"Eksiğimiz olabilir ama halkımıza hiçbir zaman ihanet etmedik"
Başbakanlık, bakanlık, CTP Genel Başkanlığı yaptı… Halen CTP’nin Lefkoşa Milletvekili olan Özkan Yorgancıoğlu…
Fayka ARSEVEN KİŞİ
“Milletvekilliği ile ilgili ve partinin yönetim kadroları anlamında da söylüyorum bunu herhangi bir noktaya aday olmayı düşünmüyorum”
“Verdiğim bu karardan pişman değilim. Umarım ve dilerim ki partimiz açısından da yararlı olur.”
“CTP hükümetinin eksiği olabilir ama hiçbir zaman diğer hükümetler gibi kendi halkına ihanet etmemiştir. Toplumsal varlıkları kendi çıkarları için kullanmamıştır. Bu büyük bir ayrıştırmadır, farklılık, avantajdır CTP için…”
Başbakanlık, bakanlık, CTP Genel Başkanlığı yaptı… Halen CTP’nin Lefkoşa Milletvekili olan Özkan Yorgancıoğlu… 7 Ocak’ta yapılacak erken seçimde milletvekilliğine aday olmayacağını açıkladı, gençleri işaret etti.
Yorgancıoğlu, “Bu kararı almam benim siyasetten emekli olduğum anlamına gelmez. Partinin hamallık dahi vereceği her görevi yapmaya hazırım” ifadelerinde bulundu.
Yorgancıoğlu, “Milletvekilliği ile ilgili ve partinin yönetim kadroları anlamında da söylüyorum bunu herhangi bir noktaya aday olmayı düşünmüyorum” vurgusunda da bulundu.
“Milletvekilliğine aday olmama kararı almamda birkaç neden vardır” diyen Yorgancıoğlu, “Partimizin bu seçimlere giderken şöyle bir söylemi var ve doğru bir şeydir, ‘yeni CTP ve yeniden CTP’. Tabi ki yeni CTP yeni yüzlerle kendini bulması gerekir diye inanıyorum. Bunu eskilerin kötü veya gereksiz olduğu anlamında söylemiyorum. Ama toplumda bu öngörüyü ortaya koyarken, pratikte farklı bir olay sergilerseniz kendinizi topluma anlatmakta sıkıntı yaşarsınız” dedi.
Eski Başbakan, bakan ve halen CTP Milletvekili Özkan Yorgancıoğlu ile siyasi yaşamını, Başbakanlık dönemini konuştuk.
YENiDÜZEN: Uzun yıllar siyasi yaşamın içerisindesiniz. CTP Genel Başkanlığı, bakanlık, başbakanlık yaptınız. Halen milletvekilisiniz. Neden bu dönem milletvekilliğine aday olmadınız, bu kararınızı almanızı ne etkiledi?
Özkan YORGANCIOĞLU: Parti başkanı olarak Tufan arkadaşımız son göreve başladıktan sonra toplumda, partimiz iyi bir ivme yakaladı. Bu hem yeni bir parti başkanının görev almasından kaynaklanıyor hem Tufan arkadaşımızın olağanüstü bir performans ortaya koymasının da bu ivmede büyük bir katkısı var. Siz de ifade ettiniz çok uzun yıllar partide çalıştım, parti için çalıştım. Bakanlık, başbakanlık görevlerinde bulundum, halen milletvekilliği görevini sürdürüyorum.
Bu kararı almamda birkaç neden vardır. Birincisi; hatırlayacaksınız, ben parti başkanlığına aday olurken, iki dönem yapıp daha sonra bizden sonraki nesillere, yeni simalara devredeceğimi söyledim. Nedenlerden bir tanesi sonuç olarak parti başkanlığı, başbakanlık yaptım, halen milletvekilliği yapıyorum ve toplam 14 yıldır bu görevlerde değişik zamanlarda bulundum.
İkincisi; partimizin bu seçimlere giderken, şöyle bir söylemi var ve doğru bir şeydir, ‘yeni CTP ve yeniden CTP’. Tabi ki yeni CTP, yeni yüzlerle kendini bulması gerekir diye inanıyorum. Bunu eskilerin kötü veya gereksiz olduğu anlamında söylemiyorum. Ama toplumda bu öngörüyü ortaya koyarken, pratikte farklı bir olay sergilerseniz kendinizi topluma anlatmakta sıkıntı yaşarsınız. Bu kendi adıma düşündüğüm bir şey. Benim gibi olan arkadaşlarımla ilgili bir şey düşünerek böyle bir karar üretmedim. Kendi açımdan dedim ki; böyle bir vizyon varsa partinin önüne koyduğu ve bana göre de doğru ise bunun gereği aday olmamaktır.
Üçüncüsü; ilk söylediğimle bağlantılıdır. Bu dönemde milletvekilliğine aday olmaya karar vermiş o kadar çok nitelikli arkadaşlarımız, masteri, doktorası olan, daha önce partide görev almış, gençlik örgütünde çalışmış arkadaşlarımız vardı ki aday olsak muhtemelen onların önünü de keser gibi bir noktada olacaktım. Yine kendi adıma söylüyorum bunu. Bütün bunları değerlendirdim ve geçmişteki sözüm aklıma geldi, baktığımızda bu arkadaşlar da 40’lı yaşlardaki arkadaşlardır ‘Tamam bu noktada aday olmama kararını üretmen gerekir’ dedim. İyi ki de yapmışım bunu. Çünkü gerçekten çok değerli arkadaşlarımızın bu listelere girmesinde etkili oldu.
YENiDÜZEN: Siyasetten emekli mi oldunuz? Yorgancıoğlu’nun bundan sonrası için düşünceleri nelerdir?
Özkan YORGANCIOĞLU: Bu kararı almam benim siyasetten emekli olduğum anlamına gelmez. Partinin hamallık dahi vereceği her görevi yapmaya hazırım. Zaten şimdide filli olarak seçim bürosunda görev yapıyorum. Sonrasında parti yöneticileri ‘senden bu konuda yardım istiyoruz’ derlerse, ‘bu konudaki görüşlerin nedir’ diye sorarlarsa tabi ki ben seve seve yardımcı olacağım.
YENiDÜZEN: Bu dönem milletvekilli adayı olmama kararı aldınız, bundan sonraki süreçlerde aday olmayı düşünür müsünüz?
Özkan YORGANCIOĞLU: Hayır yok. Milletvekilliği ile ilgili ve partinin yönetim kadroları anlamında da söylüyorum bunu herhangi bir noktaya aday olmayı düşünmüyorum.
“Verdiğim bu karardan pişman değilim”
YENiDÜZEN: Aday olmayacağınızı açıkladıktan sonra sosyal medyada sizin Başbakanlık döneminizle ilgili güzel yorumlar yapıldı. Bunları okuyunca neler hissettiniz?
Özkan YORGANCIOĞLU: Mutlu oldum, duygulandım. Sonra bir düşündüm keşke o dönemde bunlar da fark edilseydi ve belki bunlar öne çıkarılsaydı diye düşündüm. Çünkü o dönemde partiyle ilgili de epey tartışmalar yaşandı. Ama yalnızca bizim partimizle ilgili değil partilere de baktığında kim iktidarda olursa olsun tabi ki muhalefetin görevi eleştirmektir ama doğruları da ya da yapılan iyi şeyleri de ortaya koyarak insanları birazcık da mutlu etmek gerekir diye düşünüyorum. Çünkü toplumumuz sanki de çok üzgün, marazi yapıya ve bir kadercilik anlayışına evrildi. Bu da aslında kendi kendini yönetme, iradesine sahip çıkma konusunda zafiyeti oluştu. Maalesef biz de o dönemde benzer bir şeyi kendi içimize kapandığımız için yaşadık.
Halbuki o dönemde düşünün siz kendi iradene sahip çıkma adına polis terfilerinin imzalanmadığı, TOMA’nin gelmesine karşı çıkılan bir dönemdir. Polislere, ‘eğer güvenmiyorsanız mahkemeye gidiniz yanınızdayım’ denilen bir dönemdir. Hiçbir eylemcinin mahkemeye düşürülmediği bir dönemdir, haksız olsalar bile bazı noktalarda…
Veyahut polis karakolunda ölen bir insanın acaba ‘itildi mi, öldürüldü mü, kendi mi düştü’ diye toplumda oluşan güvensizliği giderme adına özel soruşturma komisyonu kurulan bir dönemdir. Yani toplumun kesimleri ve demokrasi adına kendini yönetme adına çok şeyler yapıldı. Ama bunlar tartışılmadı. Belki bunlar beni biraz üzdü. Üzmedi dersem yalan olur ama sonuçta siyasettir bu. Her şeyi de olumlu yandan görmek gerekmeyebilir. Ama ben dediğim gibi verdiğim bu karardan pişman değilim. Umarım ve dilerim ki partimiz açısından da yararlı olur.
“Büyük ölçüde keşkelerim yok”
YENiDÜZEN: Başbakanlık döneminize dönecek olursak, ‘keşkeleriniz’ var mı? ‘Keşke söylemeseydim, yapmasaydım, ya da yapsaydım, söyleseydim’ gibi…
Özkan YORGANCIOĞLU: Büyük ölçüde keşkelerim yok. Çünkü her gün kendi bürokratlarım ve müsteşarlarımla toplanıp neyi, nasıl yapacağımıza birlikte karar verdik. Dolayısıyla hata yapma şansımız hiç olmadı desem doğru olmaz belki ama minimum düzeyde oldu. En çok eleştirilen iki konu vardır. Bir tanesi; gençlikle ilgili olandır ki zaten onun geçmemesi için biz sayın Serdar Denktaş’ın imzaladığı 5 yılı Bakanlar Kurulu’nda 1 yıla düşürdük ve Meclis’ten geçmesini de engelledik. Sonra da geriye çektik.
Eleştirilen bir diğer konu da Vakıflar İdaresi’ne bağlı çok büyük kurumsal, tarihi yapıların tamiratının Türkiye Vakıflar İdaresi tarafından yapılmasıdır ki bu bir finansman akışını sağlayacağı için bana göre büyük bir sorun değildir. Tamam bizim yerli işletmecilerimiz doğrudan ihaleye girmeyecekti ama Türkiyeli ortaklarla birlikte ihaleye girmeleri mümkündü. Burada amacımız yurtdışından kaynak transfer edip, ülkemizde bu kaynağı iyi kullanma adına bir sözleşmeydi.
Aksine yangın helikopteri kiraladık, kimse bunu konu bile yapmadı ki toplum bu konuda hassastı. Bütün bunlara baktığımda keşke denir mi denmez mi ondan da emin değilim ama eleştirilebilecek bu iki konu olduğunu düşünüyorum.
YENiDÜZEN: CTP yeni yüzler ile seçime giriyor. Sizce CTP’yi nasıl bir sonucu bekler?
Özkan YORGANCIOĞLU: Tufan başkan öncesinde CTP tartışmalı bir dönem geçirdi. Benim dönemimde, benden önce, benden sonra… ben de devralırken süt liman devralmadım. Bu dönemde bizim yapmamız gereken adaylarımızla, parti yöneticilerimizle ve bizim gibi aday olmayı kendi için ‘artık yeter’ diyen geçmişte partide yöneticilik yapmış, bakanlık, başbakanlık yapmış arkadaşlarımızın bir bütün olarak, bu seçim sürecinde çalışması ve birbirini desteklemesine bağlıdır bu sürecin sonucu. Ben adayların oluşturduğu ekibin iyi bir ekip olduğunu düşünüyorum. Başka partilere de baktığımda çok daha iyi olduğuna inanıyorum. Ama bu CTP’ye bir şey katmış olmasına rağmen arzulanan sonucu çıkarma adına yeterli değildir. Birlikte olduğumuzu, birbirimize güvendiğimizi, birbirimiz için ve birbirimizden fazla toplum için bir şeyler yapacağımızı toplumun görmesi lazım. Bunları başarırsak ve aynı zamanda yine bir bütün olarak toplumun elini sıkabilirsek, bireylerin gözüne bakabilirsek, evleri tek tek dolaşabilirsek iyi bir sonuç alabileceğiz. Çünkü CTP’li hükümetler biraz önce de söyledim geçmişte yanlış yapmış olabilir, Özkan, Ferdi, Talat veya herhangi bir CTP hükümetinin eksiği olabilir ama hiçbir zaman diğer hükümetler gibi kendi halkına ihanet etmemiştir. Toplumsal varlıkları kendi çıkarları için kullanmamıştır. Bu büyük bir ayrıştırmadır, farklılık, avantajdır CTP için… İktidar partileri bunu gördüğü için bizi bilerek ve isteyerek benzeştirmeye çalıştırıyorlar, ‘bunların hepsi aynıdır’… Bu gerçekten bugünkü iktidar partileri ve statüko tarafından bilerek ve isteyerek kullanılan bir argümandır. Bizim bu argümanı ortadan kaldırabilmemiz için de birlikteliğimizi ve toplum için efor sarf edebileceğimizi halkımıza daha çok göstermeliyiz. Bunu yapabilirsek partimiz birinci parti de çıkar, iktidara da gelir, hükümeti de kurar.
