Ekonomide ve Siyasette İstisna Hali
Ekonomide ve Siyasette İstisna Hali
Mertkan Hamit
[email protected]
Geçenlerde haber paketinden bir mesaj geldi. Bir buçuk satır sıfata sahip Demokrat Parti - Ulusal Güçler Başkanı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi, Turizm, Kültür ve Spor Bakanı Serdar Denktaş şöyle demiş: ‘Özellikle döviz artışıyla ilgili önlemler bizi liberal anlayışın dışına çıkmaya zorlarsa da bunu yapmaktan çekinmeyeceğiz.’ (i)
Normal şartlarda ve normal bir ülkede, bir bakanının dövize müdahale ederiz, üstelik bunu yaparken de liberal anlayışın dışında adımlar dahi atarız demesi, son derece cesaretli bir adımdır. Hatta heyecana gelen birinin bunu anti-kapitalist bir müdahale olarak dahi okuması da mümkündür. Ama iddianın KKTC sınırları içinde gerçekleşmesi durumu değiştiriyor. Bu yazıda Serdar Denktaş’ın kurduğu bu cümleden hareketle aklıma gelen iki noktayı ortaya koymayı hedefliyorum.
Birincisi tamamen ekonomi ile ilgili. Serdar Denktaş’ın sosyalist bir ekonomi anlayışının uzağında, liberal ekonomiye inanan bir kişi olduğunu kabul edebiliriz. Bu noktada liberallerin para politikalarıyla ilgili ne dediğini hatırlamakta yarar var. Liberallere göre, serbest piyasada dalgalanmaya bırakılan kura karşı müdahale gerçekleştirilmez. Eğer bir müdahale gelecekse bu hükümet tarafından değil, hükümetten bağımsız olarak politikalar üreten Merkez Bankası’ndan gelmelidir. Merkez Bankaları bir noktada liberal uygulamaların ve pazarın temel işleyişinin çalışmasını mümkün kılacak olan ince ayarları gerçekleştirirler. Özgür para politikaları üretebilen devletlerde, merkez bankalarının esas amacı fiyat istikrarını sağlamak olarak belirlenirken (ii), Kuzey Kıbrıs’ta bu kurumun yasası gereği amacı, kalkınma planları ve yıllık programlara uygun olarak, ekonomik gelişmeye yardımcı olacak biçimde para-kredi politikalarını uygulamak, bankacılık sistemini düzenlemek ve denetlemek olarak belirlenmiştir. (iii) Amacı dahilinde, bu kurumun, ekonomi üzerine alınacak kararlarda son derece büyük bir etkiye sahip olduğu ortadadır. Elindeki araçlarla ekonomiye dolaylı müdahale etme yetkisine sahip olduğu ortada olsa da, Kuzey Kıbrıs’taki Merkez Bankasının tam anlamıyla bir para politikası uygulamayacağı, ilgili yasada net bir şekilde ortaya konmuştur.
Özgür bir biçimde para politikası uygulayabilen Merkez Bankaları müdahaleyi ellerindeki iki araçla yaparlar. Son zamanlarda zaten Türkiye’deki gelişmelerden de takip edebildiğimiz bu araçların birincisi faiz, bir diğeri ise Açık Piyasa İşlemleri olarak gerçekleşir. Bu iki araç bir taraftan kur dengesini sağlarken, diğer taraftan enflasyon ile ilgili dinamiklerde belirleyici etkiler yaratır. Bu noktada faizin arttırılmasının, özellikle devlet tahvillerine olan talebi arttıracağına, buradan hareketle de yabancı yatırımcıların ilgisini çekerek döviz çekimi yaratacağına inanılır. TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın icadı ve sonra da kabusu haline gelen faiz lobisi buradan kazanç sağlarken, kamu maliyesine baskı oluşturmaktadır. Faiz uygulamaları ile emekçilerin vergileri, sermaye sınıfları arasında yeniden bölüştürülmektedir. Bir diğer işlem ise, merkez bankalarının rezervlerindeki döviz miktarını piyasaya pompalasıyla mümkün olmaktadır. Bu politikayla piyasada döviz bolluğu sağlanarak, döviz talebinin karşılanmasına yardımcı olunmakta, böylelikle fiyat artışlarının önüne geçilmesi hedeflenmektedir.
Yukarıdaki paragrafta kısaca anlatmış olduğum iki makroekonomik uygulama tabi ki mevcut liberal piyasa şartlarında gerçekleştirilebilecek politikalardır. Buna rağmen hem vatansever, hem liberal, hem de ekonomi bakanı olan Serdar Denktaş’ın merkez bankasını göreve çağırmak yerine ‘liberal anlayışa aykırı müdahaleden’ bahsederek zihin bulandırmasına yönelik birkaç gerçek hatırlatılmalıdır. (iv)
1. Her ne kadar da ilgili yasa Kuzey Kıbrıs Merkez Bankasına faiz düzenlemesi ve açık piyasa işlemleri uygulamaları ile ilgili olarak yetki verse de, bankanın kendi başına faiz ve açık piyasa işlemi yapma kapasitesi yoktur. Bugüne kadar olan uygulamalara baktığımızda faiz oranlarındaki uygulamaların TC faiz politikasıyla birebir paralellik gösterdiği ortadadır. Açık Piyasa İşlemleri ile ilgili olarak ise yakın tarih içinde KKTC Merkez Bankası’nın herhangi bir açık piyasa işlemi gerçekleştiremediği görülmektedir.
2. Kuzey Kıbrıs Merkez Bankası’nın başkanı hala daha TC ile istişare ile atanmaktadır. KKTC Merkez Bankası’nın 1984 yılındaki kuruluşundan bugüne kadar tüm başkanları Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’ndan atanmıştır. Ekonomik akla göre hareket etmenin erdemlerinden bahsedenlerin bu konuda TC’nin vesayetine ses çıkarmamış olmasının da ayrıca altı çizilmelidir.
3. Kuzey Kıbrıs ve Türkiye’nin eş zamanlı olarak yatırım maliyetinin ötesine geçecek iki farklı kur politikası uygulaması mümkün değildir. Zaten bu yüzden de Merkez Bankası başkanının Türkiye’den atanması, ekonomide Türkiye’nin sisteme kendi gardiyanını ataması anlamına gelmektedir. Ayrıca, KKTC pazarının iç dinamiklerine uygun para ve faiz politikalarının uygulanmamış olması da temelde Kuzey Kıbrıs pazarının, Türkiye pazarına uyumlaştırma hedefini açıkça ortaya koymaktadır.
Bu noktadan hareketle, aslında dövizden kaynaklı yaşadığımız bu kriz durumunda, Serdar Denktaş’ın gerekirse müdahale ederiz iddiası bir istisna halini gösterir ve Kuzey Kıbrıs’ta egemenmiş gibi davranma durumunun bir yansımasıdır.
Serdar Denktaş’ın bu iddiası kafamdaki ikinci noktaya da paralellik göstermiştir. Egemen olma veya Serdar Denktaş’ın konumunda, egemen olamama durumu aslında siyaseten de derin bir tartışma kaldırır. Her ne kadar da yazının kapsamında detaylı bir tartışma yapmak mümkün olmasa da Agamben’in istisna hali ile söylediklerine bakmak yararlı olabilir. Schmit’in egemenlik teorisini yeniden gözden geçiren Giorgio Agamben, egemen olanın istisna halinde ortaya çıktığını söyler. Bu yaklaşıma göre muğlâklık döneminde, gerilim hallerinde ya da kriz durumunda, hukuğun veya düzenin askıya alınarak, düzeni tesis etmek için hukuksuzluğu sürekli kılanlar, iktidarını mümkün hale getirirler. Hukuksuzluk artık hukuktur ve hukuksuzluğun meşrulaşarak normal olarak göründüğü an, egemenliğin yeniden tesis edildiği anı ortaya koymaktadır. Bunun ardından da insan hak ve özgürlüklerindeki kısıtlamalar ile şiddetin nasıl birbirini beslediğini, sonucunda da gayri-demokratik ve baskıcı bir yapının inşaa edildiği veya bu haklara haiz olan yapının nasıl inşaa edildiğini anlatmaktadır. Agamben, kendi argümanını Avrupa’daki egemenlik süreçlerini analiz ederek oluşturmuş, mevcut anayasa kaldırılmadan paralel bir istisna hukuğunun oluşmasından ve bunun nasıl normalleştirildiğine yönelik örnekler ortaya koymuştur. (v)
Serdar Denktaş, CTP-BG ve DP-UG koalisyon hükümeti kurulabilmesi için ilk istisna durumunu ortaya koymuş ve yürüttüğü Demokrat Parti – Ulusal Güçler Başkanlığı yanına, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakan Yardımcılığı ve Ekonomi, Turizm, Kültür ve Spor Bakanlığı yetkilerinin tümünü toplamıştır. İkinci fırsatta ise istisna durumu bahanesiyle ekonomiye yönelik anomaliyi fırsata dönüştürmeye çalışmıştır. Halihazırda Kuzey Kıbrıs anomalisiyle paralel hukuku normalleştirmek Kıbrıslı Türklere dikte edilirken, Serdar Denktaş ikinci bir anomaliyi ortaya çıkarmıştır. Kuzey Kıbrıs’ta İkinci Cumhuriyet’e yönelik bir istisna hali yaratarak, kim bilir belki de egemen güç olduğuna dair bir talep ortaya koymaya çalışmaktadır. Üstelik buna Serdar Denktaş’ın biyografisinde bulunan ‘Kıbrıs Türk Milliyetçiliği fikrini ortaya atan ve savunan’ ibaresini de eklediğimizde kuramsal olarak Serdar Denktaş’ın bir anlamda devlet ve hukuk bağını Kıbrıs Türk milliyetçiliği ile kurduğunu iddia edebiliriz. İşin saçma olan boyutu ise; Serdar Denktaş’ın, kuvvet politikasıyla oluşturulan ve temelde TC altyönetimi olan Kuzey Kıbrıs’ta, yani egemen olmayan ve egemenliği resmen reddedilmiş bir yerde, egemenmiş gibi davranma durumudur.
Bu absürdlüğü hesaba katınca ortaya çıkan manzarayı özetleyelim:
1- Mevcut şartlarda ekonomi bakanı da olan biri, ekonomiden bihaber yorumlar yapıyor ve bu kişi mevcut yapının ötesinde, yeni bir egemenlik inşaasına yönelik kişisel arzularını ortaya koyuyor.
2- Duruma karşı alternatif sunması beklenen ve şu an hükümette olan CTP-BG, egemenlik icra edilecek tek alan olan federasyona yönelik ayak sürüyor ve alternatif yaratmak yerine zamana oynuyor.
3- Muhalefet partileri ve meclis dışındaki oluşumlar ise, gündemi belirlemek yerine gündemi yorumlamaktan daha ileriye gidemiyor.
Bu noktada, çözüm için irade ortaya koyulmadığı sürece istisna durumundan yararlanan Serdar Denktaş kendine alan yaratmaya çalışmaktadır. Serdar Denktaş, egemenmiş gibi davranarak ikinci cumhuriyet ilan edilebilir mi bilemem ama, y kromozumuyla babadan oğula geçtiğini düşündüğüm totaliter anlayışın mevcut aksak demokratik koşulları da yerle bir etme ihtimaline karşı inceden bir kaygı duyduğumu belirtmemde yarar vardır.
----------------------------------------------
Notlar:
(i) Dövizdeki artış mecliste gündem oldu, Erişim: https://www.yeniduzen.com/Haberler/haberler/dovizdeki-artis-mecliste-gundem-oldu/33936
(ii) TC Merkez Bankası bu noktada amacını resmi sayfasında açıkça ortaya koyar. Benzer net ifadeleri ayrıca FED, İngiltere Merkez Bankası veya AB Merkez Bankası sayfalarında da görebiliriz. Tümünün ortak amacı fiyat istikrarını sağlamaktır.
(iii) 41-2001 KKTC Merkez Bankası Yasası, Erişim: http://www.kktcmerkezbankasi.org/kktcmbmev/mbyasa.html
(iv) Kapitalizmle sorunlu biri olarak bunları ortaya koyuyor olmanın ayrıca benim de aklımı karıştırdığını itiraf etmeliyim.
(v) Agamben, Giorgio. State of Exception. Chicago: University of Chicago, 2005.