Elen faşizminin bitiremediği toplumumuz sayenizde bitirilmiştir efendim!
UBP, DP ve YDP’nin içine düştüğü veya düşürüldüğü durum çok acı değil mi?
Türkiye’den gelen emirleri ileten küçük bir grubun her talimatı kabul ediliyor...
-*-*-
“Hükümetten çekilin” deniyor, DP Genel Başkanı da YDP Genel Başkanı da itiraz etmiyor...
Sorgulamıyor...
“Evet efendim” diyor...
Hatta partilerinin sözde yetkili organlarından da her türlü “emir”; “karar” olarak çıkabiliyor...
-*-*-
UBP gibi büyük bir parti de tamamen aynı...
Açık ismiyle “Diren, dik dur Faiz Sucuoğlu” diyenleri tek tek sayabilirsiniz... Çok az... Herkes korkuyor...
Ve “Faiz bey çekil yahu” diyen hatırı sayılır UBP’li beliriyor...
Ve Faiz Sucuoğlu çekiliyor...
-*-*-
Düşündüm, düşündüm ve şu sonuca vardım:
Bu garabet pozisyon, kasten herkese işittiriliyor...
-*-*-
Türkiyeli memurların Erhan Arıklı ve Fikri Ataoğlu ile ne konuştuklarını ülkedeki tüm gazeteciler biliyor...
Ülkedeki tüm gazeteciler, Ersin Tatar’ın Türkiyeli iki üç memurdan talimat almadan sadece okey, atanasi, pokerize, brefa salonlarından fotoğraf çektirip, bir de Toroslar fotoğrafı paylaşabildiğinden haberdardır...
Bilerek ve isteyerek, her KKTC vatandaşına, “Bu isimleri sayılan kişi ve siyasi partileri dilediğimiz gibi yönetiyoruz” mesajı veriliyor...
-*-*-
Hiç gizleme, gizlenme hatta yalanlama gereği falan duyulmuyor...
Gözümüzün içinde, her şey meydanda oluyor...
Vardır bir sebebi!
Hayırdır inşallah!
Ne diyeyim ki!
-*-*-
Aklıma tek bir şey geliyor: Açık itibarsızlaştırma!
Ersin Tatar, resmen “masgara” edildi...
Fotoğraf çekilirken nasıl duracağını bile bilmiyor...
Omuzlar öne eğik, ellerin duruşu “Küçük Emrah”...
Yüzünde aşırı gerginlik ve mutsuzluk ama en çok da “sıfırlanmışlık” ifadesi...
-*-*-
Faiz Sucuoğlu direniyor gibi...
Ama hala inat ve ısrarla, çıkıp da topluma gerçeği anlatmayı düşünmüyor...
Hükümet ortakları Arıklı ve Ataoğlu’na Türkiyeli memurların ne dediği, “altınızı çizeriz ha, ona göre” de usul ve halle uyardığı çok net biliniyor...
Evet, açık itibarsızlaştırma!
-*-*-
İçte durum gerçekten felaket...
Peki ya dışta?
1958’den bu yana tabii ki “resmi” ya da “gayrı resmi” olarak dış siyaset Türkiye Dışişleri ile birlikte götürüldü.
Ama neredeyse 65 senedir, “liderlik” pozisyonu hiç bu kadar “ezik” duruma getirilmedi.
Dünya ile zaten olmayan ilişkiler, neredeyse yerin daha da dibine sokuldu.
Okey salonlarında hep erkek fotoğraf çektiren ve Türkiye’den bir kaç memurun talimatıyla hükümetçilik oynattırılan bir “lider” var ortada...
Zavallı bile değil!
-*-*-
Ancak, Tatar’ın, Sucuoğlu’nun ve Arıklı ile Ataoğlu’nun sokulduğu bu durum, sadece onların “zavallılığı mı?”...
İşte asıl mesele buradadır!
-*-*-
Yukarıda da söylediğim gibi; bir itibarsızlaştırma siyaseti güdülüyor ama asıl itibarsızlaştırılan isimlerini saydığım “ganimetçi kökenliler” mi yoksa tüm toplum mu?
-*-*-
Özellikle “bize”; ama aynı zamanda Türkiye kamuoyuna ve bir miktar da tüm Dünya’ya verilen en açık mesaj; “Siz busunuz; Kıbrıs Türk halkı ya da Kıbrıs Türk toplumu işte budur” mesajıdır.
Ve biz bu mesajı yiyoruz, kabulleniyoruz, okeyliyoruz!
Neden?
-*-*-
Eşit egemen devletiz de ondan!
Ha ha ha!
Dünya ama en çok da Rum dostlarımız bize kıçıyla gülüyor biliyor musunuz?
Ağızlarıyla değil ha; resmen kıçlarıyla gülüyorlar bize!
-*-*-
Son bir soru sormak istiyorum: Siz Kıbrıslı Rum olsanız, bu toplumla federal bir devletin yüzde 50 ortağı olmayı kabul eder miydiniz?
“Ederdim” diyen kesinlikle salaktır!
Mesele anlaşılmıştır!
-*-*-
Tatar’ın felaket davranışları; yaşadığımız felaket hükümet sallantıları; müdahale edenlerin kasıtlı bir şekilde toplumun bilmesini istediği açık itibarsızlaştırma hareketidir...
-*-*-
Elen faşizmi, Kıbrıs Türk toplumunu bir gecede yok etmek için planlar yapmıştı ama başaramadı...
Şu anda bu hedef başarılmıştır!
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Kim başardı peki?
Sayenizde efendim, sayenizde!
Hani Rum bizi kesecekti?
Demek ki tüketilmek için kesilmeye hiç gerek yokmuş; koyarsın bir toplumun başına Tatar ve UBP’yi... Verirsin yanlarına DP ve YDP’yi, bu iş biter!
-*-*-
Çözüm mü?
Ya Güney’de bir göçmen kampı ayarlansın kaçalım, ya da uyanalım!
Gelen Arap giden Arap!
Türkiye’deki Sözcü gazetesinin dünkü ön sayfasından bazı alıntılar...
“Yılmaz Özdil’den çarpıcı yorum” diyor gazete...
Ve Özdil’in “Bu sessiz istila değil, gümbür gümbür istila” sözlerini sür manşetten veriyor...
-*-*-
Manşetteki başlık ise şöyle:
“Türkiye’yi para karşılığı göçmen deposu yaptılar”.
-*-*-
“Prof. Yusuf Halaçoğlu, Ruhat Mengi’ye konuştu” üst başlığının altında ise şu sözler var:
“Ülke nüfusunun yüzde 10’a yakını mülteciyse asıl beka sorunu budur”.
-*-*-
Bu arada eski AKP’li vekil Prof. Pelin Gündeş de içini dökmüş:
“Suriyelileri Türklerin sırtından indirin dedim partiden ihraç edildim”...
-*-*-
Ve Binali Yıldırım...
Binali bey, iktidarın görüşünü şu sözlerle anlatmış:
“Şartlar iyileştiğinde bütün mülteciler kendi topraklarına dönecek”...
-*-*-
Türkiye’de 2023 seçimlerinde oy kullanacak Suriye kökenli TC vatandaşları ile ilgili tüm bu sözler, açık faşizmdir...
Lagası lugası, katakullisi yoktur!
Fransa’daki aşırı sağcıların da Danimarka, Hollanda, Avusturya ve İngiltere’dekilerin de benzer tavırları bulunmaktadır...
-*-*-
Emekçilerin, can derdi ile mülteci olmaları başka bir şeydir...
Ama; bir ülkeye, savaş sonrası, o ülkenin nüfusunun 10 katı göçmen gönderip, nüfus yapısını değiştirmek bam başka bir şeydir...
Şimdi yukarıda adı geçen faşistlere sorsanız - ki hiç bir faşist olduğunu kabul etmiyor – ve deseniz ki, “Peki Kıbrıs?”...
Anında sizi vatan haini ilan ediverirler!
Kıbrıs’ta nüfus yapısı değiştiriliyor dendiğinde, “Gelen Türk giden Türk” diyenlere saygılarımla...
-*-*-
Göçmen olmak – mülteci olmak bir insan hakkıdır ama “seçmen” olmak, ciddi siyasi bir konudur.
Şu anda Suriyeli ve Afgan göçmenler nedeniyle ırkçılık zirvesinde buluşanlara; “Kıbrıs Türk toplumunun siyasi iradesi elinden alınmıştır” deseniz, hepsi sizi döver!
Bilmem anlatabildim mi?
Eğilen ağaç... Bu ağacın Latincesi şöyle: Tatarus Faizus Ubpdpydpsis Erhanos Fikris. Biraz uzun bir ismi var. Türkiye’de özellikle Fuat beye yakın isimler ağaca kısaca “Ezikler” diyor...