1. YAZARLAR

  2. Dr. Berkan Tokar

  3. Ekonomik kriz yönetiminde yeni yaklaşım; “hesaptan değil, kafadan”
Dr. Berkan Tokar

Dr. Berkan Tokar

EKONOMİ YAZILARI

Ekonomik kriz yönetiminde yeni yaklaşım; “hesaptan değil, kafadan”

A+A-

Ülkemiz yine çok ciddi, endişeli günlerden geçmekte. Dünyayı saran korona virüs salgını ülkemiz için de sağlık açısından çok ciddi bir risk oluşturmuş durumda. Küresel bir salgın haline gelmiş olan korona virüs salgını ile mücadele ülkemizin imkanları dahilinde sürdürülmeye çalışılmakta. Salgının büyümemesi adına alınan önlemler içerisinde iş yeri kapatma sokağa çıkmama gibi ciddi önlemler de var. Bu önlemlerin alınması da vatandaşların bu salgından korunabilmesi açısından kaçınılmaz derecede gerekli önlemler. Ülkemizdeki hal böyle iken, bu gün için sağlık alanında süren mücadele, bundan sonraki süreçte ekonomik olarak da, sürdürmemiz gereken bir mücadeleye dönüşeceği çok açıktır. Ülkemizde ve dünyada mal arzı daralmış, aynı zamanda mal talebi düşmüş ve çalışma düzenleri aksamıştır. Özel sektör çalışanlarının gelirlerinde ve özellikle esnaf niteliğindeki mikro ve küçük işletmelerin, genel olarak tüm işletmelerin gelirlerinde kayıplar söz konusu olacaktır. Korona virüsün ekonomiye etkisi, bu kadarla da kalmayacak ve özellikle öncü sektörler olan turizm ve yükseköğretim alanlarına olumsuz yansıması ile yıl içinde bu etkinin daha da büyük olacaktır. O yüzden yarını beklemeden, geliyorum diyen ekonomik krizi yönetilebilir seviyede tutabilme adına kapsamlı bir plan program hazırlanmış olması gerekirdi.

 

Yılın başında çok yanlış bir yapıda kurgulanan genel bütçenin, yılın ikinci ayını bulmadan açık verdiği ve 40 milyon TL borçlanıldığı her kes tarafından bilinmektedir. Bu borçlanmayla ilgili Maliye Bakanımızın “ihtiyacımız yoktu ama her ihtimale karşı borçlandık” diye açıklamasını basından okumuştuk. Yaklaşık 1,200,000TL (bir milyon iki yüz bin) faiz maliyeti olan bu borçlanma anlaşılan herhangi bir hesaba göre değil kafaya göre yapılmıştı. Son günlerde maliye bakanımız tarafından bu günkü ekonomik kriz koşullarına yönelik yapılan başka bir açıklama ise “ne toplarsak onu bölüşeceğiz” açıklaması olmuştur. Bu açıklamanın iyi niyetle yapılan bir açıklama olduğuna eminim. Ancak vatandaşın endişelerini giderecek ekonomi ilminin gerektirdiği hesaba kitaba dayalı bir açıklama değil yine kafaya göre bir açıklama olmuştur maalesef. Çünkü bu dönemde kamu maliyesi gelirlerinde de ekonomik aktivitenin azalması neticesinde özel sektör gelirlerinde olacağı gibi paralel düşüş yaşanacak ve maliye hala hazırdaki ödeme mükellefiyetlerini yerine getirmekte güçlük çekecektir. Dolayısıyla paylaşılacak bir tek maliyenin mükellefiyetleri söz konusu olabilir başka bir şey değil.

Hükümetimiz bu arada ekonomik duruma kayıtsız kalıyor iddiasında bulunamam, çünkü bir şeyler yapılmaya çalışılmıyor değil aslında. Kararı alınan parça parça önlemler yasa gücünde kararnameler var. Ancak bunlar bir plan program bütünlüğünde olmuş olsa belki bir faydası olabilirdi, ama maalesef her biri diğerinden bağımsız şekilde üretilmiş kararlar. Birde 4bin TL’nin üzerinde kazancı olanlardan %25 maaş kesintisi yapılacağı söylenmekte. Eminim insanlarımız bu kesintiye fazla itirazları olmayacaktır böyle ciddi bir dönemde. Ancak neden bu kesintinin %30 değil de %25 olduğu merakı içinde olacaklardır. Sizlerden bu kesintinin hangi plan program çerçevesinde yapılıyor olduğunu, nereye harcanacağını veya hangi açığı kapayacağı öğrenmek isteyeceklerdir. Ama ortada bir plan ve programın olmadığı ve bu kesinti miktarı da herhangi bir hesaba göre değil yine kafaya göre ortaya çıktığı aşikar bir şekilde görülmektedir.

Ekonomik krizlerin etkileri doğru önlemleri alabildiğiniz ölçüde daha az hissedilir ve makro ekonomik olumsuz etkiler de o denli az olabilir. Dolayısıyla hükümet edenler, para ve maliye politikaları ile ortaya çıkan ekonomik daralmanın önüne geçebilmek için tüm kurumsal kapasitesini devreye koymak ve plan program yapmak durumundadır. Diğer yandan hükümetin yapması gerekeni, muhalefet partileri yapmış, ortaya somut planlar koyarak her türlü teknik yardıma da hazır olduklarına dair beyanlarını basından izliyoruz. Hükümete düşen içinden geçmekte olduğumuz olağanüstü süreçte kibiri değil işbirliğini öne çıkarmasıdır. Hükümet çatısı altında bulunan ekonomi yönetme teknik kapasitesinin zayıf olduğu çok açıktır. Dolayısıyla eğer hiç bir şey yapılamıyorsa en azından muhalefettin önerilerinden toplumun menfaati için faydalanma yoluna gidilebilir. Bahse konu ekonomik krizin bütünlüklü olarak planlama yapmadan atlatabilmesinin mümkün olamayacağı artık hükümet tarafından da anlaşılmalıdır.

Bir adım daha ileriye gidecek olursam, eğer hükümet rasyonel bir ekonomik plan ortaya koyabilirse, bu planı bütçelendirir ve KKTC meclisinden güçlü bir destekle onaylatırsa, yarın için ihtiyaç duyacağı siyasi desteği de arkasına almış olur. DPÖ gibi, İstatistik Kurumu gibi ve tüm planlama ile ilgili devlet kurumlarının idaresine sahipken, hükümetin böyle bir planı hala daha üretememiş olması aslında üzücüdür. Sonuç olarak uyarmalıyım ki, ekonomik kriz yönetimi kafaya göre, “saldım bayıra mevlam kayıra” yaklaşımıyla değil, rasyonel bir plan ve program çerçevesinde olursa bu toplumun yarın için bir şansı olabilir.

 

 

 

 

Bu yazı toplam 2375 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar