“Emri en iyi ben alırım”
Evet, dünyada pandemi var.
Sadece bizim değil, herkesin uğraştığı bir derdi yaşıyoruz 1.5 yıldır…
Başta tam bilinmezlik, çeşitli önlemler, hatta evlere kapanma, üretimin, her şeyin durması, ekonomik olarak güçlü ülkelerin vatandaşının yaşadığı mağduriyeti karşıladığı, bizim gibi kendine ‘devlet’ diyen oluşumların ise yurttaşını açlığa mahkûm ettiği bir dönem…
KKTC’de açlığa mahkûmluk her dönem yaşanıyor ama pandemi, bu açlığı daha da artırdı.
Bağımlılık, biatlık, emir erliği, kulluk bu dönem koltuk sevdalıları yüzünden daha da arttı.
Bir koltuğa toplumun geleceği harcanıyor…
“Türkiye’den parayı en iyi ben alırım” söylemine artık, “Türkiye’den emri en iyi ben alırım” söylemi de eklendi.
Bu cümle somut olarak söylenmiyor belki ama Türkiye yetkililerine bu mesajın verilmesi için büyük çaba harcanıyor…
Şimdi UBP kurultayı öncesinde de bu yarış yaşanacak…
Adaylar Türkiye’nin buradaki temsilcisi Büyükelçi’ye en yakın durmaya çalışacaklar, en iyi desteği almaya çalışacaklar, en iyi biat yarışına girecekler, “en iyi emri ben alırım” mesajını mutlaka ki vermeye çalışacaklar.
Kime, nereye?
Özellikle Sedat Peker videoları ve tweet’leriyle çalkanan Türkiye’ye, en tepeye, yakınlarına…
Uyuşturucu, rüşvet, tehdit, kara para, silah kaçakçılığı, çeşitli başka kirli ilişkilerle çalkalanıyor Türkiye gündemi ama hiçbir konuda açılan soruşturma yok!
Kutlu Adalı cinayeti ne oldu örneğin…
Adalı cinayeti için Ada’ya gelenler, onları gönderenler açıklandı ama iki taraflı “dosya istedik” açıklamasından öte hiçbir gelişme yok.
***
KKTC’nin atama azınlık hükümeti, parça parça hükümetler olmuş.
Hatta bağlı kurumlar bile ayrı hükümetler…
KIBTEK yönetim kurulu çıkıp basın toplantısı yapıyor, zam yapılmasını istiyor ama bağlı olduğu bakanın haberi yokmuş gibi davranılıyor.
Başbakan da çıkıyor, zam isteğini medyadan öğrendiğini söylüyor.
Atama Başbakan, UBP kurultayına dönük olarak da karşısındaki adayların önceki kurultayda neden çekildiklerini soruyor gülünç duruma düştüğünü umursamadan...
Öte yandan istisnai vatandaşlıklar sürüyor, bu konuda rekor üstüne rekor kırılıyor…
Olağanüstü durumları yaşadığımız bugünlerde bile koltukta kalmak uğruna toplumun geleceğini harcamaya, biat etmeye, emirleri yerine getirmeye devam ediyorlar…
Uluslararası alanda kabul edilmeyecek aşılamalarmış, yapılan PCR testleriymiş hiç umurlarında değil.
Onlar ‘iki devletçilik’ oynamaya devam ediyorlar. Başkalarının bundan haberi olmasa da!, Kıbrıslı Türkler zarar görüyor olsa da, belirsizlik stresi artıyorsa da, yaşam standardımız günden güne düşüyor olsa da onlar koltukta oturuyorlar ya… Gerisi onlar için önemli değil.
Akşam evine gidiyor, huzurlu! uyuyor, ertesi sabah uyandığında yine makam arabasında gelecek, makam odasına gidip koltuğuna oturacak ya! Onlar için yaşam bu!.
Ne özgürlük, ne demokrasi, ne insan hakları, ne de başkalarının yaşam standardı…
Baksanıza elektrik üretimi bile yetersiz artık, kesintiler başladı ama onlar “biz iki ayrı devletiz” diyorlar güneyden yetmesi için elektrik alırken ama yine de yetmezken… Üstelik de yıllar önce yine yıllarca beleşe güneyden elektrik aldıklarını unuturken!..
Umurlarında değil, yine huzur içinde uyuyup uyanacaklar…
Onun için de iplerle kontrol edilseler bile hiç önemli değil.
Onların standardı da böyle işte!..