ENGİN DENİZLERİN HASRETİNİ AŞILAMAK
Antoıne de Saınt-Exupery adlı düşünür der ki: “…İnsanlara gemi yaptırmanın yolu onlara marangozluk öğretip görev ve programlar vermek değil, engin denizlerin hasretini aşılamaktır.”
İşte bu felsefe ile bakmak gerekir kanımca ülkemizde
Antoıne de Saınt-Exupery adlı düşünür der ki: “…İnsanlara gemi yaptırmanın yolu onlara marangozluk öğretip görev ve programlar vermek değil, engin denizlerin hasretini aşılamaktır.”
İşte bu felsefe ile bakmak gerekir kanımca ülkemizde insan yetiştirmeye.
Kıbrıs’ta toplumları ve hatta görüşmecileri çözüme motive edebilmek için onlara barış ortamında ve ortak vatanda yaşayacakları güzellikleri hissettirebilmek, özgürlüğün keyfini yaşatabilmek beyinlerinde, toplumsal ve toplumlar arası barışa oldukça önemli bir katkı sağlar inancındayım.
“Bilgenin biri evladına iki tane yün çilesi vermiş ve akşama kadar bunları
birbirine vurmasını istemiş. Evlat akşama kadar bunları birbirine vurmuş.
Vurdukça yünlerin içindeki toz toprak temizlenmiş, yünler parlamış, daha da güzelleşmiş.
İkinci gün bilge kişi evladına bir yün çilesi, bir tane de toprak çömlek
vermiş ve aynı şekilde birbirine vurdurmuş. Yün yine güzelleşmiş, çömlekte ise bir değişiklik olmamış.
Üçüncü gün bilge kişi evladına iki tane toprak çömlek vermiş. Daha
vuruşta çömlekler parçalanınca bilge kişi evladını çağırmış ve bundan ne
ders çıkardığını sormuş.
Çocuk bir şey anlamadığını söyleyince bilge kişi anlatmış:
“İlk günkü yün çileleri iki anlayışlı, mülayim insanı temsil ediyordu. Hem
birbirini kırmadılar, hem de birbirlerine çarptıkça olgunlaştılar, arındılar.
İkinci gün sert adamla anlayışlı adamı temsil ediyordu. Sert, yumuşak olana çarptıkça, yumuşak olan ortamı dengeledi, yumuşattı. İkisi de bu işten zarar görmeden sıyrıldılar.
Üçüncü gün ise iki sert adam birbiriyle çarpıştı ve ikisi de kırıldı. Üstelik de ortalık toz toprak içinde kaldı”…”
Bu öğretiden yola çıkarak Kıbrıs Sorununa Federal bir çözüm bulma sürecinin “kazan-kazan” felsefesi ile Birleşik Federal Kıbrıs’ı yaratması için görüşmeleri sürdürdüklerini belirten ancak yeterince ilerleme sağlayamayan liderleri motive etmeli ve cesaretlendirmeliyiz… Başka yolumuz da yoktur geleceğimizi aydınlık ve barış beklentili kılabilmek için…
Hatta daha da ileriye giderek kaza-kazan’ın yanına 3. ülkeleri de bu duruma motive etmenin bir başka görüşme ve anlaşma yolu olan “kazan-kazan:kazandır” yöntemini zorlamak ve bu yolla tüm paydaşların, bölgenin ve ilgili ülkelerin varılacak çözümden kazanacaklarını gösterebilmek oldukça önemlidir.
Örneğin son dönemlerde ortaya çıkan hidrokarbon krizi ile ilgili olarak, gaz konusunun çözüm sürecinde masaya yatırılması, olası bir rezerv durumunda bundan tüm Kıbrıslıların yararlanabileceği bir çözüme ulaşmak, gazın çıkarılması-taşınması-kullanılması sürecinde ilgili diğer ülkelerin de kazançlı olacağı durumları ortaya koymak çözüm sürecine mutlaka katkı yapabilecektir.
Andrew Carnegıe’nin dediği üzere nasıl ki “Her şeyi kendi yapmak ya da tüm övgüyü kendine almak isteyen hiç kimseden iyi lider olmaz” sözü insanlar ve liderler için söyleniyor, benzer bir biçimde eğer bir toplum diğer toplum karşısında hep kazanmak ister ama diğer toplumun kazanabileceği bir alan yaratmazsa toplumlar arası uzlaşma olma olasılığı da yok olmaktadır diyebiliriz.
Artık hem her iki lider hem her iki toplum kazan-kazan:kazandır felsefesi ile hareket etmek durumundadır ki çözüme ulaşılabilsin ve engin denizlere özgürce ve hep birlikte açılabilelim.