En az O’nun kadar!
“Kıbrıs’ta en az Rum Yönetimi kadar yasal bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti var” iddiasını en son Başbakan Ersin Tatar dillendirdi.
Doğru!
En az “Rum Yönetimi” kadar (!)
Öyle bir devlet yok çünkü yeryüzünde.
* * *
“Kıbrıs Cumhuriyeti” kadar mı peki?
Kendi kendimizi kandırmanın da alemi yok!
Ya da Cem Karaca’nın “Hep Kahır” şarkısı gibi: “Yalan da olsa hoşuma gidiyor, söyle.”
* * *
Bunu öyle hevesle yazmıyorum ya da küçümsemek, hakir görmek, eleştirmek değil niyetim.
Kıbrıs’ta yaşıyorum ve inkârla bir yere varılmıyor, biliyorum.
“En az onlar kadar devletiz” sözünün özü aslında “çözümsüzlüğü” beslemektir.
“Federal Kıbrıs”a ihtiyacı dışlamak!
Öyle değil…
* * *
“KKTC”nin “Kıbrıs Cumhuriyeti” kadar yasal olduğunu söylemek için insanın tüm duyularını kaybetmesi gerekiyor.
Geliniz en basitinden yürüyelim.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin başkanı cebinde “KKTC pasaportu” taşımıyor.
Ama KKTC’nin başında “Kıbrıs Cumhuriyeti” pasaportuna sahip bir Başbakan var!
Meclis’inde 50 vekilin en az 40’ının cebinde aynı pasaport var.
* * *
Bitmedi!
KKTC Meclisi dediğin yerin kendisi “Kıbrıs Cumhuriyeti” mülküdür ve evrensel hukukta gasp edilmiştir zaten! Üstelik “KKTC” devletinin bizatihi kendisi, bu mülkü satın almak için malın gerçek sahibi Dianellos Vergopoulos’la pazarlık yapmıştır.
Siz dünyada “başkasının toprağı üzerine Meclis kurmuş” kaç devlet biliyorsunuz sahi?
* * *
Senin devletinin 158 okulundan 138’i Kıbrıs Cumhuriyeti’nden kalmış.
Okullar değil yalnız!
Tüm kamu kurumların böyle…
1 milyon 453 bin dönüm Kıbrıslı Rum mülkünden parasını ödeyerek 17 bin 500 dönümünü kendi hanene yazabilmişsin henüz…
Devede kulak benzetmesi anlatmaya yetmez…
166 otelinin 133’ü Kıbrıslı Rum toprağı üzerinde!
“Toprak bütünlüğü” diye bir kavram var, hiçbir devlet, kendi toprağında “etnik temelli ayrı bir devlet” kurulmasına müsaade etmez!
İnanmazsan en yakınlarına sor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden onlarca karar var yayınlanan, “Türkiye’nin alt yönetimi” diye, üstelik bunu kabul ederek tazminat ödemiş Türkiye, defalarca…
İşin tüm bu yönlerini es geçerek, mevcut düzeni meşrulaştırıp da “Meclis var, seçim var, hükümet var, demokrasi var, orada ne varsa en az o kadar yasal bir devlet var”’a indirgemek meseleyi fazlaca kolaycılık...
- Üstelik o hükümeti de geceden elçiliğe onaylatıyor, sabaha anca okuyabiliyorsun.-
* * *
Kurucu ortağı olduğumuz Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tüm dünya tanıyor.
Birleşmiş Milletler’in Avrupa Birliği’nin üyesidir bu devlet.
Anayasa’sını Türkiye Cumhuriyeti dâhil üç ülke garanti ediyor.
“KKTC” o garantili Anayasa’nın “yasakladığı” bir yapıdır.
- Kıbrıs Cumhuriyeti de Kıbrıslı Rumların işgali altındadır, doğrudur, bu durum Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yeni bir ortaklığa dönüşmesini zorunlu kılıyor. Ama yine de onu KKTC ile eşlemiyor.-
Evet, Kıbrıslı Türkler, örgütlü ve siyasi aktif bir toplumdur, kendi kendilerini yönetme denemeleri ve çabaları elbette bir olgudur.
Öyle de…
“KKTC en az Kıbrıs Cumhuriyeti kadar yasaldır” gibi gerçeküstü bir tanım yapmak deve kuşu siyasetini yansıtır.
Uluslararası hukukun, ticaretin ve politikanın dışında, Türkiye’ye bağlı bir ‘olağanüstü hal toplumu’dur Kıbrıslı Türkler…
Mesele bunu aşabilmektir.
İnkârla bir yere varılmıyor.
“KKTC düzeni”nin sürdürülebilir olmadığı, öngörülebilir bir gelecek sunmadığı bas bas bağırıyor.
Bu sözler acı gelebilir, marjinal görülebilir, sevilmeyebilir ama çok sıradan, yalın, açık, samimi gerçeklerdir.