Zekai Altan

Belçika’da yaşayan Eco Turizm işletmecisi dostlarımızın daveti üzerine her şeyi bıraktık ve eşim ile Belçika’ya geldik. İyi ki da gelmişiz. Çünkü burada insanlar insan gibi yaşıyor ve bizim günlük hayatımızdan eksilmeyen konuların hiçbiri yok. Konuşulmuyor. Restorantlarda yemek yiyen insanlar yemekleri ile birlikte şaraplarını yudumlayarak sohbetleri ile günlük hayatlarını yaşıyorlar. Mutlu bir biçimde.Belçika Brüksel’de yabancı sayısı oldukça çok. Belçikalıyı ve Belçika’yı etkilemeyecek kadar varsıl bir kültür vardır. Ancak bu kültür daha çok yeme içme sektöründe fark edilir. Dostlarımız Kristine ve eşi Ceral ile çiftlik evinden çıkıp Antwerpen kasabasına akşam yemeğine gittik. Bize farklı bir lezzet tattıracaklarını söylediler. Ve gittiğimiz restoran Elsie’s Ethiopische.

GELENEKSEL MUTFAK

İşletmecinin adı Elsie. Restorantın da adı Elsie’nin Ethiopische mutfağı. Ethiopische Afrika’da Etiyopya’nın yanında bir ülke. Aynı coğrafya ve genelde de aynı mutfak. Restorana gidince sürprizin çok farklı bir tat olacağını anladım. Ve ilk kez Ethiopische mutfağını da tatmış olacağım. Mekan Antwerpen kasabasında limanın yanında ve eski Olimpiyat stadına giden caddenin üzerinde. Restoranta giderken eşim ile birlikte alışmış olduğumuz kokuları aldık. Bakıştık. Bakışımızı dostlarımız gördü ve ne olduğunu sordular. Biz de gülüşerek bunlar lahmacun ve dürüm kokuları. Yani kıyma kokusu dedik ve gülüşmeye devam ettik. Bu bölgede de oldukça çok lahmacuncu, dürümcü ve kebapcı var. Herneyse, Elsies’in Restoran küçük ancak çok samimi ve sıcak bir ortam. Basit ve duvarlardaki resimler geleneksel çizimler. Ethiopsche ülkesine ait mutfak araçları ve geleneksel insanları yansıtan çizimler. Kapasite yaklaşık 8 masalık. Yani 20 kişilik. İşletmecisi Elsie bizi çok samimi bir biçimde karşıladı. Genç ve sempatik. Karşılaması da içten. Bunu hissedebiliyorsunuz.   

Ethiopische’den geldi ve burada yaşıyor.

MÖNÜ VE LEZZET

Mönü kartı da çok düzenli ve açıklamalı. Ethioptishe’ye özgü geleneksel mutfak sunuluyor. Biz seçimi Elsies’e bıraktık. İlk önce bize muska biçiminde hazırlanmış ve içerisinde kıymalı ve sebzeli börek servisi yaptı. Yanında da sweet and sour sos. Sweet and Sour sos uzak doğu yani Çin’de de çok kullanılıyor. Tadı güzel, börekleri sosa batırarak yedik ve çok tad aldık. Bayağı açıkmıştık. Kısa bir süre sonra da beklenen, özlenen ana yemek servisi yapıldı. Büyük bir hasır sepet içerisinde. Görüntüsü bile  heyecan vericiydi. Sepetin içinde geniş bir tepsi ve içerisinde de çok muhteşem görünen  yemekler. Rengârenk ve çok özenle hazırlanmış bir tepsi.

Yemek konseptleri pek alıştığımız bir şey değil. Tepsilerin üzerine Teff hamurundan yapılmış ismi Injera olan ekşi bir katman seriyorlar. Bu hamur bizim dribideze veya krepe çok benzer. Ayrıca gelen yemekleri de bu kreple alıp elleriniz ile yersiniz. Çatal bıçak yok.  Yemeklerin kıvamı meze şeklinde.  Bir tepsiden 5 kişi yedik ve ellerimiz ile yediğimiz için bol bol peçete kullanmak zorunda kaldık.