“Belirsizlik içeren yerler dağıtılıyor. İnsanlar da birbirine girdi”
YENiDÜZEN: Seçim yasakları öncesi hükümetin Bakanlar Kurulu kararı ile yaptığı vatandaşlar, dağıttığı kırsal kesim arsaları gündem oldu. Bunlar seçime yansır mı?
Özkan YORGANCIOĞLU: Bakanlar Kurulu kararı ile yapılan vatandaşlıklar dışındakilerin çok etkileyeceğini düşünmüyorum. Yapılmasını savunduğumdan söylemiyorum. Çünkü bu insanlar 10-20 yıldır belki de bu ülkede yaşayan ve hangi partinin toplum için ne düşündüğünü gören insanlardır. Giderlerse de yine UBP’ye verirler başka bir şey ama blok olarak bunun herhangi bir partiye kanalize olacağını düşünmüyorum. Bakanlar Kurulu ile yapılanların bir risk olduğunu söylemek isterim. Ama YSK veya Anayasa Mahkemesi aksine karar vermediği sürece bizim bu insanları da kucaklayabilecek vizyonu geliştirmeliyiz. Sonuç olarak kendiliğinden hak edip de vatandaş olan insanların çoğu emekçi insanlardır. Bu ülkede çalışmış belki kendi işini kurmuş insanlardır. Dolayısıyla genel politikalarımız onların ihtiyaçlarını da karşılayacak şekilde oluşturulursa onlardan da oy almamız mümkündür.
Arsa dağıtımlarının ise ters teptiğini gördük. Aramızdaki fark biz alt yapısını tamamladığımız, asfaltını, yolunu, elektriğini, suyunu götürdüğümüz arsaları dağıttık. Halbuki şimdi parselasyonu yapılmamış, parsel numarası belli olmayan, belirsizlik içeren yerler dağıtılıyor. İnsanlar da birbirine girdi. Tabi ki bir arsa almak insanı mutlu ediyor ama aldığı arsanın nerede olduğunu bilmemesi de bir olumsuzluktur. Bunun çok da bir oy getirisi olacağını düşünmüyorum. Zaten oy getirisi olacak olsaydı devam ederlerdi ama onlar da farkına vardı getirisinden fazla götürüsünün olacağına, bu işi durdurdular.
YENiDÜZEN: Siyasi hayatınızda sizi en çok ne etkiledi?
Özkan YORGANCIOĞLU: 11 Şubat belgesinin hazırlanmasında yer almak beni hem umutlandırdı hem de kendime olan güveni tazeledi. Çözüme yaklaşılmış olması beni etkiledi.
Yine Ülkesel Fiziki Planın, Organ Bağışı Yasası’nın, Gıda Güvenliği Yasası’nın bizim dönemimizde yapılması önemsediğim konular arasındadır.
YENiDÜZEN: Başbakanlık döneminizde Türkiye’nin baskısını hissetiniz mi?
Özkan YORGANCIOĞLU: Bunu çok rahatlıkla söyleyebilirim hatırlayın CTP’nin 21 milletvekilini çıkarıp hükümet kurma sürecinde Sayın Beşir Atalay’ın beni arayıp ‘falan parti ile hükümet kurmanızda ilişkilerimiz açısından yarar vardır’ demiş olmasına karşın ‘biz kararımızı verdik DP ile kuracağız’ demem bir gerginlik yarattı. Sonuçta Ortadoğu’da kendini dev gibi gören bir başbakanın talebini reddetmiş olmanın bir bedeli vardı. Ama biz bunu çok değişik kanallardan girişimler yaparak aştık. Ben 5-6 ay Erdoğan ile görüşemedim. Ama sonunda kendimizi izah ettiğimizde yani şöyle ‘UBP’yi biz yıkana kadar 2’yi 1 gördük. Memleketi talan ettiler. Bu kadar insan istihdam ettiler, usulsüzce, yargılanması gerekirken siz bize bunlarla hükümet kur dersiniz. Biz kime, neyi, nasıl anlatacağız? Sizin istediğinizin mantığı nerededir’ diye sorduğumuzda o zaman ‘haklısınız’ dediler.
Yani şunu söylemek istiyorum; eğer sizin önceden planlanmış, argümanınız varsa, dokümanlarınız sağlamsa size şans verirler. Zorlamak gibi yola gitmezler. Sonra dostluklar başladı. Atalay, Bülent Arınç, Davutoğlu ile çok iyi dostluğumuz oldu. Herhangi bir sorunda telefonu kaldırıp, ‘Davutoğlu bu sorunu görüşmüştük niye hala daha olmadı’ dediğimizde hemen karşılığını aldık. Ama ben şunu söylüyorum, halkımızın ya da ülkeyi yönetenlerin kendi ülkesindeki sorunlarla ilgili hatta çıkması muhtemel sorunlarla ilgili çözüm önerilerinin olmasında yarar var. Öbür türlüsü size finansman sağlayan taraf olarak verdiği paraların nereye gittiğinin hesabını sormak gibi yetkisi de var. Sonuçta size bir kredi, hibe veriyorlar ve bunu en iyi şekilde kullanmanız gerektiği ile ilgili beklentileri de vardır. Siz buna fırsat vermeden bunu yaparsanız eğer aşılmayacak sorun yoktur. Örneğin bu ülkede bir ilktir; iki toplumlu ralli yapıldı. Avrupa Birliği’ne bağlı bir firma düzenledi. O dönemin askeri yoğun bir şekilde sınırlar delinecek iddiasını ortaya koyarak, engellemeye çalışırken, sayın Davutoğlu ile AK Parti’nin kurultayı bahanesiyle yaptığımız görüşmede 5 dakikada çözdük. ‘Düşünün bu insanlar kuzeye geçecek bizimkiler güneye… Helikopter havadan çekecek her iki tarafı ve Euronews bunu yayınlayacak. Bunun neresi kötüdür’ dedik o da ‘haklısınız’ dedi. O gün bugündür de yapılıyor. Yani dolayısıyla ilişkilerin iyi olması gerekir. Hazırlıkların, projelerin finansmanları gerekçeleriyle birlikte yapılması halinde sıkıntı olmayacağına inanıyorum.
Bizden de vatandaşlıkla ilgili bazı isimler talep edildi ama biz yapmadık. Herhangi bir sorun da olmadı. Gerekçeleriyle niye olmayacağını söyledik. Genel anlamda konuşulurken, Erdoğan bize de ‘niye yapmıyorsunuz’ diyordu ama bazı bakan ve bürokratlar ‘bu ismi yaparsanız iyi olur’ diye söyledi. Ama biz gerekçeleriyle niye yapmayacağımızı söyledik.
YENiDÜZEN: Son olarak neler söylemek istersiniz?
Özkan YORGANCIOĞLU: Başbakanlık yapmış biri olarak gerçekten ülkemizde aşılması gereken birçok sorun vardır. Ama bu sorunların çözümünü sadece iktidardan, muhalefetten, sendikalardan, iş insanlarından beklemek her birine tek tek haksızlıktır. Eğer kendi ülkemize sahip çıkmak istiyorsak, eğer kendi kendimizi yönetmek istiyorsak, toplumsal bütün kesimlerin ve ekonomide etkin olan devlette de dahildir buna bütün sektörlerin bunun bilincine varıp, kendi paylarına düşeni yapması lazım. Ortak paydayı yakalamalıyız. Bir de bu ülkede devlette çalışmadığınız sürece işsizsiniz anlayışı var. Bu anlayış da yıkılmalı. Bunu sağlayabilmek adına da devlettin asgari ücretlerle veya minimum gelir düzeyiyle ilgili daha önce ifade ettiğim ekonomik sektörlerle görüşerek onların bu alanda ellerini taşın altına koymasını sağlamalı. Üreten toplum olmanın koşulu da bu ülkedeki insanların üretim faaliyetinde bulunmasıdır birincil olarak. Yoksa başkalarının dışarıdan gelmesi gerekir. Yoksa fabrikalarımız tıkır tıkır çalışsın, bütün işçiler de yurtdışından olsun bu tamam bir şey değildir. Biz o anlamda hükümet dönemimizde sigorta ve ihtiyat sandığını devletin ödemesi koşulu ile 5 bin 900 kişiye vatandaş olmak kaydıyla iş imkanı yarattık. Bütün bunlara baktığımızda ülkesini seven, halkını seven herkesin ve her kesimin elini taşın altına koyması gerekiyor.