1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Ekonomik, sosyal ve idari otorite, hükümetten güç odaklarına kaydı”
“Ekonomik, sosyal ve idari otorite, hükümetten güç odaklarına kaydı”

“Ekonomik, sosyal ve idari otorite, hükümetten güç odaklarına kaydı”

CTP Genel Sekreteri, Milletvekili Asım Akansoy, ülkede var olan gidişatı dönüştürebilecek tek yolun erken seçim, CTP’nin hükümete gelmesi ve toplumla birlikte yönetmesi olduğunu söyledi.

A+A-

CTP Genel Sekreteri, Milletvekili Asım Akansoy, çarpık ekonomik ilişkilerin yarattığı düzen karşısında, hükümetin geri çekildiğini ve seyirci pozisyonuna geçtiğini söyleyerek, “Denetimin, düzenlemenin, planlamanın olmamasının nedeni budur. Bu tür bir zayıf devlet gücü karşısında, elbette mafyatik ilişkiler ve kara para hakimiyeti her geçen gün artmaktadır. Ekonomik, sosyal ve idari otorite, hükümetten güç odaklarına kaymıştır” dedi.

“Sosyal yozlaşma ve kurumsal zayıflıktan halkımız ciddi anlamda mağdur oluyor. Güvenlik sorunu, kriminal olaylar, çevre sorunları ortaya çıkıyor” diyen Akansoy, ülkede var olan gidişatı dönüştürebilecek tek yolun erken seçim, CTP’nin hükümete gelmesi ve toplumla birlikte yönetmesi olduğunu belirtti.

Akansoy, “Toplum kaynıyor, toplum örgütleri kaynıyor, öfke kabarmış vaziyettedir. CTP bu noktada çok dikkatli davranıyor. Bizim için önemli olan, bundan sonraki süreçte, tüm yurtseverlerle birlikte bu toplumu ayağa kaldırmak, yaşanabilir bir Kuzey Kıbrıs’ı yaratabilmek, toplumu çözüme taşımak ve son yıllarda yaratılmış olan büyük tahribatı temizlemektir” diye konuştu.

Akansoy, CTP’nin toplumsal sorumluluğunun bilincinde olduğunu kaydederek, beş yıllık ekonomik, sosyal, kültürel bir kalkınma planı hazırlama çalışması yaptıklarını anlattı.

“Hükümet seyirci”

Soru: Ülkede güvenlik sorunu var, ekonomik kriz, özgürlüklerle ilgili sorun büyüyor. Ülke nereye gidiyor?

Akansoy: Ülkede çarpık bir ekonomik düzen var. Bu çarpık ekonomik düzenin dayandığı sektörler, malum olduğu üzere inşaat ve turizm/kumarhane sektörleri ve üniversitelerdir. Denetim ve kontrolden, planlamadan uzak her üç alanda da belirsizliğin ve vahşi bir düzensizliğin olduğunu söyleyebiliriz.

Yatırım alanlarındaki kontrolsüzlük, sözde piyasa denen koşullara müdahale etmeme diye nitelense de, özde rant ve peşkeş ilişkilerinin yeniden üretilmesini sağlıyor. Ve bu alanlar yürütmedeki siyaset ile birlikte şekilendiriliyor. Rüşvet, yolsuzluk bu alanlarda odaklanıyor.

Bu alanlarda yaratılan gelir tahminin üzerindedir, korkunç düzeydedir. Ve bu gelir, belli bir azınlığın etrafında toplanmaktadır. Buradaki ekonomik aktivitede, yürütmedeki siyaset odaklarının göz yumması ve desteklemesi yanında kazancın da paylaşımı üzerine kuruludur. Bu alanlarda çalışma yapan ahlak sahibi yatırımcılarımızı elbette tenzih ederim, ancak bu kesim de oldukça azalmaktadır. Çünkü kurulan sistem tüm sektör temsilcilerini, yatırımcıları teslim almış durumdadır. Mesele budur.

Bu çarpık ekonomik ilişkilerin yarattığı düzen karşısında, hükümet geri çekilmiş seyirci pozisyonuna geçmiştir. Denetimin, düzenlemenin, planlamanın olmamasının nedeni budur. Bu tür bir zayıf devlet gücü karşısında, elbette mafyatik ilişkiler ve kara para hakimiyeti her geçen gün artmaktadır. Ekonomik, sosyal ve idari otorite, hükümetten güç odaklarına kaymıştır. Mesele kabaca budur.

“Her sorunun çaresi vardır”

Diğer yandan TLnin değer kaybetmesiyle, emekçi kesim, dar gelirli kesim ciddi anlamda mağduriyet yaşıyor. Bu ülkedeki yönetsel otoriteler, çok bilinçli bir şekilde çaresizlik pompalamakta, toplumun özgüvenini kırmakta ve kimsenin hiçbir şey yapamayacağı algısını yaygınlaştırmaktadır. Oysa ki, her bir sorunun çaresi vardır, reçetesi vardır.

a3-067.jpg

Çarpık ekonomik düzen doğal olarak çarpık bir sosyal düzeni üretiyor. Hükümet herhangi bir şekilde, yatırımlara ve girişimlere bir düzenleme getirmiyor, daha da önünü açıyor, arazilerin ve kıyılarımızın peşkeş çekilmesi gibi... Halkın paralarını bu tür kontrolsüz odaklara peşkeş çekmek, hibe etmek gibi... Bu durumun yarattığı bilinçli bir kurumsal zayıflık, sosyal yozlaşma söz konusu oluyor. Bu sosyal yozlaşma ve kurumsal zayıflıktan halkımız ciddi anlamda mağdur oluyor. Güvenlik sorunu, kriminal olaylar, çevre sorunları ortaya çıkıyor. Belediyeler, polis yeterli hizmet veremez oluyor. Bu ülkeyi idare eden bu zihniyetin içinde Tatar da vardır, onun da özellikle çarpık yapılaşma üzerine söylediklerini hatırlayalım, “siz yapın, devam” gibi tavrı olmuştur. Dolayısıyla bu durum, kısmen de olsa ekonomik aktiviteyi sağlarken ve küçük bir zümreyi zengin ederken, bir diğer yandan da devleti nemalandırmaktadır. Devletin vergilerinde belli bir artış olmaktadır ama denetim olmadığı için, elde edilen karlarla, devletin elde ettiği gelir arasında da büyük dengesizlik vardır. Çünkü korkunç bir kayıtdışılık mevcuttur. Şu anda yaşadığımız ve çok travmatik bir hale gelen bu sosyal değişimlerin arkasında yatan esas neden bence budur. Bu bilinçli bir şekilde yapılmaktadır ve Tatar ile hükümet buna kapı açmaktadır.

“İnsanlarımız taşeron noktasına itilmiştir”

Şu anda ülkemizde İran, İsrail ve Rus sermayesi, Türkiye sermayesiyle beraber, ciddi bir şekilde arazilere yönelmiştir. Yerli sermayemiz bunlarla baş edebilecek durumda değildir. Bu çarpık ilişki, aynı zamanda yabancı sermaye ile yerli sermaye arasındaki ilişkiyi de daha çarpık, daha düzensiz kılmıştır. Kendi ülkemizde, herhangi bir ekonomik gelişmenin, kendi hukuk sistemimiz çerçevesinde ve kendi yerli insanımızın yapacağı yatırımlarla sağlanması gerektiğini düşünürken, bizim insanlarımız ağırlıklı olarak taşeron noktasına itilmiştir. Yaşadığımız sosyal sıkıntıların özünde bir de bu vardır. Bu durum, mühendisinden mimarına, birliklerinden odalarına, yasal tüm mevzuatlarda denetimsizliği  ve kontrolsüzlüğü ortaya çıkarmaktadır. Bu elbette halkı huzursuz ve mutsuz kılmaktadır, küçük bir kesim hariç. Buna bağlı olarak, TLnin değer kaybetmesi çerçevesinde halkın alım gücünün düşmesi de, gelir eşitsizliğini korkunç derecede arttıran bir durumdur. Şu anki ekonomik tablo bize, bu ülkede çok küçük bir zümrenin korkunç zengin olduğunu ama orta kesim ve dar gelirlinin fakirleştiğini göstermektedir. Çoğunluğun alım gücü çok düşmüştür.

“Hükümet, peşkeş çekmekten başka hiçbir şey yapmıyor”

Soru: HP oranına müdahale edildiğine dair iddialarınız da var. Bunlar olurken, hükümet Taşyapı’ya vergi bağışında bulunuyor, Başbakan’ın temsil giderlerine kaynak aktarılıyor, kabinede değişiklik yapılıyor. Hükümet vatandaşın dertlerine çözüm bulma noktasında ne yapıyor?

Akansoy: Aslında çok fazla bir şey yapmıyor. Hükümet, belli sektörlerin yatırımlarına kapı açmak ve ülkenin değerli kaynaklarını, yatırım alanlarını birilerine peşkeş çekmekten başka hiçbir şey yapmıyor. Eğitimde ne yapılıyor, sağlıkta ne yapılıyor? Elektrik konusunda kime, neyi peşkeş çektiğini çok iyi biliyor ve AKSA’ya peşkeş çekildiğini çok net bir şekilde söylüyoruz. Ercan Havalimanı’nın yeni terminali konusunda da durum aynıdır. Önümüzdeki günlerde gündeme getirmeyi planladıkları, limanların özelleştirilmesi noktasında da benzer bir durumu ortaya çıkaracaklar.

Külliye gibi kaçak bir yapı, toplumun gözü önünde yapılmaya devam ediyor. Bu nasıl bir akıl dışılıktır, nasıl bir hukuk dışılıktır? Yerleşke denilen Külliye, Kıbrıslı Türk insanının iradesine, kurumsal yapısına, tarihi varlığına yapılmış en büyük müdahalenin, sembolik göstergesidir. Obina orada yapılırken, biz burada hükümetten bahsediyoruz. Tüm bunları, bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, hükümetin bu halk için hiçbir şey yapmamakta olduğunu söyleyebiliriz. Hükümet, müdahaleleri ve serbest piyasa koşullarını kutsallaştırırcasına hareket ediyor, oysa ki serbest piyasa koşullarının kuralları vardır. Bunların yaptıkları ve yaşanılanlar, vahşi kapitalizmin, müdahaleci aklın, alt yönetimin yeniden üretilerek, arka bahçe yaratma çabalarının örnekleridir. Uygulama biçimine baktığımızda, hükümet tamamen Türkiye’de AK Parti hükümetinin uyguladığı yöntemleri bire bir kopyalayarak KKTC’de hayata geçirmeye çalıştığını görüyoruz. Yarattıkları tahribat da o düzeydedir. Hukuk dışılığı Kuzey Kıbrıs’a da yerleştirmek, tüm yasal mevzuatları ortadan kaldırarak, toplumsal geleneği, varlığı ve iradeyi ezmek yok etmek, basının üzerine acımasızca gitmek ve insanları susturmak kabul edebileceğimiz bir şey değildir.

“UBPnin iradesinden, tercihinden, vizyonundan, programından bahsedemeyiz”

Ersin Tatar bunu açık bir şekilde söyledi, “Türkiye’de ne varsa burada da olacak”, aynı şeyi Erdoğan da söylemedi mi? Hem ekonomik, hem sosyal düzen, hem de özgürlükler açısından Türkiye’de yaratılan sistem, buraya da yansıtılmaya çalışılıyor. UBP, tam bir siyasi taşeron hizmeti yapıyor. Kıbrıslı Türkler’in bir sağ partisi olarak UBP’nin iradesinden ya da DP’nin veya YDP’nin iradesinden, tercihinden, vizyonundan, programından asla bahsedemeyiz. Sol, her zaman demokrasinin öncülüğünü yapar, demokrasinin kurumsallaşması için uğraşır, emek verir, bedel öder. Ama elbette, solun dışındaki siyasi eğilimlerin de demokrasiye katkıları olması gerekir ki, bu ülkede sağlıklı bir demokratik sistem tesis edilebilsin.

Bu çarpık ekonomik düzen ve buna bağlı sosyal düzen, siyasi sistemi de olumsuz etkiliyor. Görünürde hükümet diye bir şey yok. Konuşan bir başbakan yok, bakanlar da konuşmuyor. Söylenenlerin de çoğu yalandır. Bu hükümet, bir yalan hükümetidir. Muhalefet olarak, demokrasiyi kurumsallaştırmak isteyen, bu ülkede demokrasinin toplumsal varlığımızla doğrudan ilgisi olduğunu bilen, dolayısıyla toplumsal varlığımızın korunabilmesi için meclisin ayakta tutulmasını, bilgi temelli siyaset yapılmasını öne çıkaran, bu sorumluluğu taşıyan bir siyasi parti olarak, bizim de önümüzü kapayan bir fiili durum yaratılıyor. Nedir bu? Örneğin siyasi önermelerin yeterince dikkate alınmaması, sorduğumuz soruların önemsenmemesi, sorulan sorulara yalan yanlış cevaplar verilmesi... Tüm bunlar, siyasi sistemi de sıkıntıya sokan, daraltan meselelerdir.

“CTP toplumsal sorumluluğunun bilincindedir”

Soru: CTP de, zaman zaman, muhalefet olarak gereğini yapmamakla eleştiriliyor.

Akansoy: CTP’nin eleştirilmesinde bir sıkıntı yok, eleştirilecek. CTP toplumsal sorumluluğunun bilincindedir. Bu çerçevede gerekli tepkileri zamanında ortaya koyduğu gibi alternatif çalışmalarla da projelerini ve kadrolarını, çalışma grupları ile birlikte hazırlamaktadır.

CTP, her zaman elini taşın altına koyar, koymaya da devam edecektir. Bir buçuk ay önce bu ülkede seçimler yaşandı. Seçimlerden çıkar çıkmaz, teamüllere aykırı, kamu yararı taşımayan Bakanlar Kurulu kararlarıyla, peşkeşlerle, vergi indirimleriyle karşı karşıya kaldık. CTP, muhalefet olarak, toplumla bütünleşiyor, toplum CTP’yi kucaklıyor. Toplumun CTP’den beklentileri vardır ve CTP bunu yerine getirecektir. Seçimlerde toplum da, CTP de bunun işaretini verdi. İlerleyen bir süreç vardır.

“Bu durumu, ters yüz etmekle mükellefiz”

Gelecek hafta, meclisimizi olağanüstü toplantıya çağırdık. Çağırma gerekçemiz bu bahsettiğim uygulamalar, hukuk dışı hamlelerdir. Halkın cebinden, 59 milyon Euro’nun Taşyapı’ya hediye edilmesidir. Sözleşmeleri okuyoruz. Altı üstü birbirini tutmuyor. Saçma sapan bir düzen, saçma sapan sözleşmeler, saçma sapan uygulamalar ve bunun altında bırakılmaya çalışılan Kıbrıs Türk halkı... Biz, bu durumu, ters yüz etmekle mükellefiz. Başka hiçbir şansımız yoktur. Görünen odur ki, bu ülkede erken seçimden ve CTP’nin hükümete gelmesi ve toplumla birlikte yönetmesinden başka, var olan gidişatı dönüştürebilecek bir yol da yoktur.

“Sonbahar daha sıcak geçecek”

Soru: Erken seçim nasıl gündeme gelebilir mi?

Akansoy: Gelebilir tabi. Bu konuda, sonbahar daha sıcak geçecek. Toplum örgütlerinde büyük bir tepki var. Eğitimde büyük sorunlar var. Eğitim nasıl açılacak? Nazım Bey, haftada iki gün tam gün eğitim yapacakmış. Hangi imkanlarla yapacak? İnşaat Mühendisleri Odası’nın yaptığı ve hükümete verdiği rapora göre, pek çok okul binasında, çok ciddi yapı sorunları var. Süratle adımlar atılması gerekiyor.

Dün, ada çevresinde bir deprem gerçekleşti. Her an, her şeyin olabileceği koşullarda yaşıyorken ve önleyici tedbirlerle ilgili adım atılması gerekiyorken, Türkiye’de yaşanan depremde canımız acı bir şekilde yanmış ve çocuklarımızı kaybetmişken, neden hala daha bu konuda bir yol haritası çizilmiyor ve toplumla paylaşılmıyor?

a1-145.jpg

Eğitimde olduğu gibi, sağlıkta da sorunlar var. Sağlık sistemi çökmüştür, insanlar sağlık sisteminden hizmet alamıyorlar. Biz nasıl suskun kalabiliriz? Ekonomi ortada. Emekçinin alım gücü çok düştü. Dolayısıyla, önümüzdeki süreçte, CTP’nin ve toplum örgütlerinin ciddi katkılarıyla, önemli devinimlerin yaşanacağını ve bunun bizi bir değişime taşıyacağını düşünebiliriz. Zaman vermek mümkün değil ama bu dinamizm bu toplumun içerisinde mevcuttur. Toplum kaynıyor, toplum örgütleri kaynıyor, öfke kabarmış vaziyettedir. CTP bu noktada çok dikkatli davranıyor. Bizim için önemli olan, bundan sonraki süreçte, tüm yurtseverlerle birlikte bu toplumu ayağa kaldırmak, yaşanabilir bir Kuzey Kıbrıs’ı yaratabilmek, toplumu çözüme taşımak ve son yıllarda yaratılmış olan büyük tahribatı temizlemektir. Tüm hazırlıklarımız, ülkeyi birlikte yönetmek ve planlı bir şekilde nasıl yöneteceğimizi belirlemek üzerinedir. Bunları belirleyeceğiz, ortaya koyacağız ve günü geldiğinde toplumun önüne çıkacağız.

“CTP, örgütler ve siyasi partiler arası ittifakı, işbirliğini her zaman önemser”

Soru: Bu Memleket Bizim Platformu yeniden bir araya geldiğini açıkladı. Açıklamanın altında CTP’nin adını göremedik. Bunun nedeni neydi?

Akansoy: CTP, örgütler ve siyasi partiler arası ittifakı, işbirliğini her zaman önemser ve destekler. Mesele, halkın sorunlarına çözüm üretecek hedeflerin belirlenip, o hedefler ekseninde ittifak politikalarının belirlenmesi ve birlikte hareket edilmesiyse, sadece iç politikada değil, aynı zamanda Kıbrıs sorunu bağlamında da, sonuç odaklı, belli hedeflere yönelen bir mücadele hattı geliştirmemiz lazım. Birbirimize saygı duyarak, ortak görüş oluşturarak yol almak önemlidir. Bunun sağlandığı her platformda CTP vardır. Hiç bir ön yargımız yok, geri çekilmemiz de yok. Hepsi bizim yakın dostlarımız, arkadaşlarımızdır. Her zaman diyalog içerisinde oluruz ama eğer Bu Memleket Bizim Platformu ile hareket edilecekse, tekrar 2020’de oluşturduğumuz ilkelere dönülmesi, o ilkeler ekseninde hedefini büyütmesi, kurumsallaşmanın sağlanması ve toplumun beklentilerini karşılayacak hamleler yapması lazım. Mesele bir basın açıklaması veya eylem değildir. Mesele, sonuç alabilmektir. Eğer bu ülke, gerçekten uçurum ve dağ arasına sıkıştırılmışsa, bizim kararlılıkla mücadele ederken, inatla güçlerimizi birleştirip, varolan sorunlara yönelmemiz gerekir. Bu noktada zaman kaybetme veyahut birbirimizi yıpratma hakkımızın olmadığını düşünüyoruz. Oradaki arkadaşlarımızla, örgütlerle konuşacağız, tartışacağız. Bu Memleket Bizim Platformu’ndan ayrılmış değiliz, hem oradayız, hem de kendi mücadelemizi sürdürüyoruz.

CTP bugüne kadar gereğini yaptı mı?

Soru: CTP’nin hem mecliste gereğini yapmadığı hem de bazı konularda yasal yollara başvurma konusunda geciktiği yönünde eleştiriler de var. CTP bugüne kadar gereğini yaptı mı?

Akansoy: Somut konuşacak olursak, örneğin  Kamu İhale Değişiklik Yasası konusunda, CTP eleştirilmeye çalışıldı, “EL-SEN taraf olamadı, CTP nerede” gibi. Aslında bu, tamamen popülizm diliyle ortaya konan bir söylem. Oysa biz, ilk baştan beri, EL-SEN’le bu süreçte temas içindeydik ve her türlü desteği verdik. Avukatlarıyla da, kendileriyle de görüştük, değerlendirmeler yaptık. Kendileri bir dava açtı. Kendilerinin taraf olamayacağının ortaya çıktığı günün ertesinde beni ziyaret ettiler, “Ne yapabiliriz” dediler. “Yola devam edeceğiz. Biz dünden hazırız” dedik ve yola devam ettik. Kıb-Tek konusunda iki dava açtık. Bu konuda, CTP’nin, anlamsızca ve basit siyasi gerekçelerle sorgulanması kabul edilemez.

“CTP neden yasa önerisi sunmuyor diyorlar ?” diyorlar. CTP’nin yasa çalışması yapmadığını nereden biliyorlar? CTP’nin mecliste muhalefet olduğunu ve herhangi bir önerisinin reddedileceğini bilmiyorlar mı? Bu rezil ortamda, UBP’yi sınamak için mi, CTP yaptığı değerli çalışmaları öne çıkarsın? Bu ülkede Ceza Yasası’nda da, Yurttaşlık Yasası’nda da ciddi değişikliğe ihtiyaç var. Euronun istikrarlı muhasebe birimi olarak kullanılması önemli.

Bize bu konularda hazırlığımızın ne olduğu sorulsun ki konuşalım. Bunları sormak yerine, “bir yasa önerisi versin de görelim bakalım ne olacak?” ya da “neden vermedi” deniyor. Ucuz kahramanlık peşinde değiliz. Bu koşullar altında, siyasetin bu kadar daraltıldığı, meclisin işlevsizleştirilmeye çalışıldığı, hükümetin ana muhalefetin önerilerini göz ardı etmeye çalıştığı bir ortamda, niye biz çalışmalarımızı heba edelim? Niye çalışmalarımızı ortaya atıp yıpratalım?

Sivil toplum örgütleriyle konuşuyoruz. CTP hazırlıklarını yapıyor. CTP, bu hazırlıklar içerisinde, eğitimde, sağlıkta, ekonomide, her konuda yapacakları konusunda çok kararlıdır, çok cesaretlidir. Biz hükümete hazırlık yapıyoruz.

CTP hükümete gelince ne yapacak?

Soru: Hükümete gelmeniz durumunda neler yapacaksınız?

Akansoy: Pek çok şey. Saydıklarım CTP hükümetinin öncelikleridir ve süratle, belli bir zaman diliminde gerçekleşecek olanlardır. Çağdaş bir nüfus politikası konusu bizim için çok önemli. Sürdürülebilir bir kalkınma için, öncelikle, ülke kaynaklarının planlanmasıyla birlikte, nüfus planlamasını da mutlaka yapmamız lazım. Bununla ilgili olarak, gerek yurttaşlık politikalarının düzenlenmesi, ki bununla ilgili yasa tasarılarımız hazırdır, gerekse yabancı işgücü sömürüsüne son verecek adımlar atacağız. Bu konuda hiçbir tavizimiz yoktur.

Aynı şekilde, eğitim ve sağlık konusunda önemli adımlar atacağız. Kamu eğitimi ve kamu sağlık hizmetleri olmazsa olmazdır. Tam gün eğitime geçiş konusunda, belli bir zaman dilimi içinde, bir yol haritasıyla, toplum örgütleriyle birlikte hareket edilecek, bunun planlaması sağlanacak ve bu gerçekleştirilecektir. Bütçede eğitime öncelik vermek, bizim için asli bir konu olacak. Kamu okullarına gerekli değeri veren yatırımların yapılması ve müfredatın ele alınması sağlanacak. Hedefimiz, çağdaş ve demokratik bir eğitim sistemidir.

a2-120.jpg

Sınavsız, münhalsiz istihdam ve ihalesiz alımlara kesinlikle son verilecek, buna tolerans göstermeyeceğiz. Profesyonel ya da özerk yönetim anlayışını, çeşitli kurumlarda tesis edeceğiz. Kooperatif Merkez Bankası, Vakıflar Bankası, Kalkınma Bankası, DAÜ, Kıb-Tek kesinlikle siyasetten arındırılacak ve profesyonelleştirilecek.

Özgürlükler konusunda, Ceza Yasası’nda ciddi değişikliklerin yapılması gerekir. Bu konuda da dosyamız hazırdır. Bundan kimsenin endişesi olmasın. Özellikle düşünce, ifade özgürlüğü çok önemlidir ve bunun arkasındayız. Uluslararası hukukun ortaya koyduğu, basın, ifade ve düşünce özgürlüğü ekseninden bir milim kaymayacağız ve bunu yapacağımız düzenlemelerle ortaya koyacağız.

Doğal Afetlere Dirençli Köyler ve Kentler Projemiz var. Bu konuyla ilgili, bilimsel veriler çerçevesinde, kentlerin ve köylerin etüd edilmesi, raporlanması ve belli hedeflerin, belli bir zaman dilimi için konması gerekiyor. Özellikle Long Beach-İskele ve Tuzla-Mağusa bölgelerinin, olası bir depremde, ciddi riskler taşıdığını bilim insanları söylüyor. Yapı güvenliğini önemsiyoruz ve bu konuda gerekli adımları atacağız.

Diğer yandan, Türkiye ve AB ile ilişkiler yeniden kurulacak ve o süreçte Kıbrıs Türk halkının iradesi, itibarı, saygınlığı, bir özne olarak duruşu ortaya konacak. Kıbrıs’ın kuzeyindeki halkın, gerçek anlamda temsiliyeti kurumsallaştırılacak, eşitlik ve saygı temelinde ilişkiler tesis edilecek, hem Türkiye, hem AB, hem de diğer uluslararası aktörlerle. Kıbrıs’ın AB toprağı olması gerçeğinden hareketle Doğrudan Ticaret Tüzüğü gibi pek çok konuda gerekli zorlamayı yapacak, proaktif bir siyasetle AB ile ilikilerimizi çok daha ileri bir yere taşıyacağız.

Tüm bunların ötesinde, çok önem verdiğimiz, istikrarlı muhasebe birimi olarak Euro kullanılması konusunda, tahmin edildiğinin ötesinde ısrarlı ve kararlıyız. Bu konuyla ilgili CTP’de pek çok çalışma yapılıyor, Geçiş süreçleri nasıl olacak? Temaslar nasıl sağlanacak? Bunlarla ilgili uzman arkadaşlarımız çalışmaktadır. Bu konuda çeşitli görüşler, eleştiriler çeşitli medya organlarında ortaya konuyor. Onlara da saygımız vardır. Ama tümünde ortak görüş siyasi iradeye dayanıyor. Biz, o siyasi iradeyi göstereceğiz. İstikrarlı muhasebe birimi olarak Euro kullanılması, bu ülkede hem yatırım yapma düşüncesinde olan iş dünyası açısından, hem de emekçiler açısından asli bir konudur. İstikrar kaynağıdır.  Ekonomik olarak hareket zeminidir. İnsanların cebindeki paranın alım gücünü koruması meselesi, bir insanlık meselesidir. Bizim için bu konu tartışılabilir bir konu değildir. Bu bilimsel temelli bir çalışmadır yaptığımız. Planlı bir gelecek olmadan, Kuzey Kıbrıs’ın kalkınması mümkün değildir. Şu anda yapılan ekonomik yatırımlar ya da aktiviteler, herhangi bir kalkınma eksenine dayanmıyor.

