1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Empati ve niyet
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Empati ve niyet

A+A-

“Anlamamız gereken bir şey var; Kıbrıslı Rumlara beklentilerini karşılamayan bir çözüm sunarsak ikinci bir ret, Kıbrıs’ın kalıcı bölünmesi olacaktır. Sonuç olarak umut verecek koşulları yaratmak büyük önem taşımaktadır.”
Kıbrıslı Rum lider Nikos Anastasiadis böyle demiş. Tabii ki kendi toplumu açısından baktığımızda doğru bir yaklaşım. Ancak bunu söylerken diğer toplumu da düşünmek gerek. Empati kurmak gerek. Empati iki toplum açısından da önemli tabii ki…

Şunu söylemek istiyorum; Kıbrıs Rum tarafının beklentilerinin karşılanacağı bir çözüm, Kıbrıs Türk tarafının beklentilerinden uzak olması demektir. Aksi bir durum da diğer tarafın beklentilerinden uzak kalması anlamına gelir. Eroğlu Cumhurbaşkanı seçildiğinde Gazete olarak Saray’a gittiğimizde sorduğumu hatırlıyorum; “Siz referandumda ‘hayır’ dediniz, Rum tarafı da ‘hayır’ demişti. Şimdi siz ‘daha fazla taviz almak için uğraşacağım’ diyorsunuz. Rum tarafı ise ‘Annan Planı beklentilerimizi karşılamıyor’ diyerek ‘hayır’ demişti. Böyle bir durumda yani siz daha fazlasını isterken, Rum tarafı daha fazlasını isterken nasıl uzlaşı olur? Doyurucu bir yanıt alamamıştım haliyle… Hatırlayacağınız gibi Kıbrıslı Türkler %65 ‘evet’ demelerine rağmen Rumlar %76 ‘hayır’ demiş ve çözüm olamamıştı.

Bizim %65 ‘evet’imiz Planın her noktasına ‘olumlu’ bakıyoruz anlamı taşımıyordu aslında ama Kıbrıs’ta erken bir çözümün olması gerektiğini savunan bireyler, sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler her gün her gece medyayı kullanmış ve toplumun büyük bir kısmını ikna etmeyi başarmıştı. Zordu ama şimdi Anastasiadis de yeni oluşacak Planın Kıbrıslı Rumların bütün beklentilerini karşılayacak olması beklentisi yerine toplumunun Planı kabullenmesi için çalışmalarına başlamalıdır. Bizim yaptığımızı yapmalı ve tüm iletişim yollarını kullanarak oluşacak Planın getirisini-götürüsünü şeffaflıkla toplumuna anlatmalı ve eğer niyeti varsa destek istemelidir. 2004 Referandumu öncesinde, sonradan öğrendiğimiz gibi Rum toplumunun yine Plandan habersiz kalması gibi bir talihsizlik yaşamayız umarım.

Tabii bunları yazarken yeni bir Planın hazırlandığı ve önümüze konduğu gibi bir iyimserlik içinde yazıyorum.

----------------------------------------------

Hükümetin anayasayı uygulatma gücü!..

Dört avukatın plajlara ücretsiz girilmesi için açtıkları iki davadan biri kazanıldı. Diğeri sürüyor. Denizlerin anayasaya göre halkın malı olduğunu, ücretsiz girilmesi gerektiğini, hizmet alınıyorsa o hizmetin karşılığını ödeyebileceğini yıllardır yazanlardan, söyleyenlerden biriyim. Şimdi bu davayla bu savunu belgelenmiş oldu. Ancak avukatlardan Özgü Özyiğit, bu karar sonucunun sadece dava açan kişileri bağladığını, halkın denize ücretsiz girmesi için plaj girişlerinde “hakkını araması gerektiğini” söylüyor.

İyi, güzel de ben eminim ki bu ‘hak arama’ bazı yerlerde istenmeyen adli olaylara bile yol açabilir. O yüzden şimdi emsali de olan ‘hak’ için hükümete baştan görev düştüğü gibi şimdi daha çok görev düşüyor. Hükümet erkini göstermeli ve halkın anayasadan kaynaklanan hakkını kavgalara gerek olmadan alenen vermelidir. Plaj girişlerinde vatandaştan giriş ücreti isteyecek işletmecileri deniz mevsimi açılmadan uyarmalıdır.

Bu, hükümetin asli görevlerindendir.
Ek yazı: Sel baskınlarına karşı da herkes birbirine suç bulmayı bıraksın artık. Çünkü yağan birazcık yağmuru bile sele çeviren yanlış veya ‘suç’, derelerin betonlarla, inşaatlarla kapanmasına onay veren ve bu onaya karşı savaş vermeyen bütün yetkililerdir, kurumlardır. “O onayladı, bu onayladı” diyerek üzerimizden yük atmak kolaydır. İstense başkasının onay verdiğine bile kentin yararına karşı çıkılabilir, engel olunabilir. Açgözlülüğümüzün sonucu Girne’de de ortaya çıkan felakettir işte…

Bu yazı toplam 1868 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar