1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Elektrik ücretleri rezaleti
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Elektrik ücretleri rezaleti

A+A-

Elektrik ücretleri bu ay zamlı geldi…
Neden?
Efendim hava çok sıcaktı, herkes klimaya asıldı da ondan!

-*-*-

Elbette bu veya benzer sebeplerle elektrik ücreti yükselmiş olabilir!
Ama bizde ne yazık ki böyle değildir!

-*-*-

Elektrik ücretlerinin çok pahalı olmasının en büyük sebebi, ülkenin çok kötü yönetiliyor olmasıdır…

-*-*-

Ve ülkenin çok kötü yönetiliyor olmasından sorumlu kişi de haliyle ‘yürütmenin başı’dır…
Yürütmenin başı, başbakandır…
Başbakan da Ünal Üstel’dir!

-*-*-

Efendim, başbakanımız ve Kıb - Tek elinden geleni yapıyor ama işte Dünya’daki akaryakıt fiyatları yükseliyor, şartlar böyle, ellerinden hiç bir şey gelmiyor!
Böyle mi düşünüyorsunuz?

-*-*-

Yanılıyorsunuz!
Bir kere, Kıb - Tek’te akaryakıt alımı ile ilgili o kadar çok dedikodu dolaşıyor ki; bu dedikoduları işitip de ben insanım diyen birinin utanmaması için kafasında ciddi sıkıntı olması gerekiyor!

-*-*-

Elektrik sağlayıcısı Kıb - Tek’e doğru ve düzgün ekipman sağlanması; tek hedefi sadece daha fazla kar elde etmek olan özel şirketin elektrik üretip satmasının engellenmesi, kurumun bir an önce siyasi torpille atanmış - bilgisiz insanların yönetiminden alınıp, uzman kadroların yönetimine bırakılması elzemdir!

-*-*-

El - Sen’in yani Kıb - Tek çalışanlarının sendikasının da tavrı budur; vatandaşın beklentisi de bu doğrultudadır!

-*-*-

Önemli olan çok zengin bir şirket ya da o şirketin patronuna daha çok para kazandırmak değil; halka hem daha ucuz hem de daha sağlıklı elektrik sağlayabilmek olmaldır!

-*-*-

Önemli olan halka elektrik sağlarken, Kıb - Tek’e alınan akaryakıtla ilgili hiç bir şaibeye yer verilmeyecek şekilde, en adil ihalenin yapılabilmesidir…

-*-*-

Şu anda ortalıkta dolaşan söylentiler, midemizin kaldırabileceği söylentiler değildir!
Kıb - Tek’e alınan akaryakıtın ne idüğünün belirli olmadığından tutun kalitesinin düşüklüğüne ve insan sağlığına olan zararına kadar bir yığın söylentiye, bu işten komisyon ve rüşvet yiyenler eklendiğinde, ortadaki manzara iğrençleşmektedir…

-*-*-

Bu sorun en erken bir zamanda çözülmelidir…
Çözümde bazı kişilerin sağladığı avanta ve avantajlar; Türkiyeli şirketin elde ettiği fahiş karlar değil; vatandaşın cebi ve ondan önemlisi sağlığı düşünülmelidir… 

-*-*-

Eğer tüm ahlaksız, iğrenç dedikodulara son vermek istiyorsanız, yapacağınız şey çok basittir…
Yok yapamazsanız, yapmazsanız, o zaman dedikoduları işitmeye devam edeceksiniz!
Haaa bu dedikodulardan rahatsız değilseniz de Allah size mide sağlığı versin diyorum!
Ne mideniz varmış!
 


Öp beni Salomon!

Mişon ile Salomon çocuk yaşta işportacılığa başlayıp, ticareti yürütmüşler. Kırk yaşına geldikleri zaman ikisi de milyoner olmuş. Mişon cin gibi. Salomon ise biraz hımbıl ve aptal görünümlü. Mişon, 30 yıl ortaklığın sonunda Salomon’a bir teklif yapmış:

-*-*-

"Bak Salomon, 10 yaşında ticarete başladık, 40 yaşına geldik, Allah’a şükür zengin olduk. Evlerimiz, apartmanlarımız, arabalarımız, teknelerimiz var. Bunların hepsine ortağız. Ama istersen, bundan böyle mallarımızı ayıralım."

-*-*-

Salomon bön bön Mişon’un yüzüne bakmış: "Madem öyle istiyorsun, öyle olsun."

-*-*-

Mişon başlamış mal taksimine: "Büyükada’da bir köşkümüz var ya, o köşk benim, Taşlıtarla’daki ahşap ev senin."

-*-*-

Salomon yanağını uzatmış: "Oldu kuzum, öp beni!"

-*-*-

Mişon öpmüş: "Şişli’deki büyük mağaza benim, Kuledibi’ndeki dükkán senin!"

-*-*-

Salomon yanağını uzatmış: "Oldu kuzum, öp beni!"

-*-*-

Mişon öpmüş ama birden uyanmış: "Bana bak, ne diye her seferinde kendini bana öptürüyorsun?"

-*-*-

Salomon "Hiiiç" diye başını sallamış: "Ben şey edilirken öpülmeyi severim de."

-*-*-

Şimdi, Ünal abi, Erhan hoca ve Fikri kardeş gibiler malı götürüp, sonra da "Size şunu şunu verdik, bunu bunu verdik" diye göz boyuyorlar ya, bunları gördükçe bu hikáyeyi hatırlamamak mümkün mü?
(Bu fıkra ya da bu yazı, Rahmi Turan’ın 7 Eylül 2008’de, Hürriyet gazetesinde yazdığı makaleden alınmış ve ufak bir değişiklikle bu sayfaya aktarılmıştır…)


Tatar ve Ankara!

Ersin Tatar’ın KKTC’nin tanıtılması gibi bir talebi olmamış!
Allah Allah!
O’nun istediği doğrudan uçuş, doğrudan ticaret falanmış!

-*-*-

Bu kardeş ne istediğini ya bilmiyor ya da çok yoruldu, ne söylediğinin pek farkında değil!

-*-*-

Egemen eşit devlet ne demektir?
Daha önce elli defa ‘devletimiz tanınmadan masaya oturmayız’ gibi laflar ederken, ‘tanınma’dan kastı neydi?

-*-*-

BM’den görüştüğü insanlar da özel sohbetlerinde, Tatar’ın ne istediğini anlamadıklarını kaydediyor…
Hatta dün Sami Özuslu televizyon programında konuğumdu; o söyledi; Tatar’dan görüşlerini yazılı olarak bildirmesini istemişler ama bildirmemiş!

-*-*-

Bu kardeşimiz hem bilgisizdir, hem yetkisizdir…
Haliyle söyledikleri hükmi garahuşiden önemli değildir… 
Asıl önemli olan, ‘söyleten’dir!

-*-*-

Ankara ne istiyor?
Bu soruya yanıt bulunursa, Kıbrıs sorununu çözüm süresi belki de beş dakika bile değildir!

-*-*-

Şu andaki görüntü mü?
Şu andaki görüntüye göre, Ankara çözüm falan düşünmüyor!
Peki ileride?
Belli olmaz!
Ne alacağına bağlı!

-*-*-

Kısacası, Ankara neşemizden pazarlık mı yapıyor?
Öyle bir şey demedim ki!
Nereden çıkarıyorsunuz bu türden hainlikleri yani?

157036861.jpg

Bu yazı toplam 1980 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar