamamlayarak CD’lerde rüşvet verildiğine veya alındığına dair hiçbir bulguya rastlanmadığını açıkladı.
Mecliste eline paraları alarak havada sallayan Aslanbaba hakim karşısına çıkınca “rüşvet falan yok ben onu toplumun dikkatini çekmek için şaka yoluyla anlattım” diye yanıt verdi.
Peki şimdi ne olacak?
Ben söyleyim belli ki bu olay kapanacak. Ejder de bir süre kendisini unutturduktan sonra geldiği Londra’ya geri dönecek.
Ama bu leke toplumun üzerinden silinmeyecek.
Seçim kampanyası başladı. Siyasi partiler ve adaylar kıyasıya yarışıyor. Yakında benzer olaylarla toplum yine sarsılacak. Seçimlerde yine para dağıtılacak, yine elektrik ve su faturaları ödenecek ya da bağışlanacak, yine iş vaatleri, kredi v.b. vaatler havada uçuşacak. Biz de alışkın olduğumuz bu görüntülerle demokratik seçim yaptığımızı zannedeceğiz.
Hade ordan...