Elektrikte ‘ortak akıl’ zamanı
CTP-DP koalisyon hükümeti ile ‘KKTC hükümetlerinin değişmez ortağı’ arasında ekonomik programla ilgili en ciddi kırılma noktasını KIBTEK’le ilgili görüş farklılıkları oluşturuyor.
TC kanadının özelleştirme baskısına karşı hükümet programında ‘özerkleştirme’ yazıyor. Seçimle göreve gelen her iki parti de özerkleştirme siyasetinin arkasında duracağını söylüyor.
Kamuoyunun önemli bir bölümünün de özelleştirmeye karşı olduğu biliniyor.
Ekonomik programla ilgili TC ile KKTC kanatlarının henüz nasıl bir noktada uzlaşacağı ya da uzlaşıp uzlaşamayacağı belli değil.
Ancak hayat devam ediyor ve KIBTEK’ten gelen sinyaller pek de iç açıcı değil.
Bu yüzden konu aciliyet arz ediyor. Bir an önce KIBTEK’le ilgili ‘bir şeyler’ yapılması lazım.
Ama ne?
**
KIBTEK’te Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine getirilen Erkan Okandan’ın verdiği bilgiler ve rakamlar durumu biraz daha netleştiriyor.
Çok tuhaftır, KIBTEK’in daha 2012 sonu bilançosu çıkmış değil. Eski yönetim belli ki ‘acelesi yok’ demiş, hesapları ötelemiş.
Hal böyle olunca, şu an kurumun gerçek alacak-verecek hesabını bilemiyoruz. 356 milyon TL’lik borçtan söz ediliyor. Kurumun alacaklarının ise bu rakamın üzerinde olduğu söyleniyor.
‘Alacaklar’ hanesinde yazılan rakamların önemli bir kısmı kamu kaynaklı… Yani ‘geri dönüşü’ konusunda karamsarlık var.
**
Erkan Okandan’ın cumartesi Yenidüzen’de çıkan mülakatında dikkat çeken önemli unsurlardan biri, UBP hükümetinin KIBTEK’e uyguladığı muamele…
2009’dan 2011’e kadar akaryakıt ve döviz girdileri yukarıya çıkmış, ama hükümet ve KIBTEK idaresi elektriği aynı fiyattan satmaya devam etmiş.
Dört yılda sadece bir defa fiyatlara zam yapılmış, o da ‘okkalı’ bir şekilde olmuş.
Tüm bunlar şunu net şekilde anlatıyor: UBP hükümeti KIBTEK’i batmaya terk etti. Bunu bilerek ve isteyerek yaptı. Zamanında tedbir almadığı gibi, zam yaparken de halkın “yeter artık” demesini provoke etti.
Kurumun borçlarının sürekli artmasına seyirci kalındı. Birileri avuçlarını ovuşturarak KIBTEK’in batmasını izledi.
Çalışanların direnişi ve toplumsal dayanışma sayesinde dönemin Başbakanı ‘özerkleştirme’ sözü vermek zorunda kaldıysa da, bunun ‘günü kurtarma’ amaçlı olduğunu kısa sürede anlaşıldı. İrsen Küçük bir kez daha sözünden döndü.
**
UBP’nin elektrikle ilgili siyaseti buydu. Dönemin Bakanı Sunat Atun, sürekli çelişkili beyanatlar vererek kafaları karıştırma görevini üstlenmişti.
Kurumun batması için gizli planlar devreye konulurken, kamuoyuna da ‘nabza göre şerbet’ taktiğini uyguluyordu. Ama niyeti açıktı.
Bu siyaset duvara tosladı.
Ercan’da yaşananlar özelleştirme konusunda halkın güvensizliğini daha da perçinledi.
Küçük ölçekli ülkelerde elektrik başta olmak üzere kimi alanlarda özelleştirmenin ‘özel tekel’ yaratmaktan başka bir sonuç üretmediğini Sunat Atun da biliyordu, ama koltukta kalmak için TC Yardım Heyeti’nin talimatları dışına çıkmak işine gelmiyordu.
**
Elektrikte bundan sonra ne olmalı peki?
Kurumun mali tablosu yüzde yüz bilinmiyor, ama durumun iç açıcı olmadığını herkes söylüyor.
Devletin kuruma verecekleri var. Kısa ve orta vadede bunları ödeyebilme ihtimali yoktur. Dolayısıyla ‘mahsuplaşma’ belki daha uzun vadede mümkün olabilir, ama bugünü kurtaramaz.
Zam yaparak kurum en azından yakıt satın alabilme, dolayısıyla santrallerde üretimin durmasını engelleyebilir. Muhtemelen de bunu yapmak zorunda kalacaktır.
Ancak KIBTEK’in ciddi bir ‘Kurtarma Planı’na ihtiyacı vardır. Nitekim Cenk’e verdiği mülakatta Erkan Okandan böyle bir çalışmadan söz etti.
KIBTEK’te artık ‘günü kurtarma’ mantığı ile hareket etmek, elektrik sorununu daha da batağa sürüklemekten başka işe yaramaz.
Akılcı, uygulanabilir bir formül bulmak mümkündür.
‘Elektrikte ortak akıl’ aramak ve bulmak, Kıbrıslı Türkler açısından önemli bir sınavdır.
Bugün bunun yapmak için zemin vardır.