1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Ekonomik büyümeye değil sürdürülebilir bir ekonomik reforma ihtiyacımız var
Ekonomik büyümeye değil sürdürülebilir bir ekonomik reforma ihtiyacımız var

Ekonomik büyümeye değil sürdürülebilir bir ekonomik reforma ihtiyacımız var

Ekonomik büyümeye değil sürdürülebilir bir ekonomik reforma ihtiyacımız var

A+A-


Ergün Bey
[email protected]

  Dünyamız hızla değişiyor. Ülkeler, ekonomilerini büyütmek ve birbirlerine güç gösterisi yapmak için adeta bir yarış içindeler. Farkında olmadıkları, gezegenimizin sonsuz olmadığı, içerisindeki kaynakların sınırlı olduğu ve her türlü ürettiğimiz kirliliğin bu kapalı küre içerisinde kaldığı gerçeğidir. 2016 yılı ile birlikte dünya nüfusu 7.3 milyar insana ulaşmıştır. Bizler şuan gezegenimizin sınırlı kaynaklarını kullanarak bu kadar insana, temiz su, yiyecek, elektrik, ulaşım, barınma, sağlık ve diğer ihtiyaçlarını sağlamaya çalışmaktayız. Yaptığımız bu kadar faaliyet sınırlı kaynakları harcamakla kalmayıp küresel boyutta çevre sorunlarına neden olmaktadır. 21. Yüzyılın en tartışmalı bilimsel meselesi olan küresel ısınma bu sorunların en önemlisidir. Endüstri devriminden başlayarak gerçekleştirdiğimiz birçok faaliyet atmosferdeki sera gazlarının konsantrelerinin inanılmaz miktarlarda artmasına ve dünyanın ısınmasına neden oldu. Dünyanın karbondioksit oranı 2016 ile birlikte 400ppm seviyesini geçmiş durumdadır. 650,000 yıllık geçmiş dönem içerisinde atmosferdeki karbondioksit seviyesi 300ppm oranını hiç geçmedi. Biz bu oranı 1950 yılımda çoktan aştık.

Karbondioksitin atmosferde bu denli artmasının en önemli iki nedeni vardır. Birincisi enerji sektöründe kullanılan fosil yakıtlar diğeri ise ormanların talan edilmesinin durdurulmasıdır. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli araştırmalarına göre eğer dünyanın sıcaklığı iki dereceyi aşarsa, küresel ısınma kontrolden çıkacak. Bir an önce atılması gereken adımlar bellidir. Ülkelerin enerji verimlilikleri artırması ve fosil yakıtları kullanmaktan vazgeçip, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeleri gerekir. Ayni zamanda ormanlık alanların yok edilmesinin önüne geçilmelidir. Maalesef yıllardır yapılan iklim antlaşmalarından beklenen sonuçlar alınamamıştır. Ülkelerin sürdürülebilir ekonomik büyüme yerine hızlı büyüme istekleri, iklim değişikliği ile mücadele için bütçe ayırmak istememeleri ve önlerine çıkan bir takım zorluklarla mücadele etmek yerine o zorluktan kaçmayı tercih etmeleri, iklim antlaşmaların başarısız olmasının en büyük nedenidir.


Peki ya bu gidişatın bizi küresel bir ekonomik çöküşe götürdüğünü farkında mıyız? Küresel ısınmayı 2 derece tutulmayı başarılamazsa doğal afetlerin artması ile birçok şehir milyonlarca dolarlık zarara uğrayacak. Kuraklık ve sel baskınları tarım arazilerini mahvedip gıda sektöründe krizlere neden olacak. Temiz su bulmak inanılmaz zorlaşacak. Kıyı şeridinde yaşayan milyonlarca insan deniz seviyesinin yükselmesi yüzünden iklim mültecisi olacak. Bu insanların nerelere yerleştirileceği bir bilinmezlik içindedir. Artan sıcaklık ve karbondioksit konsantresi okyanusların daha fazla ısınmasına ve asitlenmesine neden olacaktır. Okyanustaki canlılar bu değişimden olumsuz bir şekilde etkilenecektir. Bu da balıkçılık sektörünün bir bilinmezliğe gireceği demektir. Bütün bunlar özet olarak şu anlama geliyor, harekete geçmemenin ekonomik, sosyal ve ekolojik maliyetinin çok büyük olacağı.
  Çevre bilimciler ve ekolojistler bir yandan da bir başka önemli probleme işaret ediyor, dünyanın mevcut olan kaynaklarının artan popülasyona ileriki yüzyıl içinde yetmemeye başlayacağı. Nüfusun artması daha fazla enerji, daha fazla su, daha fazla yiyecek ihtiyacı ve daha fazla bütün sektörlerin baskı altına girmesi anlamına gelir. Bizlerin bir yandan nüfus ile birlikte artacak olan bu ihtiyaç talebi karşılamamız, ayni zamanda da iklim değişikliğinin kontrolden çıkmaması için çabalamamız gereklidir. Şuan ki ekonomik düzen ile bunu yapmamız mümkün değildir ve bu düzenin bizi nasıl bir çıkmaza götüreceği bellidir. Dünya liderleri ve siyasiler bu gerçekler ile yüzleşip, adımlarını ona göre atmalıdırlar. Bilinmelidir ki bugün sürdürülebilirlik ilkelerine aykırı attığımız her adım, ülkelerin ekonomilerinin tabanlarına dizdikleri bir barut fıçısıdır.

Bu haber toplam 1648 defa okunmuştur
Gaile 385. Sayısı

Gaile 385. Sayısı