1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “En temel yükümlülüklerini dahi yerine getiremeyen bir devlet”
“En temel yükümlülüklerini dahi yerine getiremeyen bir devlet”

“En temel yükümlülüklerini dahi yerine getiremeyen bir devlet”

YENİDÜZEN’in yazı dizisi 4 Soru, 4 Cevap’ın yeni konuğu Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Güzelyurt Milletvekili Armağan Candan’dı.

A+A-

Serap ŞAHİN

YENİDÜZEN’in yazı dizisi 4 Soru, 4 Cevap’ın yeni konuğu Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Güzelyurt Milletvekili Armağan Candan’dı.

Armağan Candan ülkedeki güncel 3 sorundan bahsetti, çözümlerini dile getirdi. Halkın politikaya olan bakışını da değerlendiren Candan, “Halk seçimlere müdahaleler olduğunu görürse, seçtiklerinin daha sonra görevden el çektirildiğine inanırsa, belli siyasetçilerin özne olarak Kıbrıs Türk halkını değil başka güçleri gördüğünü fark ederse, elbette siyasete güven azalır, halk siyasetten uzaklaşır. Böylesi bir durumda sorunlarının çözülebileceğine ilişkin umudu azalan halk siyasetten bir şey beklememeye başlar” ifadelerine yer verdi.

Cumhurbaşkanının söylemleri ve Kıbrıs sorununa ilişkin de konuşan Milletvekili Candan, “Bizim iyi kurgulanmış, sonuç odaklı bir sürece ihtiyacımız var. Kıbrıs sorunu bu şekilde bırakılamaz. Mevcut statüko en çok Kıbrıslı Türklere zarar veriyor ve sürdürülemez.” şeklinde konuştu.


SORU 1:

Ülkedeki güncel sorunlardan 3’ünü önem sırasına göre sıralayabilir misiniz?

“Ülkedeki adalet duygusunun yıpranması ve gençlerin ülkeden göçü olarak sıralayabilirim”

“Atanmış bir hükümet ve başbakan ile antidemokratik yöntemlerle seçtirilmiş bir Cumhurbaşkanı.

 En temel yükümlülüklerini dahi yerine getiremeyen bir devlet. Ülkedeki adalet duygusunun yıpranması ve gençlerin ülkeden göçü olarak sıralayabilirim”

 

 SORU 2: 

Sözünü ettiğiniz 3 sorunun çözümleri sizce neler?

“Bütün sorunların anası Kıbrıs sorunu”

“Öncelikle bütün bu sorunların anasının Kıbrıs sorunu olduğunu, mevcut statükonun bu sorunların ortaya çıkmasına yardımcı olduğunu ve çözülmelerini kolaylaştırmadığını ifade edelim. Uluslararası sisteme dâhil olmamış, dünyadaki yerini alamamış bir yapının sürdürülebilir olması zaten beklenemez. Mevcut statüko devam ettiği sürece Kıbrıs Türk toplumu dışarıdan gelen etkilere çok açık. Yıllar içinde, çok farklı örneklerle siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel birçok dış müdahaleye şahit olduk. Bu da Kıbrıs Türk halkının ve kurumlarımızın kimyasını bozdu. Türkiye ile olan ilişkilerimiz sağlıklı olmaktan çıktı. Kıbrıs sorununun çözümü geciktikçe Türkiye’ye olan bağımlılık arttı. Kıbrıslı Türkler kendileri için neyin iyi olduğuna, neyin iyi olmadığına kendi iradeleri ile karar veremez hale getirildiler. İstemedikleri politikaları hayata geçirmeye, hazmetmedikleri şeyleri söylemeye, seçmedikleri tarafından yönetilmeye başladılar. Son Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve UBP kurultay süreçleri hep bu dediklerimizi teyit eder somut göstergelerdi. Bütün bunlar Kıbrıs Türk toplumunun kendine olan güvenini erozyona uğrattı. Bizim elimizden bir şey gelmez, bir şey yapamayız inancını körükledi. Bu gidişatın terse çevrilmesi gerekiyor.”

 

“Bu iktidarın biran önce değişmesi şart”

“Bugün en temel yükümlülüklerini dahi yerine getirmekte ciddi zorluklar yaşayan bir devletle karşı karşıyayız. Ülkedeki altyapı eksikliklerinin tamamlanmasında çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Bozuk ve yetersiz yollardan dolayı insanlar kendilerini güvende hissetmiyor. Bu çağda hala daha her an elektrik kesintilerinin yaşanabiliyor olması kabul edilebilir değil. Kötü yönetim bu alanlarda özellikle hissediliyor. İnsanlarımız günlük hayatlarında hükümetin iş bilmezliği ve umursamazlığının ortaya çıkardığı sorunlardan dolayı zarar görüyor. Bir devletin en önemli iki yükümlülüğü; insanlarına yeterli eğitim ve sağlık hizmetlerini sağlayabilmesidir. Okulları yetersiz olan, çocuklarını, gençlerini iyi eğitemeyen bir devlet geleceğine güvenle bakamaz. Hastaneleri yetersiz olan, yurttaşlarına hak ettikleri sağlık hizmetini götüremeyen bir devlet insanlarını mutlu edemez. Çok net olarak söyleyebilirim ki bütçede sağlık ve eğitime düşen payın artırılması olmazsa olmazdır. Mevcut rakamlarla eğitimi ve sağlığı yürütmek mümkün değildir. Başka giderlerden tasarruf edilerek bu iki alana öncelik verilmediği sürece biz mutlu bir toplum ve refaha ulaşmış bireyler olamayacağız. Kötü yollarda iyi araba sürerek mutlu olamazsınız. Sürekli elektriklerin kesildiği bir yerde çok güzel üretim yapan fabrikalarınız, iş yerleriniz olsa dahi mutlu olamazsınız. Çevrenizi, denizlerinizi temiz tutmazsanız, en güzel sahillere sahip olsanız bile mutlu olamazsınız. En iyi tarım uygulamalarını hayata geçirseniz dahi, üretici olarak artan girdi maliyetlerini karşılayamaz hale gelirseniz mutlu olamazsınız. Maddi durumunuz iyi olsa bile eğer çocuğunuza eğitimini bitirdikten sonra ‘yurtdışında kal, buraya geri gelme’ diyecek hale getirildiyseniz mutlu olamazsınız. Şu anda ülkemizde bütün bunları dert eden, nüfus politikası dâhil ne istediğini bilen, ne yaptığını bilen bir iktidar yok. Geleceği kurtaracak bir planlama vizyonu yok. Bunların yerine hasbelkader bazı koltuklara oturmuş olan birileri var. Bu iktidarın biran önce değişmesi şart.”

 

“Biz CTP olarak bu toplumsal kapasiteyi harekete geçirmeye kararlıyız”

“Kıbrıs Türk halkının kendi gerçek ihtiyaçlarını doğru tespit edecek, farklı kurum, kuruluş ve sektör temsilcileriyle birlikte doğru bir planlama yapacak bir yol haritası ve yönetim anlayışına ihtiyacı var. Bu kapasite bu toplumda var. Biz CTP olarak bu toplumsal kapasiteyi harekete geçirmeye kararlıyız. Geçtiğimiz günlerde yapmış olduğumuz miting ve farklı kesimlerin farklılıklarını bir kenara bırakarak bu mitinge katılması CTP’nin bu toparlayıcı kabiliyetinin olduğunu bir kez daha gösterdi.”             


SORU 3:

Siyasete güvenin azaldığı, halkın politikaya olan bakışında değişimler olduğu tespiti yapılıyor. Sizce yurttaş siyasetten uzaklaştı mı? Ayrıca halkın güncel sorunlara duyarsız kaldığını düşünüyor musunuz?

“Sorunlarının çözülebileceğine ilişkin umudu azalan halk, siyasetten bir şey beklememeye başlar”

“Halk seçimlere müdahaleler olduğunu görürse, seçtiklerinin daha sonra görevden el çektirildiğine inanırsa, belli siyasetçilerin özne olarak Kıbrıs Türk halkını değil başka güçleri gördüğünü fark ederse, elbette siyasete güven azalır, halk siyasetten uzaklaşır. Böylesi bir durumda sorunlarının çözülebileceğine ilişkin umudu azalan halk siyasetten bir şey beklememeye başlar. Halkın kendisi de elbette toplumsal sorunlara olan duyarlılığını kaybeder. Böylesi süreçlerde ‘biz’ duygusu da ortadan kalkmaya başlar ve ‘ben’ duygusu ister istemez egemen olur. Toplumsal faydanın yerini de sadece bireysel çıkar ve kaygılar aldığında da bozulma ortaya çıkar. Sisteme inanç kalmadığında insanlar sistemin boşluklarından yararlanmaya bakar, suiistimaller ortaya çıkar. Nasıl olsa yapanın yanına kalır inancı hâkim olduğunda, yolsuzluklar, usulsüzlükler artar. Böylesi durumlarda insanlar vergi ödemekten kaçar, kayıt dışı ekonomi büyür, tefecilik, mafyalaşma artar. Bütün bunlara adalet duygusuna olan inancın yitirilmesi de eklendiğinde işte o zaman insanlar kendi adaletlerini kendileri yaratmaya meyil ederler. Kontrolsüz nüfus artışı, kayıt dışı yaşam gibi son dönemlerde iyiden ayyuka çıkmış olgular da bütün bunların üstüne eklenince cezaevleri suçluları sığmaz hale gelir. İşte şu anda tam da böylesi bir süreçten geçiyoruz.”

 

SORU 4:

 Cumhurbaşkanı’nın söylemleri ve attığı adımlarla ilgili ne düşünüyorsunuz? Kıbrıs sorunu konusunda nasıl bir yol izlenmeli?

“Kıbrıs Türk halkını temsil etmiyor”

“Şu andaki Cumhurbaşkanı bu işi yapmaya ehil biri değil. Devletin tepesinde oturacak ciddiyete ve yetiye sahip değil. Kıbrıs Türk halkını temsil etmiyor. O makama nasıl seçtirildiğini de zaten bilmeyen yok. Seçildiği günden bugüne dek de Kıbrıs Türk halkının yararına herhangi bir şey başarmış ya da elde etmiş de değil. Daha önceleri Kıbrıs Türk tarafı ile temas etmiş birçok kesim bugün kendisini ziyaret dahi etmiyor. İçi boş yurtdışı gezileriyle zaman geçiriyor. İzlediğini söylediği politikanın herhangi bir sonuç üretmesi mümkün değil. Belli ki kendisi istememesine rağmen yakında BM tarafından yeni bir temsilci atanacak ve süreci başlatmaya çalışacak. Bizim iyi kurgulanmış, sonuç odaklı bir sürece ihtiyacımız var. Kıbrıs sorunu bu şekilde bırakılamaz. Mevcut statüko en çok Kıbrıslı Türklere zarar veriyor ve sürdürülemez.”

 

“Kıbrıslı Türkler AB vatandaşıdır ve bulunacak hiçbir çözümün bu hakkımızı elimizden almasına izin vermeyiz”

“Kıbrıslı Türkler AB vatandaşıdır ve bulunacak hiçbir çözümün bu hakkımızı elimizden almasına izin vermeyiz. Ayrıca Kıbrıslı Türkler bütün Kıbrıs adası üstünde hak ve söz sahibidir. Bütün Kıbrıs’ın eşit ortaklarıyız. Bunu da tehlikeye atacak herhangi bir çözüme izin vermeyiz. Şu anda ileri götürülmeye çalışılan politika bütün bunları tehlikeye atan bir politikadır ve kabul edilemez.  

Günün sonunda iki taraf arasında karşılıklı olarak kabul edilebilecek bir çözüm bulunacaksa, bu federal çerçevede bir çözüm olacak. Bu federasyonun da merkezi zayıf, kanatları güçlü bir federal çözüm olacağı da uzun yıllar içinde yapılan müzakerelerden elde edilen sonuçtur.”


TEK KELİME, TEK CEVP

Nüfus: Netleşmeli

Kıbrıs sorunu: Bitmeli

Pahalılık: Dayanılmaz

Hükümet: Laçka

Kıbrıslı Türkler: Ortak

Kıbrıslı Rumlar: Ortak

Türkiye’deki AKP iktidarı: Muhalefetsiz

Cumhurbaşkanı: Namevcut

Siyaset: Önemsenmeli

Meclis: Denge

yd-destek-gorseli-2-20231106101450.jpg

Bu haber toplam 3003 defa okunmuştur