1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. En güzel yazım
Sami Özuslu

Sami Özuslu

En güzel yazım

A+A-

 

 

Bir yıl daha geçti bak...
Annen ve ben 47’ye bastık, sen 16’ya...
14 Nisan 1999 sabahını daha ‘dün’ gibi anımsıyorum oysa...
Ameliyathaneden çıktığında hemşirelerin kucağındayken sen, birkaç defa baygınlık hissi geçmişti vücudumdan, heyecandan tabii...
Adını Selin koyduk. Göbek adını Rahme...
Hiç görmediğin, sadece fotoğraflarından tanıdığın babaannenin adı sende yaşıyor o gün bugündür.
Yaşasaydı eğer, çok sevecekti seni. O da, iki deden de... Onlar Selin Rahme adında bir torunları olduğunu hiç bilemediler. Sen de “dede” diyemedin kimseye...
Yokluk duygusu acıdır böyle...
Acıtır.
“Anne” diyememek, “Baba”ya çağıramamak nedir, nasıl bir duygudur diye merak ettin, sordun zaman zaman bana “Üzülüyor musun” diye...
Empati yeteneğine hayranım kızım, küçüklüğünden beri...
İnsanlar üzülmesin, acılarına tuz biber ekilmesin diye nasıl da duyarlı davranırsın her zaman sen...

**

‘İnsan’ olmayı bilmek, ‘insan’ kalmak gittikçe zorlaşırken dünyada, erdemli bir kişilik özelliği bu...
Başka değerlerin, mesela paranın-pulun, şanın-şöhretin, mevkinin-rütbenin ‘uğruna ölünecek mevla’ haline geldiği bu dünyada sakın, ama sakın kaybetme ‘insancıl’ yönlerini...
Kimi ‘çok akıllı’lar kafa karıştırsa da hayatının farklı dönemlerinde, ‘köşe dönmek’, ‘birinin sırtından bir yerlere varmak’ değil, bilginle, emeğinle, dişinle, tırnağınla ulaşmak olsun şiarın, hedeflerine...
Elbette kulak ver başkaları ne der diye, ama kendi kararlarını kendin ver her zaman... Ve pişman olma hiç, ‘yanlış’ yaptım diye... Yanlış yapmadan doğruları öğrenemez ki insan... Pişmanlık duymak düne, bugün ve yarın için alacağın kararları da alır kontrolüne, özgüvensiz olursun sonra...

**

Doğduğun günden beri hep mitinglerde, eylemlerde buldun kendini... Eskiden omzumda, kucağımda gelirdin meydanlara... Sonra elimi tutarak, yanımda... Şimdi artık kendin gidiyorsun çoğuna... Toplantıların var, kendine ait grupların var karıştığın, konuştuğun, ‘güzel bir Kıbrıs’ için kendince planlar yaptığın...
Kah ‘barış’ için, kah ‘hak’ arayışı için eylemdesin, arkadaşlarınla... Eğlenmeyi, gezmeyi, bolca sohbeti ihmal etmeden, gençliğinin tadını çıkarmayı unutmadan...
Okulu da tabii... Ne not tartışması yaptık seninle bir günden bir güne, ne de “illa bu mesleği seç” diye baskı uyguladık. Söyle(n)diklerimiz oluyor elbette, ama sen zaten olgun bir gençsin ve aklının, yüreğinin götürdüğü yere doğru yol alıyorsun işte...

**

İyice genç bir kız oldun artık Selin...
Bebeciktin, çocuk oldun, şimdi büyüdün.
14 Nisanlar’da seni yazıyorum hep...
Sen benim en güzel yazımsın çünkü...

Bu yazı toplam 3624 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar