1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. ENGELLERİ AŞMAK
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

ENGELLERİ AŞMAK

A+A-

 

Verdiğimiz kararlar, gösterdiğimiz cesaretler belirliyor hayatlarımızı. İnsan beyni kendini korumak üzerine formatlanmış. Bir tehlike hissettiği anda durduruyor bizi. Hemen boyun eğmeye, kendimizi güvenceye almaya, statükoyu korumaya meyilliyiz. Cesaret edip girişemediklerimizden ötürü elimizden kayıp gidiyor hayat. Davranışlarımızın, pısırıklık göstermelerimizin pek çok nedeni var kuşkusuz. Deneyimlerimizle kuruyoruz benliğimizi. Çocukluğumuzdan itibaren hayat denen öğretmen fena halde biçimlendiriyor bizi. Bir kez cesaret edip çemberin dışına çıkabilsek belki de daha farklı yazılabilecek hayat hikayemiz. Korkuyoruz ama… Hayattan korkmamız, kendimizi kollamamız öğretilmiş hep bize.

Hayatımız daha farklı olamaz mı? Bunu hiç soruyor muyuz kendimize? Mutlu olmadığımız evlilikleri sürdürmek, sevmediğimiz bir işte çalışmak, bizi boğan ortamlarda vakit geçirmek zorunda mıyız?  Ne zaman sona ereceğini bilmediğimiz bir tanecik hayatımız varken yapmak zorunda mıyız bunları? Yaşamayı arzuladığımız dünya, hayal ettiğimiz ülke burası mı? Bunca adaletsizlik ve zulüm varken durmamız gereken gerçek yer neresi? Çoğalıp durabilir buna benzer sorular…

Huzursuzluklarımıza alışıp kendimizi korumaya alıyoruz aslına bakılırsa. İçerisi karanlık ve şiddet dolu ama dışarısı nasıl kim bilir? Elimizi kolumuzu bağlayan sayısız faktör var. Kurulan düzeneğin içindeki fonksiyonumuz biz gidersek başkası tarafından yerine getirilemez sanıyoruz. Kader diye bir şey öğretilmiş bize. Onu en çok kendimizin yazdığının farkında değiliz.

Yalnızca ölüm tehlikesi fırlatabiliyor bizi dışarıya… Korku ile terbiye edilmişiz hep. Karşı çıkışımız, dönüştürme, değiştirme arzularımız cezalandırılmış.

Bir kahraman olmak için çok büyük bir cesaret göstermiş, bir akışın yönünü değiştirmiş olmaz gerekmez aslında. İsimleri bilinmeyen sayısız kahraman var dünyada. Önce kendi hayatlarını, kendi hikayelerini, böylelikle de çevrelerini değiştirmişlerdir.

Beğenmediğimiz, onaylamadığımız çok şey var ama ya kendimiz? Gerçekten beğeniyor muyuz kendimizi?  Kusursuz olmadığımız kesin… En önemlisi kusurlarımızı görmemiz, onlarla nasıl başa çıkacağımıza karar vermemiz belki de. Elimizden geldiğince değiştirebilmemiz, kimseye fazla bir zararı olmayan küçük kusurlarımızla barışmamız… Onları içtenlikle ortaya koyup dalga geçebilmemiz.

Bize öyle bir öğreti verilmiş ki elimizi kolumuzu bağlıyor bu. Bu öğretiye göre bazı kötüler var ve onlar belirliyor hayatlarımızı. Büyük komplolar, hain planların esiriyiz hepimiz. Bazı önemli şahsiyetlerin, gücü elinde tutanların kararlarıyla dönüyor dünya. Biz ne yapsak fayda yok bu durumda.

Oysa hep değişip durmuş dünya… Yüz yıl öncesini düşünürsek olumluya doğru değişen pek çok şey görebiliriz. Pek çok isimli, isimsiz kahraman sayesinde olmuş bu değişimler…

İçimiz böyle karanlık, ruhlarımız böyle esir alınmışken nasıl değiştirebiliriz dünyayı?

Önce kendimizden başlayalım derim ben… Hayatımızın önündeki tümseklere, hayallerimizin gerçekleşmesine nelerin engel olduğuna bir bakalım. Hayat en zor gibi görünenin cesaret ve doğru yönde sarf edilen bir emekle aşıldığının örnekleriyle dolu.

Geçmişte değişmez sanılan pek çok şey değişmedi mi? Kişilerin ve toplumların hayatında sayısız örnek yok mu bununla ilgili?

Bize tüketerek mutlu olacağımızı söylüyorlar hep. Bizim tüketmemiz onların refahını yükseltiyor çünkü. Oysa en büyük mutluluğun işe yarar, hayatı dönüştürücü bir şeyin üretimi karşısında duyulan olduğunu söylüyor araştırmalar.

Kendimizi de dünyayı da güzelleştirmek elimizde… Bana kalırsa en zor koşullarda, en zor dönemlerde bile mümkün bu…

Hem kişisel hem de kolektif mutsuzluklarımızdan çıkalım, dönüştürücü adımlar atalım derim ben. Yolumuza çok engeller çıkacaktır kuşkusuz ama kahramanların hikayeleri engelleri aşmak üzerine değil midir zaten.

 

 

                                                                                                                               

 

Bu yazı toplam 2762 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar