‘Ekonomik güçlük kadınları şiddetle yaşamaya mecbur bırakıyor’
Lefkoşa Belediyesi bünyesindeki Kadın Sığınma Evi’nde her yıl 120 civarı kadının dıştan destek aldığı belirtilirken, şu an için Sığınma Evi’nde barınan 8 kadın, 6 çocuk bulunuyor…
Pandemiyle birlikte gün be gün artan ekonomik sıkıntıların kadına şiddeti arttırdığına işaret eden ilgili çevreler, mevcut ev içi şiddetin daha da görünür olduğuna vurgu yaptı. Devlet desteğinin yetersizliğine işaret eden çevreler, tek başına çocuğuyla birlikte hayata tutunmaya çalışan kadınların, çoğu zaman şiddet ortamının olduğu yere, aç kalmamak ve çocuğuna bakabilmek uğruna geri döndüğüne de işaret ediyor…
Fehime ALASYA
Pandemiyle birlikte gün be gün artan ekonomik sıkıntıların kadına şiddeti arttırdığına işaret eden ilgili çevreler, mevcut ev içi şiddetin daha da görünür olduğuna vurgu yaptı. Devlet desteğinin yetersizliğine işaret eden çevreler, tek başına çocuğuyla birlikte hayata tutunmaya çalışan kadınların, çoğu zaman şiddet ortamının olduğu yere, aç kalmamak ve çocuğuna bakabilmek uğruna geri döndüğüne de işaret ediyor…
12 oda kapasiteli Kadın Sığınma Evi’nde şu an barınan 8 kadın, 6 çocuk varken, her yıl dıştan destek alan 120 kadın olduğu ifade ediliyor…
Devlet desteğinin yetersiz olduğunu dile getiren ilgili çevreler ve kadın örgütleri, tek başına çocuğuyla birlikte hayata tutunmaya çalışan kadınların, bu yetersizlik yüzünden çoğu zaman şiddet ortamının olduğu yere, aç kalmamak ve çocuğuna bakabilmek uğruna geri döndüğüne işaret ediyor.
12 ayrı odada, 48 kişilik kapasitesi olan LTB Kadın Sığınma Evi’nde 8 kadın, 6 çocuk bulunduğunu ifade eden LTB Kadın Sığınma Evi Sorumlusu Sibel Demirpençe, bu rakamın değişken, bir buçuk ay önce sığınma evinde 11 kadının çocuklarıyla barındığını aktardı.
Ekonomik sıkıntıların ev ortamındaki gerginliği ve şiddeti arttırdığını belirten Demirpençe, pandemiden önce her yıl 30 civarı kadının sığınma evinde kaldığını, bu sayının pandemi sonrasında her yıl en az 40’a ulaştığına işaret etti.
Her yıl 120 civarı kadına da dıştan destek verdikleri bilgisini paylaşan Demirpençe, bu kadınlara koruma emri, boşanma, şiddet ilişkisinden kurtulmalarını sağlayacak hukuki destek ve gıda desteği gibi çok çeşitli yardımlar sağlandığını kaydetti.
Bunun yanında, yönlendirme ve danışmanlık hizmetleri verdiklerini de anlatan Demirpençe, “Yalnızlık ve çaresizlik içinde olduğunu hisseden bu kadınlarımıza da sığınma evine gelme ihtiyacı olmasa dahi, kendilerini anlayan ve onlara yardımcı olabilecek birilerinden destek almaları çok önemli.” şeklinde konuştu.
“Aç kalmamak, çocuğuna bakabilmek adına, şiddetin var olduğu aile ortamına dönmek zorunda kalıyor”
Pandemiyle birlikte şiddetin de arttığını, görünür olduğunu gözlemlediklerini anlatan Demirpençe, bunun etkilerinin halen sürdüğünü kaydetti.
Pandeminin sağlık açısından etkileri azalmış gibi görünse de ekonomik etkilerinin ciddi sıkıntılar doğurduğunu dile getiren Demirpençe, “Her geçen gün temel tüketim maddeleri veya ana giderlerimizin fiyat yükselişleri tek başına hayat mücadelesi veren kadınlarımızı da çıkmaza sürüklüyor, aç kalmamak, çocuğuna bakabilmek adına, şiddetin var olduğu aile ortamına dönmek zorunda bırakıyor” dedi.
Şiddet gören kadınlar, nereden yardım talep ederse etsin tüm ağlarla iletişim halinde olduklarını da belirten Demirpençe, güzel bir koordinasyon sağlandığını kaydetti.
“Devlet desteği çok zayıf”
Yardım talep eden kadın ve çocuklarını 6 ay gibi bir süre sığınma evinde destek verdiklerinin altını çizen Demirpençe, bundan sonrası için kadınlara yapılması gereken devlet desteğinin çok zayıf olduğunu anlattı. Demirpençe, daha düşük ücretleri olan veya ücretsiz kamusal kreşin ülkemizde tüm bölgelerde hayati önemi olduğunun altını çizdi.
“En büyük zorluk ekonomik sıkıntı”
Gözlemledikleri en büyük zorluğun ise ekonomik olduğuna vurgu yapan Demirpençe, şöyle devam etti:
“Çalışıp, ev kirası ödeyecek olan ve çocuğuyla yaşama tutunacak olan kadınların çocuğunu iş bitimine dek düşük ücretli kreş, düşük kiralı konut imkanı sağlanmalı. Nafaka alsa dahi, asgari ücrete geçinmesi mümkün değil. Bu ekonomik zorluklar kadını problemli ilişkiye devam etmeye zorluyor. Devlet sadece çalışmayan kadınlara sosyal yardım veriyor ama bu kalacak yeri varsa aç kalmaması için işine yarıyor. Küçük çocuğu olan bir kadın asgari ücret de alsa sosyal yardım da alsa geçinemez. Sığınma evinden çıkan kadınlara Vakıflar İdaresi belli süreliğine kira desteği sunuyor. Çocukların tam gün eğitim alabileceği, okul öncesi veya ilkokul gibi tam gün bakım sağlayan etüt gibi hizmetler sağlanmalı. Bu çok ama çok önemli. Kamusal destekler bu kadınlar için çok yetersiz kalıyor. Belirlenen nafaka ücretlerinde de yeterli miktarda olsa bile ki olmuyor, çoğu zaman ödenmiyor, bu süreç mahkemeye taşınıyor. Sıfır nafakayla geçinmeye, çocuklarını geçindirmeye çalışan kadınlarımız var ama bu inanan çok zor ve artık neredeyse imkansız.”
LTB Kadın Sığınma Evi Avukatı ve Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı Üyesi Çise Atlas:
“İşsizlik ve ekonomik sıkıntılar arttı, şiddet görünür oldu”
Pandemi döneminde hem şiddetin, hem de şiddetle birlikte ‘görünürlüğünün’ arttığını kaydeden LTB Kadın Sığınma Evi Avukatı ve Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı üyesi Çise Atlas, “Pandemiyle birlikte işsizlik ve ekonomik sıkıntılar arttı, şiddet görünür oldu” dedi.
Pandeminin görüldüğü 2020 yılının ilk üç ayında 35 başvuru geldiğini anımsatan Atlas, kapanmadan dolayı bunun aniden artığının tespit edildiğini belirtti.
Pandeminin ilk günlerinden bu yana kadınların gördüğü şiddet veya bunların iyileştirilmesi için hiçbir adım atılmadığını savunan Atlas, “Kadınlar boşanmak istiyor, geliyor ama destek mekanizması yani ücretsiz kreş, devletin çalışsa bile ekonomik desteği, kira desteği, psikolojik güçlendirici programlar, sosyal destek bulamadığı için, ekonomik çaresizlikten dolayı geri dönüş yapıyor.” yorumunu yaptı.
Asgari ücretle çalışan bir kadın iki çocuğuyla boşanmasının ve tek başına yaşam sürmesinin mümkün olamayacağına değinen Atlas, bu kadınların ‘evliliğe hapsolmuş kaldığını’ ifade etti.
“Var olan yasalar kullanılmalı”
Ev içi şiddet yasasını anımsattığımız Atlas, “Bu yasa çok gerekli ama biz var olan yasayı bile kullanmazken yenisini nasıl yapacağız. Var olan yasalar kullanılmalı. Tek sorunumuz bu yasa değil.” dedi.
İş Kadınları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Selin Candemir:
“Çalışan, üreten, alanında uzman birçok kadın var ama görünür kılınmıyorlar”
Kadınların ekonomiye kazandırılması ve var olmalarının sağlanması gerektiğini kaydeden İş Kadınları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Selin Candemir, İstatistik Kurumu’nun verilerinden elde ettiğimiz verilerde kadınların işgücü katılım oranının %38 olduğunu görüyoruz, bu da AB ortalaması olan %68’in oldukça altında. İskele Bölgesi’nde yürüttüğümüz bir çalışma aile bölgesel çalışma yaptık. Pilot bölge olarak İskele’de çalıştık. Burada istihdam konusunda bölgesel eşitsizlikler var. Temmuz 2021 tarihinde başladığımız ve halen yürüttüğümüz çalışmalarda İskele bölgesinde resmi verilerde kadınların işgücüne katılımı %23 oranında iken Lefkoşa’da bu oran %46 olarak görüldü.
Erkeklerin ise aynı bölgede İskele’de 43, Lefkoşa’da 67 oranındadır. Bölgesel eşitsizlik var. Bunu İskele Belediyesi ve TC finans destekli bir çalışma.
Yapılan çalışmalarda bilim, teknoloji, mühendislik alanlarında daha az görünür olduğu, üst düzey yönetici pozisyonlarında daha az yer aldığı ve birçok alanda daha az temsil edildikleri de bir gerçek.”
“Çalışan, üreten, alanında uzman birçok kadın var ama görünür kılınmıyorlar”
Düzenledikleri Yılın Kadın Girişimcileri Ödül Töreni çalışmasında, ada geneli pek çok kadının ekonomide var olduğunu, ama görünür olmadığını, ön plana çıkmadığını gözlemlediklerini anlatan Candemir, “Çalışan, üreten, alanında uzman birçok kadın var ama görünür kılınmıyorlar. Bu sorunlar yılda bir gün değil, her gün konuşulmalı, kadınlara dönük çalışmalar her gün yapılmalı…” dedi.
“Toplumun yarısını kadınlar oluşturuyor ama birçok alanda geri planda tutuluyoruz”
Candemir, şöyle devam etti: “Sık sık eğitimler de veriyoruz, çeşitli kadın temalı yarışmalar da düzenliyoruz.
COVID-19 bunu çok kötü etkiledi, devlet bacağında ise bu anlamda politika yürütmüyor. Verilere oluşturulmalı, bunlar üzerinden çalışmalar yapılmalı. İstatistik Kurumu’nun bu yönde çalışmaları var. Devletin üzerine düşen birçok görevler var. Biz üzerimize düşeni yapıyoruz ama devlet kendi sorumluluğunu yapmalı.
Toplumun yarısını kadınlar oluşturuyor ama birçok alanda geri planda tutuluyoruz, bu hiç hoş değil.”
“Bu tarih mücadelenin sembolü bir tarih”
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününü de kutlayan Candemir, şu mesajı verdi: “Yılda bir gün kadınlara övgüler yağdırarak, kutlanıp geçiştirilecek bir gün değildir, içinde büyük anlamlar barındıran önemli bir tarihtir. Aslında bu tarih mücadelenin sembolü bir tarihtir. Bu mücadele kadınların her alanında eşit şekilde yer alması için yapılan bir mücadeledir, yılın her gününde kadına hakkının teslim edilmesi, toplumsal ve iş yaşamında eşit şartlarda, eşit muamele ile yaşadığımızı hissettiğimiz, nice 8 Martları birlikte karşılamayı temenni ederiz. Bununla birlikte birbirinden değerli çalışmalarıyla ülkemizi ileri taşımak için başta emekçi kadınlarımız, dünyadaki tüm kadınları selamlıyoruz.”
Feminist Atölye (FEMA) Aktivisti- Sosyolog Çağla Elektrikçi:
“Ayrımcılığa, baskılanmaya ve ötekileştirilmeye maruz kalıyoruz”
Feminist Atölye aktivistleri olarak 8 Mart’ın metalaşacak ve çiçeklerle kutlanacak bir gün değil, toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele verilecek gün olduğunu belirten Feminist Atölye (FEMA) Aktivisti- Sosyolog Çağla Elektrikçi, kadınların ayrımcılığa, baskılanmaya ve ötekileştirilmeye maruz kaldığını kaydetti.
Elektrikçi, yaptığı yazılı açıklamada şunları ifade etti:
“Dünyada ve ülkemizde güç kazanmaya çalışan popülist, otoriter, militarist ve muhafazakar politikaların yarattığı krizlerin bedelini kadınlar ve ötekileştirilen gruplar daha ağır biçimde öderken; erkek egemen sistemin tahakküm sağanağında olan mülteci kadınlarla, LGBTQ+ bireylerle, ve göçmen kadınlarla birlikte eşitlik mücadelesi vermeye devam edeceğiz.
Bizler sosyal, ekonomik, cinsel ve psikolojik tahakkümlere karşı mücadele etmeye kararlıyken; Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’nin bir an önce teşkilatlanması için ısrarcı olacağımızı söylemeye devam ediyoruz. Kamu hizmetleri için bütçe ayıranları, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bütçeleme ile tanışmaya çağırmaya devam ediyoruz. Kadın emeğinin hem ev içinde, hem de iş yerinde sömürülmemesi için yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini söylemeye devam ediyoruz. Toplumsal cinsiyet rolleri, çocuk ve yaşlı bakım hizmetlerinin kadınlar tarafından verilmesini atamış olsa bile, bu hizmetleri verme sorumluluğunun devlette olduğundu ısrarla hatırlatmaya devam ediyoruz.
Gece kulüplerinde yaşanan cinsel şiddet ve hak ihlalleri görmezden gelince son bulmayacağı için; gece kulüplerine karşı yasal düzenleme yapılması gerektiğini hatırlatmaya devam ediyoruz.
Israrla haklarımızı hatırlatmaya ve ısrarla sesimizi çoğaltmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki, “Yaklaşın, şunu göreceksiniz: Feminizm Herkes İçindir.’’