Ekim 1917’nin Raporu: Bolşevikler Nasıl Geldi ve Nasıl İktidarda Kaldı
Ekim’in getirdiklerini siyah veya beyaz olarak görmek oldukça zordur. Bir yandan Ekim 1917 korkunç bir iç savaşı getirmiş, 37-38 katliamlarına yol açmış, diğer bir yandan dünyada eşi görülmeyen bir gelişmeyi getirmişti.
Ulaş Gökçe
[email protected]
Geçen yıl Ekim 1917’nin yarattığı Sovyetler Birliği’nin dağılmasının 25. yılıydı. Bu yıl ise 1917 Ekim Devrimi 100 yaşına basıyor. Büyük şair Yesenin bir şiirinde “Yüz yüze olunca, yüzü göremezsin. Büyük olan uzaktan görünür” demişti. Gerçekten de zaman geçtikçe geçmiş daha az ihtirasla, daha az cepheleşmeyle ve daha duru bir bakışla değerlendirilebiliyor. Bu yazıda detaylara girmeden genel bir değerlendirme peşindeyiz.
100. yılında devlet düzeyinde anılacak Rusya’da halen oldukça güçlü olan komünist kesim 1917 Ekim’de meydana gelen olaylara “Büyük Ekim Sosyalist Devrimi” ismi verirken, Rus Ortodoks Kilisesi başta olmak üzere tutucu ve gelenekselci kesimler Bolşeviklerin iktidarı ele geçirmesini “Ekim Darbesi” veya “Bolşevik Darbesi” olarak nitelendiriyorlar. Bir kesim Ekim’in getirdiklerini ön plana çıkarırken, diğer bir kesim ise Ekim’in götürdüklerini vurguluyor. Her durumda Ekim Devrimi sadece geçen yüzyılı değil, bu yüzyılı da çok ciddi etkileyen tarihin en önemli olaylarından biridir.
Eski takvimle 25 Ekim, yeni takvimle 7 Kasım’daki silahlı kalkışma sanıldığının aksine Çarlığa karşı değil, sosyalistlerin de bulunduğu Geçici Hükümet’e karşı gerçekleştiğini iyice hatırlamak Ekim’i anlamanın önemli bir aracıdır. 1. Dünya Savaşı’na giren Rusya ekonomik ve siyasi krize girmiş, İmparator II. Nikolay, 1917 Şubat Devrimi sonrasında tahtı bırakmış, geçici hükümet ülke yönetimini devralmıştı. Ancak halen savaş devam etmekte, yer yer ciddi açlık yaşanmakta, Finlandiya’dan Ukrayna’ya pek çok yerde bağımsızlık girişimleri sonucu Rusya İmparatorluğu çökmek üzeredir. Sosyal demokratlardan halkçılara, sosyalistlerden ilerici aristokrat kesimlere kadar pek çok unsurdan oluşan Geçici Hükümet sorunlarla başa çıkamıyordu. Haziran’da gerçekleştirilen 1. İşçi ve Asker Sovyetleri Kongresi’nde İvan Tsereteli ve diğer Geçici Hükümet’ten diğerlerinin ülkede meydana gelen olayları önlemek ve tüm sorumluluğu üzerine almaya hazır parti olup olmadığına dair daha çok retorik olan sorusuna Lenin “Böyle bir parti var” sözleriyle cevap vermesi Ekim’in esas başlangıcı olarak görülebilir. Sözlerine sadık Lenin ve Bolşevikler Temmuz ayında hükümete karşı silahlı ayaklanma gerçekleştirir ancak başarısız olurlar ve yeraltına inerler. Ekim ayında ise Menşeviklerin Geçici Hükümet’i devirmesini beklemeden Bolşevikler askerleri örgütleyerek silahlı ayaklanmayı gerçekleştirirler. Bolşeviklerin tüm sorumluluğu almaya hazır, tek ve merkezi bir iktidar kurma kararlılığı Ekim sonrasında yaşanan tüm olaylarda belirleyici unsur olmuştur. Diğer kesimlerin tereddütlü ve demokratik tavırları Bolşeviklere göre değildi. Bolşevikler bunu Ekim’den sonra diğer siyasi unsurları ortadan kaldırmada ve iç savaşı kazanmada ispat etmişlerdi.
Esnemeyen her şey kırılmaya mahkûmdur. Çok uluslu ve çok dinli bir ülkede 1861 yılında kölelik kaldırılsa da kapitalizm köleliği fiilen bir yılda geri getirmişti. Dünyanın en büyük ülkesinde köylü topraksız, işçi perişandı ve ulusal bilinçlenme baş göstermişti. II. Nikolay’a kadar imparatorlar zayıf reform girişimleri yapsalar da ciddi bir açılımla Şubat 1917’de patlayacak öfkeyi giderememişlerdir. II. Nikolay ise imparatorların içerisinde gerçeklikle en az bağı olan imparatordu. Bu ise onun ve devletinin sonunu getirdi. Bolşeviklerin hem iç savaşta, hem de diğer siyasi unsurlarla rekabette başarılı olmalarının nedenini silah gücüne bağlayanların gerçeğin tümünü görmedikleri aşikârdır. Bolşevikler özyönetim, her millete özgürlük, ezilen çok çok geniş kitlelere haklar, köylüye toprak sözü vererek iktidarı almış ve iktidarı ellerinde tutabilmişlerdir.
Bolşeviklerin kazandırdıkları ve kaybettirdikleri
Ekim’in getirdiklerini siyah veya beyaz olarak görmek oldukça zordur. Bir yandan Ekim 1917 korkunç bir iç savaşı getirmiş, 37-38 katliamlarına yol açmış, diğer bir yandan dünyada eşi görülmeyen bir gelişmeyi getirmişti. Bolşevikler toprak reformu gerçekleştirse de Stalin dönemindeki kolektivizasyon köylüyü maaşlı çiftliklere zorla sokarak yeniden topraksız kılmıştı. Ama aynı Bolşevikler çok geniş halk kitlelerine elektrik, su, eğitim, sağlık, bilim, sanat ve çalışma imkânları sağlamışlardı. Bolşevikler 1953 yılına kadar yüzbinlerce aydın, sanatçı, bilim insanını katletmişler ama tarihte görülmedik bir aydınlanma hareketiyle milyonları sanata, bilime ve spora kazandırmışlardı. Bu tarihin en büyük toplum mühendisliğiydi. Henüz Lenin hayattayken savaşın olmadığı yerlerde dahi özyönetim, yerinden yönetim, Sovyet yönetimleri tamamen iktidarsız hale getirilerek Ekim’de verilen sözler yerine getirilmemişti. Ancak sıradan bir insanın adalet bulma şansı bugünden çok daha fazla mevcuttu.
Ekim’in özellikle Rusya dışındaki Sovyet bölgelerine etkisini özellikle SSCB’nin dağılmasının 26. yılında iyice düşünmek gerekir. Lenin’in “Halkların kaderini tayin hakkı” SSCB’nin yapısı dikkate alındığında elbette kulağa pek gerçekçi gelmiyor. Ancak Sovyetler Birliği’ni kuran başta Rusya, Belarus ve Ukrayna olmak üzere tüm unsurların birlikten çıkma hakkına sahip olduklarını ve bu haklarını 1991 yılında kullandıklarını da hatırlamak gerekiyor. Bugünün Ukrayna’sı topraklarının yarısından fazlasını doğrudan Lenin’e borçludur. Dahası bir devleti Lenin’e borçludur. Ekim’den önce özellikle Orta Asya’da nasıl bir geri kalmışlığın, feodalizmin, barbarlığın hüküm sürdüğünü iyice bilmek gerekiyor. Bolşevikler Türkmenistan’dan Kazakistan’a sadece bilim, eğitim, sağlık, yerleşik hayat, sanat götürmemişler aynı zamanda bu geniş coğrafyaya milli oluşumlar kazandırmışlardır. Bolşeviklerden önce ismi dahi bilinmeyen halklar kendi dillerinde eğitim, bilim ve sanat hakkına kavuşmuşlardır. Rusya’dan Özbekistan’a yüzlerce dil ve etnik grup Lenin başta olmak üzere Bolşeviklerin sayesinde bugün varlıkların sürdürebiliyorlar. Bununla birlikte Sovyet iktidarının özellikle Stalin döneminin ağır siyasi terörü Orta Asya’dan Ukrayna’ya, Rusya’dan Gürcistan’a her yerde çok büyük zararlar vermiştir.
Her şeyin değeri karşılaşmada anlaşılır. Bir rengin ne kadar koyu olduğunu, açık renge bakınca anlarız. 26 yıldır Bolşeviklerin olmadığı bir dönemin içindeyiz. Bugünden bakınca bir Türkmen genci için Bolşeviklerin değeri daha büyük önem kazanıyor. 26 yıldır bağımsız, ulusal devletler olan Azerbaycan’dan Türkmenistan’a pek çok eski Sovyet cumhuriyetinde geniş kitleler eğitim, sağlık, bilim ve spor hakkından çok ciddi ölçüde mahrumdurlar. Bağımsız Türkmenistan’da 20 yıl boyunca yüksek lisan ve doktora tezi yazılmamış, sağlık hakları ciddi oranda kısıtlanmış, Türkmen dilinde yayınlar binlerce kez azalmıştır. Bugünün Azerbaycan’ında Sovyet döneminde basılan Azerbaycan dilindeki kitaptan çok daha fazla kitap mı basılıyor? Hayır!
Sovyet iktidarı yerelliğin korunmasına özel önem gösteriyordu. Bu amaçla bugün Rusya’da halen var olan tüm etno-kültürel haklar bir Bolşevik buluşudur. Bu yerellik Sovyet Birliği ile küreselleşme imkânına da sahipti. Cengiz Aytmatov, Resül Hamzatov, Raşit Behbutov, Kara Karayev, Arif Melikov ve diğer tüm Sovyet yazar, bilim insanları, sanatçıları yerelliklerini, ulusal kimliklerini koruyarak dünya değeri olma imkânına Sovyetler sayesinde kavuşmuşlardır. Etnik sürgünlerin yaşandığı ve zaman zaman antisemitik tavırların geliştiği Sovyetler Birliği’nde Bolşeviklerden önce insan kategorisinde dahi olmayan küçük ve kalabalık halklar, Yahudiler eğitim, yönetim ve sanat imkânı bulmuşlardı. Heteroseksüel olmayan ilişkinin yasak olduğu Sovyetler tamamen bir dekorasyon ve çocuk üretme aracı olarak görülen kadını olabildiğince erkekle eşit duruma getirmiştir.
Böylece tümden yeni bir dünya, yeni bir sistem yaratma peşinde olan Bolşeviklerin korkunç çelişkili icraatlarına, büyük suçlarına rağmen öncelikle eski SSCB coğrafyası olmak üzere tüm dünyaya olumlu etkilerini de görmek gerektiği ortaya çıkmaktadır. Esnemeyen her şeyin kırılabildiğini gören dünyanın bütün iktidarları Ekim 1917’den sonra geniş kitlerin hak ve özgürlüklerini vermek zorunda kalmışlardı. Bugün Avrupa’daki işçi, kadın, etno-kültürel hakların pek çoğu Bolşeviklerin 1917 dersini iyice anlayanların icraatlarıdır.
Ekim 1917 tüm tarihe bir meydan okumaydı. Amaçlarının çoğuna da ulaşmıştı. Bolşeviklerin başarıları ve suçları bugünden bakınca birer ders olarak algılanması gerekiyor. Şimdi geçmişten ders çıkararak, kan dökmeden barbarlık olan kapitalizme karşı mücadelenin yollarını düşünmeliyiz.