1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. EMEK ELEKTRİK GİBİDİR, PARA İSE SU
Sami Özuslu

Sami Özuslu

EMEK ELEKTRİK GİBİDİR, PARA İSE SU

A+A-

 

İnsan yaşadıkça öğrenirmiş. Aret Vartanyan da öyle diyor. Vartanyan da bunu söylediyse, demek bir bildiği var.
Hepimiz yaşayarak öğreniyoruz. ‘Çırılçıplak Aşk’ kitabında, ‘aşk’ kavramı üzerinden yaşamı, yaşamın anlamını sorguluyor yazar.
Aşk-ilişki-cinsellik-tutku-şehvet gibi kavramların içine giriyor, çoğunlukla subjektif şeyler söylüyor ama objektivizmin zaten zor olduğu konular bunlar…
Yoksa bin yıllardır çözülürdü ‘aşkın şifreleri’…
Adem ile Havva’dan bu yana o ‘elma’ meselesi bile henüz netliğe kavuşmadı!
Anaerkil toplumlardan bugünün genelde ataerkil aile yapısına evrilip gelişti insanın her yönü, ama şu ‘gönül işi’ bir sonuca ulaşamadı.
Hatta belki de yeryüzündeki ‘ilk aşk’ın bile gerisine düştü insanlık…
Neyse…
Konumuz aşk ya da Vartanyan’ın kitabı değil zaten…
Dedi ya ‘insan yaşadıkça öğrenir’ diye…
İşte bu!..

***

Yaşayarak öğrendiklerimden biri şu: Emek elektrik enerjisine benziyor.
Teşbihte hata olur mu, olmaz mı, bu edebi bir tartışma başlığı… Lakin benim teşbihim böyle…
Neden mi?
Çünkü elektrik enerjisi de depolanamıyor. En azından uzun süreyle… Piller, bataryalar bir miktar enerjiyi saklayabiliyor da, santrallerde üretilen enerjinin deposu, bekleme odası yok!
Emek de öyle… Bir miktar enerji depolar vücut bir süre, lakin vücut emek harcarsa işe yarar. Vücudun emeğini kullanmazsanız, o an üretebileceği kas gücü bir yerde saklanamaz.
Bir de ‘faizi’ yoktur emeğin de, enerjinin de!..
Yok, elektrik faturasındaki gecikme faizi değil söylediğim. Konserve haline getirilip saklanamadığı için, zamanla oluşan bir ‘parasal avanta’ getirmiyor ikisi de…
Ben bunu yaşayarak öğrendim.

***

Oysa su ve para öyle değil.
Her ikisi de depolanabiliyor. Saklanabiliyor. Biriktirilebiliyor.
Biri depoda…
Diğer bankada…
Yahut yerin altında…
Yastık altında ya da…
Saklayacak yer çok!
Yeter ki sudan haber ver, paradan haber ver!
Hem biriktirilebiliyor ikisi de, hem de değer kazanıyorlar yattıkları yerde…
Ne bir emek, ne bir çaba, ne bir gayret…
Bırakın yatsın, yatarken çoğalsın ikisi de!..

***

“Ben sermayemi koydum” dedi birisi…
Öteki “Ben de emeğimi” dedi.
Ok…
Hesaplaşma zamanı geldi ya, ondan denildi bunlar…
Peki hesap ne?
Sermayeyi koyan ‘hak’kını istedi.
Kaç para? Kaç yıl? O günden bugüne kurlar? Faizler?
Hesap tamam!..
‘Şu kadar alacaklı’…
Aldı ve gitti…
Sıradaki?
“Bizim emek”?
Ne kadar emek? Çok mu yoğun? Özveri mi? Uzun saatler mi? Karşılık beklemeden mi?
Hesap tamam!..
Alacak yok!..
Emeğin hesabı tutulmuyor ki!..
Yok ki özverinin, karşılıksız kol ve beyin gücü sarfiyatının sayacı…
Böyle…

***

“Aşk ya her şeydir, ya da hiçbir şeydir aşk” diyor Aret Vartanyan…
Bu konuda haklı mı bilmem.
Ama şunda haklı:
Yaşadıkça, yaş aldıkça, yaşlandıkça öğreniyor insan…

Bu yazı toplam 1758 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar