Elimizi neden salladık?
Kimisi suçluymuş gibi yüzünü kapadı, kimisi gerek duymadı, gülümsedi, belki iyi muamale gördüğü için, belki de belirsizliğinin yüzüne vuran bilinçsiz ifadesiydi.
Ama güldü diğerleri de, el salladılar giderken, minibüse binerken, gemide yol alırken…
Suriyeliydiler, kimisi de Iraklı…
Çocuk da vardı, kadın da, genç kız da, genç erkek de…
‘Düzgün insan’ ne demekse öyle görünüyorlardı… İstanbul’a kadar gidip oralarda Türkiyeli dilencilerin yerini alan Suriyeliler gibi değil, bizden birileriydiler sanki… Giyimleri, kuşamları düzgündü… Üç günlük boşta gezen kötü gemi yolculuğundan sonra hâlâ gülen yüzlerinde umuda çıktıkları yolculuğun umutları kaybolmamıştı henüz…
Esentepe sahillerinde bütün gece kayaya çapalamış halde kurtarılmayı bekleyen mülteciler, sabahın ilk ışıklarıyla Girne Limanı’na ulaştıklarında nasıl bir muameleyle karşılaşacaklarını bilemezlerdi elbette…
Bizim de böylesine büyük bir mülteci grubuna uygulanacak prosedürle pek bir deneyimimiz yoktu.
Kurumlarımızın yaptığı uygulama aslında bizim de geçmişte içinden geçtiğimiz günlerin hatırına insanca bir uygulama oldu. ‘Mülteciler’ diye suçlu görünmediler, barınmaları, yemeleri içmeleri için elden gelen yapıldı. Özellikle Sivil Savunma güzel koordine oldu, gemi henüz denizde sallanırken Girne Spor salonunda yataklar yapılmış, sağlık, kriz merkezi ve basın çadırları oluşturulmuştu.
Mutfak da mültecileri beklemeye başladı geceden… Salona gelir gelmez de kahvaltı için hemen yemekler taşınmaya başlandı içeriye… Öğle saatleri oldu, bir kez daha yemek… Türkiye’ye gidiş saati belli olduktan sonra da Merit Otel’in yemekleri minibüse binen mültecilere bir bir dağıtıldı gemide yemeleri için… Sivil Savunma deniz tutmasına karşı hapları bile unutmamış, şirket yetkilisine gemi kaptanına iletmesi için vermişlerdi.
Kurumlarımız güzel çalıştılar… Mültecileri mutlu ettiler, en azından Kıbrıs’ta bulundukları saatlerde… Gemiye binip Türkiye’ye yol aldıkları anda Kanal Sim’de sevgili Vasfiye’nin söylediği gibi “bizim hikayemiz bitti ama onlarınki devam ediyor.”
Suriye’den, Irak’tan savaştan kaçtılar, Türkiye’ye geldiler… Daha iyi bir yaşam umuduyla da insan kaçakçısı, insanlıktan nasibini almamış kişilere kaptırdıkları paralarla İtalya’ya gitmek istemişlerdi. Gidemediler, denizin ortasında motoru söndürülmüş veya bozulmuş geminin içinde terk edildiler.
Yaklaşık 12 saatlik Kıbrıs durağının ardından yine geldikleri yere, Mersin’e dönüş… Aynı olmasa da benzerlikleriyle 1974 günlerimi hatırladığım saatleri yaşadım, üzüldüm… Giderlerken onlar da el salladı, ben de el salladım. Bu el sallayış ne içindi, onlar “teşekkür ederiz” mi demek istemişlerdi, biz “sevgiyi, huzuru hak ediyorsunuz, umutlarınız tükenmesin” mi demek istiyorduk.
Belirsizliğe mi el sallamıştık!
Ne demek istemiştik bilmiyorum ama bakışlar dostçaydı.