Eleni Suzan’ın öyküsü devam ediyor…2
2012 yılında Niki bana göndermiş olduğu mektupta devamla şöyle yazmıştı:
“Aradan ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum ancak bir gün Con Enişte Mağusa’da Despinu Teyzemin evine gelmiş ve karısının ölmüş olduğundan korktuğunu söylemişti. Despinu Teyzeme, Eleni Teyzemin mücevherlerini getirmiş ve kızkardeşleri arasında taksim edilmesini söylemişti.
Annem Panayota ve öteki kızkardeşleri Despinu ve Anna siyahlar giyerek çok uzun yıllar boyunca kızkardeşleri Eleni’nin yasını tutmuşlardı. Annem Panayota, teyzem Anna’yla birlikte babam tarafından Lefkoşa’ya götürülmüştü, Başpiskobos Makarios’la görüşüp teyzem Eleni’nin “kayıp şahıs” olarak kaydedilmesini talep ettikleri görüşmeden bir fotoğrafları var. Bundan sonra annem iki kez daha Başpiskobosluğa giderek kızkardeşinin akibetini araştırdı fakat eve her dönüşünde çok üzgün ve düşkırıklığına uğramış vaziyette oluyordu. Kıbrıslırum yetkililer teyzemin “kayıp” vakasına ilgi duymuyorlardı, bir Kıbrıslıtürk’le evli olduğu için akibetinin araştırılması konusunda yardımcı da olmuyorlardı.
Con Enişte’ye gelince, hatırladığım kadarıyla çok iyi bir adamdı, içine kapanıktı ve teyzemle çok iyi bir hayatları vardı. Kendi işi vardı, Lefkoşa’da bir evi vardı, bir de Girne’de yazlık evleri vardı. Teyzem Eleni “kayıp” olduktan sonra aileyle bağlarını sürdürmedi.
Bize fırındaki cinayetlerden bahseden Con Enişte idi fakat bu gazetelere de çıkmıştı. O günlerde gazetelerin ön sayfalarındaki kanlı fotoğrafları hatırlıyorum. Bu fotoğraflar beni korkutmuştu ve çok uzun süre kabuslar görmüştüm...
Anna Teyzem bir Kıbrıslırum’la evliydi ve 1984 yılında Larnaka’da vefat etti. 1974 öncesinde Maraş’ta yaşıyordu. Despinu Teyzem de 1986 yılında 86 yaşında vefat etti, Mağusa’nın dışındaki Latin mezarlığında gömülüdür, Kemal Eniştemiz da ondan altı ay kadar sonra vefat etmişti... Annem Panayota 1997 yılında vefat etti. Babam henüz 52 yaşındayken 1969 yılında bir kalp krizi sonucu vefat etmişti...
Her iki teyzem de Kıbrıslıtürk erkeklerle evlenmişlerdi ve bizlere onlara saygı göstermemiz ve onları kabul etmemiz öğretilmişti. Çocuklar olarak eniştelerimizi çok seviyorduk, özellikle Kemal eniştemizi... Kemal Enişte ve Despinu Teyze babam öldükten sonra hiçbirşeyimiz eksik olmasın diye bize bakmışlardı. Anneme maddi olarak yardım edereken, biz üç kardeşin de iyi bir eğitim görmemizi ve yüksek okula gitmemizi sağlamışlardı.
Umarım sana gönderdiğim bu bilgiler yardımcı olur ve umarım seninle buluşarak birazcık daha ayrıntılı biçimde Eleni Teyzemizin başına gelenleri, nerede öldürülmüş olabileceğini ve belki ondan geride kalanların bulunma umudu olup olmadığını konuşabiliriz... Eğer ondan geride kalanlar bulunabilirse, en nihayet onu huzura kavuşturmak istiyoruz...
Selamlar,
Niki...”
İşte bugün çok mutluyum çünkü ilk kez Niki’yle yüzyüze görüşüyoruz… Üstelik çok iyi bir nedenden ötürü: Hem tanışmak, hem de Niki’nin “kayıp” teyzesi için DNA örneği vermesi için bir aradayız…
Bugüne kadar Eleni Hanım için kimse DNA örneği vermemiş olduğu için eğer ondan geride kalanlar bulunursa veya zaten bulunmuşsa, laboratuarın bir köşesinde hiçbir DNA örneğiyle eşleşmeden öylece atıl kalmayacak… Kimliğine kavuşacak ve ailesine kavuşabilecek…
Birlikte Kıbrıs Nöroloji ve Genetik Enstitüsü CING’ye gidiyoruz… Bir gün önce Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üye Yardımcısı Ksenofon Kallis’e bilgi vermiş ve Niki’den DNA alınması için yardımlarını rica etmiştim. O da Kıbrıs Nöroloji ve Genetik Enstitüsü’nü aramış ve geleceğimizi bildirmişti. Nitekim oraya gittiğimizde bizi bekliyorlar. Bay Panayotis Manolis bizi karşılıyor ve üst katlarda bir odada oturup konuşuyoruz… Eleni’nin aile ağacını çiziyor Niki’nin verdiği bilgiler doğrultusunda… Niki, onun sorularını yanıtlıyor…
Bay Manolis bize, en geç bir ay içerisinde tüm işlemlerin tamamlanmış olacağını ve “kayıplar”a yönelik DNA veri tabanına Niki’nin DNA örneğinin girmiş olacağını anlatıyor… Gülümsüyorum… Çünkü mutluyum… Eleni Hanım’ın “kayıp” edilmesinin üstünden tam 53 sene geçti ve ilk kez ailesinden birisinin DNA’sı sisteme girmiş olacak…
Halen Kayıplar Komitesi laboratuarında hiçbir DNA örneğiyle eşleşmemiş 50-60 kadar “kayıp” şahıstan geride kalanların beklemekte olduğunu biliyorum, bu konuda Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üyesi Nestoras Nestoros’la telefonda konuşmuştuk… Eleni Hanım’dan geride kalanlar bu 50-60 kişi arasında olabilir de, olmayabilir de… Ancak verdiğimiz on yıllık mücadele ardından Tekke Bahçesi’ndeki kazıların başlaması, Eleni Hanım için de bir umut olabilir… Çünkü 1963’te “kayıp” edilen bazı Kıbrıslırumlar’ı, Tekke Bahçesi’ne gömdükleri yönünde çeşitli okurlarımızın ifadeleri bulunuyor.
DEVAM EDECEK