Elveda güzel vatanım
Bu yıl okuduğum en güzel romanlardan biriydi Ahmet Ümit’in ‘Elveda Güzel Vatanım’ adlı eser…
Aklıma geldi birden…
Her gidişte biraz hüzün vardır ya, ondan herhalde…
Hele destinasyon Londra’ysa…
Londra!..
Kıbrıslıların ‘ikinci vatan’ bellediği kent…
Kaç nesil kaçtı, göç etti bu İngiliz kentine?
Sayısı kaçtır, bilen yok gidenlerin…
Burada ‘güzel vatanım’da kalanlardan fazla, çok fazla…
Yaşam derdi…
Can derdi…
Geçim derdi…
4-5 nesil böyle göçtü bu ‘vatan’dan…
***
Yalanı yok…
Herkesin bir ‘kaçma’ niyeti var hala…
Londra’ya mı, İstanbul’a mı, Sydney’e mi?
Bir yerlere kaçası, ‘Elveda güzel vatanım’ diyesi geliyor insanın.
Neden?
‘Güzel’ falan değil artık bu vatan!
Bence ondan.
Yoksa kim ister ki göçmeyi?
Kim diler ki gurbet elde, kimsenin kimseyi tanımadığı yerde yaşamayı?
Gün gele farklı bir toprakla örtülmeyi?
***
Ben de yol adlım işte…
İstikamet Londra!..
Her gidişin bir dönüşü var mıdır?
Meçhule mi gider acaba bu limandan demir alan gemi?
Şiirler, şarkılar şelale oluyor bazen…
Hep ‘gitmek’le ‘kalmak’ arasında yaşayan bir toplumun çocuklarıyız biz…
Bir yanıyla ‘güzel’ dediğimiz ‘yarım vatan’, yaralıyor da hepimizi…
Zordur yaşamak bu topraklarda…
Ve gitmek de zordur.
Hem de çok!..
***
Belki ‘ilkyaz çiçeğine gebe’ değil henüz mevsim.
Lakin ‘geçici ayrılık’ benimkisi…
Kısacık.
Üç gün…
Uzun yollar ‘muhasebe defteri’ gibidir biraz da…
Kısa da olsa yolculuk, ‘kıyas’ yapar insan seyahatte…
“Bizim memleket gibisi yok” lafıdır en çok söylenen…
Bir de “Biz çok geri kaldık: Onlar aya, biz yaya…”
‘Dönmek mümkün mü artık’ acaba?
‘Onca yollardan sonra…’
‘Onca yıllar’ olmasa da arada…
‘Göç yolları’ görüneli çok oldu bize de, ‘direnmek’ koyduk ‘bekleyiş’in adını…
Her neyse işte..
Şimdilik elveda…
Elveda güzel vatanım!..