Emrah Aslan:Türkiye toplumu için bir histeri nöbeti olarak Kıbrıs
Emrah Aslan
Türkiye toplumu, kendi içerisinde irili ufaklı kültürel, politik ve sosyal hatların bulunduğu, heterojen bir yapı. Bu heterojenliği, salt farklı siyasal ve sosyal sınıflar arasında değil, hemen her topluluğun kendi içerisinde görmek de mümkün. Fakat Türkiye toplumundaki Kıbrıs algısı, bu sosyal gerçekliğe dönük keskin bir istisnayı temsil ediyor.
Mevzubahis Kıbrıs Sorunu ve Kıbrıslı Türkler olduğunda, Türkiye toplumunun farklı kesimleri şaşırtıcı bir benzeşme içerisine girebiliyor. Kadın-erkek ilişkilerine bakışta, mezhepsel konularda, laiklik pratiği konusunda, başörtüsü konusunda ve sıralayabileceğimiz onlarca konu başlığında keskin ayrımlara sahip bir toplum, Kıbrıs Sorunu'na ve Kıbrıs'a gelince şaşırtıcı derecede benzeşebiliyor, daha doğrusu benzeşiyor. Peki "benzeşme"den kastımız nedir ve bunun sebepleri nelerdir?
Türkiye siyasetinin en sağındaki milliyetçi / muhafazakar / dindar hattan, sosyal demokrat ve hatta sosyalist hatta uzanan geniş bir kesimde kabul gören iki husus bulunuyor: Buna göre, 1-) Kıbrıs'ta 1974 öncesinde Rum zulmü vardı ve Türkiye bu nedenle, garantörlük hakkını da kullanarak adaya müdahale etmiştir. Dolayısıyla bugün Türkiye'nin adada olması da, KKTC'nin kurulması da meşrudur. 2-) Kıbrıslı Türkler Türkiye'ye yeterince minnet duymamakta, hatta şımarıklık ve nankörlük içerisindedir. Bu iki düşünce, Türkiye kamuoyunda yaygın şekilde paylaşılmaktadır. 24 yıl Türkiye'de yaşamış, siyasal bilimler mezunu bir insan olarak sokaktan otobüse, farklı siyasi parti merkezlerinden üniversiteye...pek çok yerdeki deneyimlerim de, Türkiye toplumundaki bu yaygın algının varlığını destekliyor.
1974 Harekatı'nı sosyal demokratların karizmatik lideri Ecevit'in başlatmış olması nedeniyle, Türkiyeli sosyal demokratlar arasında Kıbrıs Sorunu'na anavatan-yavru vatan diskurundan bakma eğilimi yaygın. Anımsayalım, Kıbrıs’taki statükoyu ortadan kaldıran Annan Planı'na en sert muhalefet CHP'den ve irili ufaklı Türkiyeli sol partilerden gelmişti. Öte yandan Türkiyeli sosyalistlerin ve HDP'nin Kıbrıs konusundaki yaklaşımları ise, CHP'ye kıyasla daha gerçekçi ve Kıbrıslı Türklerle empati kurmaya yakın. Buna rağmen Türkiye solunda bütünlüklü olarak özgürlükçü, hakkaniyetli ve Kıbrıslı Türklerden taraf bir eğilimden bahsetmek güç.
Türkiye'deki sağ cenah ise. özellikle milliyetçi motivasyonlarla Kıbrıs'a doğal bir yavru vatan gibi bakar ve Kıbrıslı Türklerin özellikle etnik bilinç ve maneviyat konusunda eksikleri olduğunu düşünür. Daha çok cami, daha çok Kuran kursu, daha çok Türkiye askeri...bu eksikleri giderecek yollar olarak gösterilir.
Kıbrıs Sorunu ve Türkiyeli insanların Kıbrıslı Türklere bakışı, asla yan yana gelemeyeceğini düşündüğümüz kesimleri bir araya getiriyor. Kıbrıslı Türklere tepeden bakan, sömürge zihniyetiyle çalışan, adam etmeci, eşit ve adil bir ilişki kurmayı reddeden, hastalıklı ve histerik bir zihniyetin tezahürü bu.
Siyasetin sağında ya da solunda olması fark etmeksizin, kendini "demokrat" olarak tanımlayan her Türkiyeli yurttaşa düşen, Kıbrıs konusunda zihnini demokrasi/hakkaniyet/empati panzehirleriyle temizlemek ve kendi çevresinde de buna çabalamaktır. Biz Türkiyelilerin, Kıbrıs konusunda bireysel olarak yapmamız gereken ilk iş, şüphesiz budur. Muhakkak bu çabaların kamusal hayata ve siyasete yansıdığını da görmek mümkün olacaktır.