1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Elli yıl sonra hala 1963’te yaptıklarımızı kabul etmiyoruz…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Elli yıl sonra hala 1963’te yaptıklarımızı kabul etmiyoruz…”

A+A-

 

Lukas Haralambus

Dün, Kıbrıs’ın modern tarihinin en karanlık gününün 50. yıldönümüydü.
Eğer biz Kıbrıslı Rumlar 21 Aralık 1963’te yaşanan olayların tarihimizde oynadığı rolün farkında olsaydık, her yıl bugün Lefkoşa’daki Venedik surlarını (ki adını ‘gözyaşı duvarı’ olarak değiştirmeliydik) çevreleyen hendeğe gidip kafamızı surlara vurmamız gerekirdi. Aynen Yahudilerin Solomon tapınağının kalıntılarında yaptıkları gibi.
Hiçbir ülkenin tarihinde buna benzer bir olay yoktur. O gün, devletin başındaki kişi, kurduğu ve silahlandırdığı kuralsız ve yasadışı orduyu kullanarak kendi devletine karşı bir saldırı başlattı ve devletini yok etti. Birkaç saat içerisinde devletini ikiye böldü.

Üzücü olan şey ise, bu aptalca hatadan hiç birşey öğrenmemiş olmamız bir yana- ülkemize verdiğimiz kalıcı zararın farkında bile değiliz – utanç duymak yerine bu hikayeyi hala kahramanca bir mücadele olarak görüyoruz.

Devlet televizyonunun 1963 olaylarını Türk ‘isyanına’ karşı sözde bir direniş sadece CyBC muhabirlerinin ve bu affedilemez, kanlı olayın elebaşlarının hayal gücünde yer alan bir direniş - olarak aktarması gerçekten çok sağlam bir sinir gerektirir.

Aslında bu bir Makarios isyanıydı ama kimsenin bunu söyleyecek cesareti yok. Bugünlerde bu olayların Nicos Koshis, Christodoulos Christodoulou, Vassos Lyssarides gibi elebaşlarının  CyBC’nin radyo ve televizyon kanallarındaki aptalca programlarına çıkarak olayların kendi versiyonlarını anlatmalarından daha sinir bozucu bir şey olamaz.

Onları yaptıklarından dolayı suçlamıyorum. Lyssarides dışındakilerin çoğu, 50 yaşındaki acemi papaz Başpiskopos Makarios’un peşinde sürüklediği 20li yaşlardaki toy ve sorumsuz gençlerdi. Ne yaptıklarını bilmiyorlardı, davranışlarının farkında değillerdi. Ama affedilmez olan, yarım yüzyıl sonra bugün bile davranışlarının ülkeye verdiği geri dönülmez zararın hala farkında olmamalarıdır.

Aslında bu beklenen bir şey. Kabul etmekte çok zorlandığım şey ise CyBC’nin efsaneleri sürdürmekte olan ve tarihi gerçekleri katleden ağır toplarının sorumsuzluklarıdır.

Aralık 1963’te yaşanan olaylar birçok kez bu sütunda yer aldı. Akritas örgütü (Christodoulou’nun birkaç yıl önce açıkladığı gibi, görünmez lideri Makarios idi) Kıbrıslı Türklere karşı silahlı saldırı başlattı. Akritas, iki toplum arasındaki ilişkileri daha önce EOKA kahramanı Marcos Drakos’un Baf Kapısı’ndaki heykeline bomba koyarak ve Ayios Kasianos ilkokulunu ateşe vererek zaten germişti.

Akritas örgütünü kurma çalışmaları Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasından altı ay sonra başlamıştı. Örgütün, Tassos Papadopoulos tarafından kaleme alınan amaçları arasında (merhum Glafcos Clerides’in ifadesine göre) Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran Zürih-Londra anlaşmalarını ortadan kaldırmak vardı – başka bir deyişle, devletin parçalanması.

Bunlar, belgeler örgütün üyelerinin ifadeleri ile kesin olarak desteklenmiş gerçeklerdir. Örgütün üyelerinden eski subay Takis Chrysafis, o zaman devlet bakanı olan Polycarpos Yiorkadjis’i 3 Aralık 1963’te Marcos Drakos heykeline bomba konması talimatını verirken duyduğunu söyleme ve Akritas örgütü ile ilgili gerçeği açıklama cesaretini göstermişti. 

Her yıl bugün Lefkoşa’nın Venedik duvarına kafalarını vurarak günahlarından arınmaya çalışmak yerine Türk isyanı efsanesini tekrarlayanlar sadece CyBC patronları ve hala büyümemiş olan 1963’ün kendinden menkul çete liderleridir.


* Bu yazı ilk olarak Cyprus Mail ve Politis gazetelerinde yayınlanmıştır.
(LemonCY.eu – Lukas HARALAMBUS – 22.12.2013)

Bu yazı toplam 2902 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar