Ekonomi kalpten vuruyor
2018 yılının ilk yarısında 20 kişi kalp krizinden hayatını kaybetti
Didem MENTEŞ
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de “salgın bir hastalık” gibi sıklıkla görülen kalp krizi vakaları endişe verici boyuta ulaştı.
2018 yılının ilk yarısında 20 kişi kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Genellikle orta yaş üzeri kişilerde görülen bu krizler, son yıllarda “genç kalp”ler üzerinde de etkili olmaya başladı.
Kuzey Kıbrıs geneline bakıldığı zaman 30 ile 40 yaşları arasında kalp krizi geçiren bireylerin artış gösterdiği dikkat çekerken, uzmanlar bu durumu insanların yaşam tarzının değişmesinin yanı sıra sağlıksız beslenme, hareketsizlik, çevresel faktörler, stres ve sosyo-ekonomik durumunun kötüye gitmesine bağladı.
Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Kardiyoloji Klinik Şefi Dr. Gülgün Vaiz, yılda toplam ortalama 400 kişinin kalp krizi nedeniyle devlet hastanelerine geldiğini belirterek, 2018 yılının ilk altı ayında 20 kişinin kalp krizi sonucu hayatını kaybettiğini açıkladı.
“2018 Temmuz ayına kadar kalp krizi sonucu 20 kişi hayatını kaybetti. Bu vakaların 3’ü kadın 17’si erkekti. Hayatını kaybeden kadınların yaş ortalaması 60 yaşın üzerindedir. Tümü hastaneye gelmeden öldü”
“Yılın ilk yarısında 20 kişi kalp krizinden öldü”
- YENİDÜZEN: 2018 yılının ilk 6 ayında kalp krizi nedeniyle kaç kişi hayatını kaybetti? Bu vakaların yaş oranları nelerdir?
- Dr. Vaiz: 2018 Temmuz ayına kadar kalp krizi sonucu 20 kişi hayatını kaybetti. Bu vakaların 3’ü kadın 17’si erkekti. Hayatını kaybeden kadınların yaş ortalaması 60 yaşın üzerindedir. Erkeklerin yaş ortalamasın ise 40 ila 50 yaş aralığında olduğu görülüyor. Kalp krizi geçirenlerin en genci 39 yaşında erkek bir hasta. Son 6 ayda yaşanan bu 20 vakanın hepsi hastaneye ulaşmadan hayatını kaybetti. Ani ölüm nedeniyle hayatlarını kaybettiler. Bu hastalar ya evlerinde ya da başka yerlerde hayatını kaybedenlerdi.
Lefkoşa Devlet Hastanesi Kardiyoloji Klinik Şefi Dr. Gülgün Vaiz, ülkedeki kalp krizi vakalarının artması ve bununla ilgili nedenleri aktardı: “Sosyo-ekonomik durum kötüye gittiğinde vakalar artıyor”
- YENİDÜZEN: Hastaneye yılda ortalama kaç tane kalp krizi vakası geliyor?
- Dr. Vaiz: En fazla hasta Lefkoşa Devlet Hastanesi’ne geliyor. Hastaneye yılda ortalama 400 kişi kalp krizi nedeniyle geliyor. Ortalama günde 3 ile 5 arası kalp krizi geçiren hasta geliyor.
- YENİDÜZEN: Yaz aylarında kalp krizi riski ne boyuttadır?
- Dr. Vaiz: Kalp krizi vakaları yaz aylarında artmaz. Ani ölüm ve kalp krizi oranlarımız kış aylarında artar. Kasım ayından Şubat ayına kadar bir artış olur. Soğuk kalp damarlarını büzer ve kalp krizi oranını artırır.
“Hareketsiz yaşıyoruz… Ve stres”
- YENİDÜZEN: Kalp krizi vakalarında yaş oranları giderek gençleşiyor, sebebi nedir?
- Dr. Vaiz: Yaşam tarzımızın değişmesi. Hareketsiz yaşıyoruz. Eskiye göre daha çok kilo alınıyor. Obezite arttı. Yaşam tarzımız değiştiği için yaş oranı düştü. Ev yemekleri yerine hazır gıdalar tercih ettiğimiz için tansiyon oranları da artıyor. Kilo oranı arttıkça şeker, tansiyon ortaya çıkıyor. Kolesterol daha yüksek oluyor. Bir de oturan ve kilo alan kişilerde kan dolaşımı daha yavaş oluyor, kalp krizi oranları artıyor. Çünkü fiziki aktivite hayatımızda azaldı. Eskiden insanlar toprakla uğraşırdı, çamaşırını, bulaşığını yıkardı. Bilgisayar, sosyal medya yoktu. Şimdi insanlar oturduğu yerde çalışmalarını yürüttüğü için dolayısıyla yediğini tüketemiyor.
Bir diğer sebep stres…
Bir diğer sebep de stres... Yarışmacı bir toplum olduk. Ekonomik sıkıntılar dolayısıyla insanlar işsiz. Siz bu işi yapamazsanız, işe alınmak için hemen arkanızda bekleyen başka birisi var. Onun stresi var.
“Soluduğumuz hava kötü…”
- YENİDÜZEN: Kalp krizi vakalarında çevresel faktörlerin etkileri var mı?
- Dr. Vaiz: Bir kere ağaçları, parkları tükettik… Trafik çok yoğun, hava kirliliği çok fazladır. Gıda maddelerinin hem erken hem zamansız yetişmesi için kullanılan ilaçlar, bitkiler üzerindeki zararlı böceklerin öldürülmesi için kullanılan ilaçlar çevreyi ve toprağı kötü yönde etkiliyor. Besinlerin genetiğinin değiştirilmesi ve tüketilmesi direkt olarak vücudumuzu etkiliyor. Genetiği değiştirilmiş gıdaların insana zarar verdiğini artık dünya tartışıyor. Bir de trafiğin çok yoğun olduğu yerlerde yaşayanlarda da kalp damar hastalıklarının çok sık görüldüğü, kalp krizlerinin daha sık görüldüğü ortaya kondu. Eksoz ve karbon oranlarının havada yüksek olması, soluduğumuz havanın kötü olması kalp ve damar hastalığı olarak geri dönüyor. Beyine ve kalbe giden damarların sertleşmesine neden oluyor.
- YENİDÜZEN: Son yıllarda da ülkemizde trafik yoğunluğu yaşanıyor. Kalp hastalıklarına etkisinden söz edebilir miyiz?
- Dr. Vaiz: O konuda kesin bir şey söyleyemiyorum. Çünkü bunun 20 yıllık geçmişi var. Sürekli artan bir trend var. 1990’lı yıllarda 80 kişi kalp krizi geçirirken, bugün 300- 400 kişi kalp krizi geçiriyor. Ama bunda tabi çok faktör var. Birincisi nüfusun artışı…Beslenme alışkanlığımız yine son 10 yılda değişti. İnsanlar artık evde çok yemek pişirmiyor.
“Ülkemizde yeşil alanların artırılması gerekiyor”
“Yürünecek, spor yapılacak alanların olması gerekir. Bisiklet yolları yeni yeni yapılmaya çalışılıyor ama tam anlamıyla Avrupa’da ve güneyde gördüğümüz gibi tam anlamıyla güvenli bir bisiklet yolu olayı tam oturmadı. İnsanların şehir içinde araba kullanmak yerine bisiklet kullanılması teşvik edilmelidir. Bisiklet kullandığınız zaman hem kilo veriyorsunuz hem spor yapıyorsunuz. Kalp damarlarınız genişliyor, stresiniz azalıyor, tansiyonunuz ve şekeriniz düşüyor, daha sağlıklı oluyorsunuz ve daha uzun yaşıyorsunuz. Ülkemizde parkların ve yeşil alanların artırılması gerekiyor.”
“Kalp ve damar hastalıkları sosyo-ekonomik durumla paralel gider”
- YENİDÜZEN: Kalp krizine başka hangi faktörler neden olabiliyor?
- Dr. Vaiz: Sosyo- ekonomik durum… Sosyal yönden imkansızlıkları olan insanlar var. Ülkemizde fakirlik de arttı, sosyo-ekonomik durum kötüleşti. Kalp ve damar hastalıkları sosyo-ekonomik durumla paralel gider. Az gelişmiş ülkelerde sosyo-ekonomik durum kötüye gittiğinde kalp krizi vakaları daha fazla görülür. Sosyo-ekonomik durum geliştikçe insanlar daha iyi eğitim, daha bilinçli ortam, daha iyi beslenme gibi seçenekleri var. Ancak parası olmayan kişiler ne bulursa ve ne ucuzsa onu yiyecektir. Dolayısıyla sosyo-ekonomik durum da kötü olması bizim açımızdan sıkıntılı. Dövizin fiyatları artırması, alım gücünün düşmesi insanların sağlığının hep kötü yönde gitmesine neden oluyor. Baktığımız zaman ada ülkeleri, yavaş hareket eden, siesta yapan ve rahat toplumlardır. Bizim de 15- 20 yıl önceki toplumumuz böyleydi. İnsanlar 13.00 ile 16.00 arasında uyur, istirahat eder, dükkanları kapatır, çocukları içeri alır, gölgede tutardı. Ama şimdi baktığımızda, daha çok çalış, daha çok tüket…