Kalkınma ekseni, ancak ve ancak sosyal değerlerle birlikte söz konusu olabilir, yani insan odaklı olabilir. Gelişi güzel bir betonlaşmayla ya da kumar sektörüyle bir kalkınmadan bahsetmek mümkün değildir. Bizim hedefimiz, beş yıllık ekonomik, sosyal, kültürel bir kalkınma planı hazırlamaktır ve kendi bünyemizde bu çalışmaları yapmaktayız. Elbette hazırlayacaklarımız, günü geldiğinde, tüm toplum örgütleriyle, hükümete geldiğimizde, meclisteki tüm partilerle tartışacağımız, bir proje olarak ortaya koyabileceğimiz konulardır, yol haritalarıdır. Biz bu yol haritasının, meclisten de geçirerek, artık Türkiye ile imzalanan ikili anlaşmalarda dikkate alınması gereken, temel metin olması noktasında çok kararlıyız.

Elbette barış politikaları... Kıbrıslı Türkler, kendi kapasitelerince bu ülkeyi daha iyi yönetebilirler, düzeltebilirler. Ancak dünyaya entegre olmak, bu hedeflerin taçlanması demektir. AB üyeliği, bu hedeflerin artık hayatımızda kalıcı bir unsur haline dönmesi demektir. Şu anda bir değişimin, bir hareketlenmenin yaşandığı tespitinden yola çıkarak, Kıbrıs sorunuyla ilgili de geri adım atmayacağız.

“(Rusya’nın kuzeyde ofis açması) Hiçbir siyasi bağlamı yok”

Soru: Rusya’nın kuzeyde ofis açma niyetini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Akansoy: Rusya’nın Kıbrıs’ın kuzeyinde bir ofis açma düşüncesi eski bir konudur. Bu, Kıbrıs sorununun bugün içinde bulunduğu durum, Rusya-Türkiye ilişkileri, Rusya-Batı ilişkileri bağlamında ele alınacak bir konu değildir. Burada giderek artan bir Rus nüfus vardır, bunun 40 binin üzerinde olduğu ifade ediliyor ve bu nüfusun ihtiyaçları vardır. Nasıl ki İngilizler, nasıl ki Amerikalılar Kıbrıs’ın kuzeyinde bir ofisle kendi vatandaşlarına hizmet arayışı içindeyseler, bu da ondan başka bir şey değildir. Bundan, ne büyük bir sonuç çıkartmak mümkündür, ne de siyasi bir sonuca evirmek mümkündür. Hiçbir siyasi bağlamı yoktur.

Kıbrıslı Türklerle hiçbir alakası yoktur. KKTC ile uzaktan yakından ilişkisi yoktur. Kuzeyde yaşayan Rus vatandaşlarla ilgili olduğu için, Rusya yönetiminin buradaki otoritelerle belli temaslar kurularak, böyle bir birimin tesis edilmesi düşünceleri çoktandır vardır. Yeni bir konu değil, heyecan verici bir konu değil, bizimle ilgili konu değildir, KKTC ile asla alakası olan bir bağlamı yoktur.

“Tatar kendi ayağına kurşun sıkıyor”

Soru: Cumhurbaşkanlığı bir açıklama yaparak, Rum tarafının, iki liderin BM Genel Sekreter Yardımcısı Miroslav Jenca'nın Kıbrıs ziyareti sırasında bir araya gelmesi teklifini art niyetli bulduğunu ve Rum liderle bir araya gelmeyi gerektirecek hiçbir neden görmediğini açıkladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Akansoy: CTP olarak bu tavrın tamamen yanlış olduğunu düşünüyoruz. Bu tür görüşmeler önemlidir. Ersin Tatar bu tür reddiyeci tavırlarla kendi ayağına kurşun sıkıyor. Diyalogdan kaçmak, doğrusunu söylemek gerekirse, dış politikanın sıfır noktasıdır ve Tatar, ne yazık ki, orada olduğunu herkese sürekli olarak hatırlatıyor.

Bu haber toplam 5649 defa okunmuştur