1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Emine ve oğlu Hüseyin, savaş esiri olan babama yardım ettilerdi…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Emine ve oğlu Hüseyin, savaş esiri olan babama yardım ettilerdi…”

A+A-

KIBRIS’TAN HATIRALAR…

Çok değerli arkadaşımız Afanyalı araştırmacı-yazar Kiriakos Cambazis, “Emine ile Maro’nun öyküsü”nün devamı olarak Emine ve oğlu Hüseyin ve Mehmet’in öykülerini de kaleme aldı. Biz de geçtiğimiz günlerde bu sayfalarda yayımladığımız Emine ve Maro’nun öyküsünün devamı olan bu gerçek yaşam öyküsünü okurlarımız için İngilizce’den Türkçe’ye çevirdik.

Kiriakos Cambazis arkadaşımız şöyle yazıyor:

***  Bu makalemde, daha çok Ağustos 1974’te Emine’nin yaptığı katkılardan söz etmek istiyorum... O günlerde babam kardeşlerimi ve annemi Afanya’dan yollattıktan sonra, kendisi geride kalmıştı... Saklanmıştı fakat gözleri görmeyen Rasiha Mustafa’nın oğlu Hasan’ı görünce (ki ondan bir önceki yazımda söz etmiştim), ona seslendi ve Hasan’dan kendisini diğer köylülerin tutulduğu Kıbrıslıtürk ilkokuluna götürmesini istedi. Ellerini yukarıya kaldırdı ve Hasan’ın kendi arkasından gelmesini istedi.

***  Hasan bu durumu protesto etti ve böyle bir şey yapmanın kendisi için utanç verici olacağını söyledi ancak babamın bana anlattığına göre babam ısrar etti bu konuda, ona da Türk askerlerinin her ikisini de öldürebileceğini çünkü kimin kim olduğunu anlayamayacaklarını anlattı... “Senin de bir Kıbrıslırum olduğunu düşünebilirler” dedi ona. Böylece ilkokula gittiler ve orada Emine’nin oğlu Hüseyin’i buldular, Hüseyin elinde bir silahla, savaş esirlerini beklemekteydi...

***  Hüseyin, babamı görür görmez ağlamaya başlamıştı... Babama, gidip silahını teslim edip oradan ayrılmak istediğini söyledi... Babam ise sakın ola böyle bir şey yapmamasını, bunun onun için tehlike anlamına geleceğini, geçmişte benzer bir olayı aktararak onu ikna etmeye çalıştı ve başkası onu bekleyeceğine, Hüseyin’in kendisini beklemesini tercih ettiğini söyledi. Hüseyin ise babama sigara verdi ve geçtiğimiz günlerde babamın ona sigara, ekmek ve diğer yiyecekleri verdiğini, şimdi bu iyiliğin karşılığını verme sırasının kendisinde olduğunu anlattı şakavari biçimde...

s1-316.jpg

***  Ertesi günü Hüseyin geldiğinde, bir peşkirde sarılı vaziyette babama hellim, zeytin, ekmek ve domadez verdi ve geceleyin annesi Emine’nin geleceğini ve değiştirmesi için kendisine iç çamaşırı getireceğini söyledi. Emine’yle babamın buluşma yerini de okulun arkasındaki tuvaletin arkasında olmasını kararlaştırdılar. Ve öyle de oldu... Her gün Emine babama değiştirmesi için iç çamaşırı getirdi... Babam da iç çamaşırlarını çeşme suyuyla yıkadı, ta ki serbest bırakılsınlar...

***  Emine ve Ali’nin oğlu Mehmet ile Kavazoğlu’nun buluşmasından da söz etmek istiyorum... Kavazoğlu’nun öldürülmesinden birkaç gün sonra, “Fileleftheros” gazetesi, İçişleri Bakanlığı’ndan verilen bilgiye dayanarak (ki o zamanki İçişleri Bakanı Yorgacis idi) Kavazoğlu’nun köyüm Afanya’daki Kıbrıslıtürkler’e hitap etmek üzere ziyaret yapacağını ve köyden ayrılırken, Ornuta yolunda TMT tarafından öldürüleceği yönünde bilgi bulunduğunu yazdı. Gazeteye göre Kavazoğlu’na bu bilgi bakan tarafından verilmişti ve o da ikna olarak Afanya’ya gitmemişti.

***  Ancak gerçek farklıdır. O zamanlar AKEL yönetiminde olan köylüm Kostas yeorgiu’ya göre, Kavazoğlu, yanında bir diğer kişiyle birlikte köyün solcu kulübüne gitmişlerdi ve köydeki parti sekreteri Mihalis Nikolau’yu sormuşlardı, ondan kendilerini Emine’nin evine götürmesini istemişlerdi.

***  Ancak Mihalis’in başka işleri vardı ve gidemezdi, böylece Kostas onları Emine’nin evine götürmüştü... Emine’nin oğlu Mehmet, onları bekliyordu. Elbette bu halka açık bir toplantı değildi. Böylece Kostas oradan ayrılmıştı ve yarım saat sonra da gidip onları aramıştı... Mehmet ile Kavazoğlu ve yanındaki şahıs arasında yapılan bu toplantıda neler konuşulduğu hakkında bilgisi yoktu. Solcu Loizis Petru’nun arabası vardı ve onunla birlikte Timbu havaalanının hemen altında bulunan İngiliz radyo istasyonuna kadar onlara eşlik etmişlerdi. Ve birkaç gün sonra da Kostas, Kavazoğlu’nun öldürüldüğünü duymuştu...

s2-276.jpg

***  Sözünü etmek istediğim bir diğer olay da şudur: Maraş’ta genç bir Kıbrıslıtürk kız tanıyordum, ailemizin çok yakın bir arkadaşıydı bu genç kadın... Onun, Hüseyin’le evlenmesini istiyordum. Bu konuyu kızkardeşime açtım, kızkardeşim çok iyi Türkçe konuşuyordu, kızkardeşimden Hüseyin’in bu konuya ilgi duyup duymadığını öğrenmesini istedim. Hüseyin ve annesi Emine, bu önerimi kabul ettiler. Onların Emine’nin evinde buluşmaları için bir tarih belirlendi, o da Pazar günüydü... Kız köye geldi ve kızkardeşimle birlikte Emine’nin evinde kahve içmeye gitti. Hüseyin de oradaydı... Emine ve Hüseyin de, kız da bu evliliğe onay vermişlerdi... Darbeden önceki Pazar günüydü bu... Darbe Pazartesi meydana geldi, onu da diğer trajik olaylar izledi ve bu evlilik, gerçekleşmedi...


Ünlü Kıbrıslırum hukukçu Ahilleas Dimitriadis yazdı:

“Kıbrıs’ta bir Avrupa Barış Planı uygulanmalıdır...”

Ünlü Kıbrıslırum hukukçu Ahilleas Dimitriadis, Kıbrıs’ta bir Avrupa Barış Planı uygulanması çağrısında bulunarak, Kıbrıslırum yönetimini eleştirerek kendi önerilerini ortaya koydu.

Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı için seçimlerde aday olarak adından söz edilmekte olan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülen davalarda hukukçu olarak örneğin Titina Loizidu davasındaki başarısıyla tanınan Ahilleas Dimitriadis’in kaleme aldığı makaleyi özetle derleyip okurlarımız için İngilizce’den Türkçe’ye çevirdik. Ahilleas Dimitriadis, özetle şöyle yazıyor:

***  Kıbrıs, kendisini Avrupa’nın çıkarlarıyla senkronize etmelidir... Avrupa Konseyi, 16 Aralık tarihinde, bir kez daha Maraş ve Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölgesi’yle ilgili olarak Türkiye’ye yaptırımlar empoze etme olasılığını tartışmak üzere toplanacaktır. Kıbrıs hükümeti, AB’den Türkiye’nin Maraş’taki hareketlerini ve Kıbrıs Cumhuriyeti Münhasır Ekonomik Bölgesi’ndeki tek yanlı eylemlerini dikkate almasını talep etti. Ne Kıbrıs sorununun özü, ne de şimdiki çıkmaz ya da Krans Montana’dan bu yana devam eden ciddi durum, masada değildir...

jjj-006.jpg

***  Sormak istediğimiz soru şudur: Hiçbir yere çıkmayan bir yaklaşım üzerinde hükümet neden ısrar etmektedir? Böylesi önlemler, Türkiye’nin pozisyonunda herhangi bir değişikliğe yol açacak mıdır? AB ve AB’ye üye devletler, sorunlara kalıcı çözümlere ilgi duymaktadır. Doğrudan bu konuyla ilgili olanlar herhangi bir çözüm ortaya koymak yerine yaptırımları empoze etmeye çalışmasıyla birlikte, cepheleşmeci bir durumdan kim herhangi bir şey kazanacaktır?

***  Benim görüşüme göre bundan tümüyle farklı düşünmeli ve tümüyle farklı biçimde hareket etmeliyiz. Böylece hem Brüksel nezdinde kredibilitemizi geri kazanabilir, hem de içinde bulunduğumuz fasit daireyi kırmak için AB’dekilerin çıkarlarıyla kendi çıkarlarımızı senkronize etmeye çalışmamız gerekir. Bu hedefe varmak için de için de, hem AB’nin dayanışmasını, hem de  Türkiye’nin tavrının değişmesini sağlamalıyız. Bunu da şöyle yapabiliriz:

Benim önerim Kıbrıs için bir Avrupa Barış Planı’dır ki bu herkesi BM ve AB ile paralel çizgilere getirebilir ve ilerleme için koşullar da her adım için şöyle sıralanabilir:

Varolan üzerinde anlaşılmış konulara dayanarak, BM Genel Sekreteri Guterres’in altı maddelik metnini BM gözetiminde müzakere etmek üzere müzakerelere devam etmek.

Bu müzakereler için bir AB siyasi temsilcisinin atanması, bunun Avrupa Komisyonu Başkanı ve Yüksek Temsilcisi’nin himayelerinde yapılması ki onlar Kıbrıs Konferansı’na katılacaklardır.

Bir çözümün uygulanmasının farklı aşamalarında sözkonusu olacak olan BM Güvenlik Mekanizması’na AB’nin de kendi güçleriyle ve belli üye devletlerin güçleriyle katılımını sağlamak.

AB-Türkiye pozitif gündemini harekete geçirmek

Günümüzde AB-Türkiye ilişkilerinde tartışılmakta olan konular arasında, AB-Türkiye Gümrük Birliği’nin yenilenme arzusunun yanısıra, Türk yurttaşlarına vizenin kaldırılması, mülteciler ve Türkiye'nin gelecekteki üyelik beklentileri bulunmaktadır.

Kıbrıs hükümeti, Guterres Çerçevesi’nde Kıbrıs sorununun özüyle (ele alınmasıyla) birlikte, bu pozitif gündeme destek olmaya hazır olduğunu ifade etmelidir. AB-Türkiye ilişkilerinin canlandırılması, bizlerin de yararlanabileceği olanaklar sağlayacaktır.

Avrupa Birliği, iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı bir federasyonu desteklemektedir ve herhangi bir iki devletli çözümü reddetmektedir. Kıbrıs müzakereleri boyunca ve Krans Montana müzakerelerine kadar, AB önemli bir siyasi döküman sunmuştur ki bu belge, bugün de hala geçerlidir:

Avrupa Komisyonu, know-how yani teknik bilgiler sağlamak üzere çözümün acquis communautaire ile uyumu konusunda BM çalışma gruplarına bir temsilcisi ile katılacaktır.

AB, Kıbrıs için Konferans’a en yüksek siyasi düzeyde katılacaktır.

Biz Kıbrıslılar, kendi geleceğimizi kendi ellerimize almalıyız. AB şemsiyesi altında, barış, uzlaşma ve kalkınma için projeler planlayıp uygulamalıyız:

AB tüm ada için önemli aktiviteler ortaya koymuştur ki bunlar iyi biçimde kullanılabilir ve bunlara aşağıdakiler de dahildir:

Yeşil Hat Tüzüğü ve Kıbrıslıtürk Toplumu’na Yardım Tüzüğü

 Kayıplar Komitesi’ne ve Kültürel Miras Teknik Komitesi’ne finansman (sağlanmaktadır)

Bir Avrupa eğitim programının geliştirildiği “Imagine” programını, barış kültürünü ileri götürmek maksadıyla geliştirme...

Kıbrıslıtürk toplumuna AB’den aşıların sağlanması

Pek çok diğer insiyatifler de planlanmaktadır ve bunlar için AB desteği aranmaktadır. Bunlar arasında şunlar da bulunuyor:

COVID sonrası dönem için ara bölgede iki toplumlu bir hastane kurulması

 Nelson Mandela’nın kurmuş olduğu “Hakikat Komisyonu” çizgisinde, Kuzey İrlanda ve Kolombiya’nın bu konudaki bilgi ve deneyimlerini de ekleyerek Kıbrıs için bir “Hakikat Komisyonu” kurulması

Kıbrıs, siyasi çözüm ve ekonomik büyüme için AB insiyatiflerini zenginleştirmelidir. Ben şunları öneriyorum:

AB yardımlarıyla büyük altyapı ve yeniden yapılanma projelerinin planlanıp finanse edilmesi

Kıbrıslırum toplumuna geri verilecek ve yeniden yerleşim olacak bölgelerin yeniden yapılandırılacağı projelere öncelik verilmesi, aynı şekilde, Kıbrıslıtürk toplumunun ekonomisinin yeniden yapılandırılmasına yönelik projelere öncelik verilmesi.

Yeniden yakınlaşma sürecini destekleyecek programların planlanıp finanse edilmesi.

21nci yüzyılın ortak sorunlarını ele alacak projelerin planlanıp finanse edilmesi: sürdürülebilir kalkınma, iklim değişikliği, dijital dönüşüm, eğitim ve gençliğin istihdamı gibi...

***  Bugünkü çıkmaza en iyi yanıt, Kıbrıs’ı AB ile senkronize ederek bir Avrupalı Barış Olanı’nın uygulanmasına yardımcı olmaktır. Bu gerçekleştirilebilir birşeydir çünkü yalnızca yıllardır devam etmekte olan BM çabalarını desteklemekle kalmaz, aynı zamanda Avrupa’nın barış, denge ve Doğu Akdeniz’de işbirliği çıkarlarına da hizmet edecektir...

https://achilleas.eu

(Ahilleas Dimitriadis’in 10 Aralık 2021 tarihli İngilizce makalesini özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

 

 

 

  

Bu yazı toplam 1704 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar