“EOKA dönemine ilişkin İngiliz Okulu Müdürü Griffin’in hatıraları...” (2)
İngiliz Okulu Müdürü’nün EOKA dönemine ilişkin hatıralarıyla ilgili olarak çok değerli arkadaşımız Andonis Andoniu, devamla şöyle yazıyor:
*** 19 Ocak 1957 Cumartesi, yani Makarios’un isim gününde – ki kendisi zaten sürgünde idi – öğrenciler gene dini ilahileri söylemeyi reddediyor. Müdürün buna tepkisi derhal daha yetişkin öğrencilerin bulunduğu iki sınıfı evlerine göndermektir, böylece ailelere bir mesaj vermek istiyordu (sayfa 113).
21 Ocak 1957 Pazartesi günü teneffüs saatinde ise öğrenciler bir dayanışma gösterisi düzenleyerek sloganlar atacaklardı. Öğretmenlerin yardımıyla Müdür 60 öğrenciyi okulun holünde toplayarak isimlerini yazmıştı. Beden Eğitimi öğretmeni Ronnie Brown’ın önerisiyle öğrenciler iki gruba ayrılarak birer değnekle dövülmüşlerdi (sayfa 113-114). Ancak kesin olan şudur ki, İngiliz Okulu, EOKA döneminde faaliyetini sürdüren tek okul olacaktı...
*** Griffin, hatıralarında büyük bir hevesle çalıştığını göstermektedir. 1956 yılının yazında yeni yurtlar inşa ettirerek daha fazla öğrenciye okul içerisinde kalma olanağı sağlayacaktı. 1956 yılının yaz aylarında Londra’ya giderek Eğitim Bakanlığı yetkililerine, Britanya’dan yeni öğretmenlerin (Bray ve Matthews) seçmelerine yardımcı olacaktı. Müdürlüğünün ilk yıllarındaki hareket tarzı, Kıbrıs’taki rejimde önemli herhangi bir değişiklik beklemediği izlenimini yaratmaktadır. Dimitriadis, yedi yıllık bir eğitim döneminin yürürlüğe sokulmasına karar verilmiş olduğunu yazmaktadır. 1956 yılının Mart ayında kaleme aldığı bir memorandumda (notta) Griffin, okul için yeni bir politika önermektedir: Yurtların genişletilmesi ve iyileştirilmesi, aynı şekilde laboratuvarlarla spor olanaklarının iyileştirilmesi... Tüm bunlar uzun vadeli hedefler olduğundan hatıralarında söz edilmiyor ancak yukarıda da belirttiği gibi, 1956 yılında yurtların genişletilmesini başarıyor.
*** Griffin’in sömürgeciliğe bakışı... Griffin, Kıbrıs’taki genel durum hakkında da yazıyor. Aşırı görüşlülerle güvenlik güçleri arasında çatışmalar görüyor. Aşırılarla ılımlı Kıbrıslırumlar arasında bir ayırım görüyor ancak bu ılımlıların kimler olduğundan ve sosyal tabanlarının ne olduğundan bahsetmiyor. Yalnızca aşırı görüşlülerin, ılımlıları “Britanya yanlısı ve hain” olarak addettiklerinden söz ediyor. Griffin’e göre Kıbrıs’ta Britanyalılar’ın rolü, yasa ve düzeni korumaktır, “Çünkü” diyor, “henüz yürümeyi öğrenmeden koşabileceklerinden emin olan insanlara bağımsızlık vermek bir sorundur...” (sayfa 36). Güvenlik güçlerinin kötü muamele yaptıklarını ve hatta işkencenin onlar için standart birşey olduğunu kabul etmiyor. Güvenlik güçlerinin uzun saatler boyunca, geceli gündüzlü, çok zor koşullarda ve tuzağa düşmek gibi çok büyük risklerle karşı karşıya kalarak çalışmakta olduğuna dikkat çekiyor.
*** Belki bu zor koşullar altında güvenlik güçleri daha sert olmuşlar veya birkaç yumruk atmışlardır fakat Griffin, Britanya’daki liberallerin ve hatta Kıbrıs’ta Britanya yanlılarının dahi aktardığı güvenlik güçlerinin tacizlerine ilişkin öykülerinde herhangi bir doğruluk payı olduğunu kabul etmiyor. Griffin, sözde sömürgeciliğin dezavantajları olduğunu kabul ediyor fakat bunun imparatorluğun halklarının refahına yönelik özgün bir ilgi nedeniyle yaratılmış olduğunu ileri sürüyor.
*** Griffin özellikle 1957 yılında artık refah dağıtmanın bir manası olmadığını çünkü sömürge halkının kendi geleceği hakkında esas söz sahibi olması gerekenler olduğunu yavaş yavaş kavramaya başlıyor. Vali Sir John Harding’e olan büyük hayranlığını gizlemiyor ve onu şahane birisi olarak gördüğünü (sayfa 131), İngiliz ellerinde bir kuvvet olduğunu ve iyilik için bir kuvvet olduğunu (safa 141) yazıyor. Harding’in yerine başka bir valinin getirilmesi ardından duyduğu acıyı aktarıyor ve bunu ordunun da duyduğuna inanıyor çünkü onun EOKA’yı bitirebileceğine inanmaktaydı. Harding’in altında hizmet vermiş olan herkesin, belli görevlere getirilerek valinin de onayladığı çeşitli vaadlerde bulunmuş olanların şimdi artık başka görevlere getirilmek durumunda kalacaklarını ve bulunacakları vaadlerin kredibilitelerini arttırmayacağını aktarıyor (sayfa 131).
*** Vali’ye hayranlığına karşın Griffin, okuldaki işlerin yürütülmesiyle ilgili konularda sert davranır. 1956 yılının ilkbaharında öğrenciler ilahi söylemeyi reddedince, Harding, belki de sabah duası okunmamasını söylemişti. Ancak Müdür buna karşıydı çünkü kendisi de çok dindar bir insandı. Kullandığı argüman – ki Harding bunu kabul etmişti – şuydu: Askerde olduğu gibi küçük şeylere boyun eğecek olursanız, o zaman büyük şeylerin de önünü açarsınız...
*** Antigone Heraklidu ise anılara dahil edilmemiş olan bir diğer anlaşmazlıktan söz etmektedir: Yıkıcı faaliyetlerde kullanılabileceği gerekçesiyle Harding, Kıbrıslırumlar’ın bisikete binmelerini yasaklamaya karar verdiğinde, bu karar Müdür Paul Griffin’in muhalefetiyle karşılaşmıştır. Bu nedenle Ekim 1956’da Harding’e bir mektup göndererek 375 öğrenciye bisiklete binmeleri için izin verilmezken, 200 öğrenciye bisiklete binme izni verildiğini belirtmiş ve bu durumun okulun işleyişini etkileceğini kaydetmiştir.
*** 1958’deki iklim değişikliği... Griffin’in hatıralarını okurken, özellikle de satır aralarını okurken zaman içerisinde okuldaki durumun kötüleştiğini ve öğrenciler üzerindeki kontrolün daha da zayıfladığını görmek mümkündür. 1956 yılı için Griffin, Kıbrıslıtürkler’in EOKA şiddetine yönelik tolerans sergilemeye devam ettiklerini ve Britanyalılar’ın işlerini yürütmelerine izin verdiklerini yazıyor. Vali Harding’e güveniyor gibiydiler (sayfa 43). Hiçbir Kıbrıslıtürk’ün kendisine Kıbrıslırumlar hakkında bilgi vermediğini, aynı şeyin tam tersi için de geçerli olduğunu belirtiyor ve öğrencilerin okula bağlılıklarının, topluma bağlılıklarından daha güçlü olduğu sonucuna varıyor. Ancak Griffin’e göre bu durum 1958 yılında iki toplumlu olaylar başlayınca değişiyor. Bu durumdan kaygılanıyor ve 1958’in ikinci çeyreğinde, okulu kapanması gerekenden iki hafta önce tatile gönderiyor (sayfa 163).
*** 1958 yılında, pek çok EOKA bildirisi okulda görülmeye başlıyor. Öğrencilerin cezalandırılması da tepkileri provoke ediyor ve Mart 1958’de bir öğrenci greviyle doruğa tırmanıyor – öğrencilerin çoğunluğu okula gitmeyi reddediyor. Eylül 1958’de EOKA’nın güçlü teşviki ardından tüm Kıbrılsırum öğrenciler okuldan çekiliyor. Dimitriadis, 1957 yılında EOKA’nın velilere de bildiriler göndererek okullarını İngiliz Okulu’ndan almalarını talep ettiğini ancak pek azının buna uyduğunu belirtiyor.
*** Griffin için güvenlik konusu büyük bir kaygı konusuydu... Okulun ve öğrencilerin güvenliğinin yanısıra, Britanyalı öğretmenlerin güvenliği konusunda da sorun olduğunu hissediyordu. Yasal olarak silah taşıyabilmek maksadıyla Özel Polis olarak polise kaydoluyor. İngiliz Okulu mezunlarıyla yapılan mülakatlarda, o dönemin öğrencileri Britanyalı tüm öğretmenlerin silahlı olduğunu söylemişlerdir. 3 Ocak 1957’de iki öğretmene karşı suikast girişiminde bulunulmuştu – bunlar John Bray ve Dorothy Richards idi ve her ikisi de yaralanmıştı. 11 Ocak 1957’de ise Cecil Cook, Mağusa’da suikast düzenlenerek öldürülmüştü. Cook, Lloyds yatılı okulunun sorumlusuydu ve öğrenciler ve çalışanlar tarafından öldürülmüştü...
*** Kitabın sonuna doğru Griffin huzursuzluğunu gizlemiyor ve bu nedenle bağımsızlıkla birlikte okulda kalmaya ilgi duymuyor. Yeni döneme ilişkin kaygılarını ifade ediyor. İngiliz Okulu’nun Kıbrıs’ta özgün bir eğitim sunma bakımından elit bir okul olduğunu belirtiyor. Bağımsızlıktan sonra subvansiyonlar olmayacağına göre, okul ücretlerinin artacağını ve nüfusun ancak belli bir bölümünün bu okula gidebilecek mali güçte olacağını yazıyor. O nedenle geleneksel anlamda bu okulun elit bir okula dönüşeceğini kaydediyor. Bu yazdıkları, 1960 yılında Yönetim Kurulu Başkanı Colin Raeburn’un yazdıklarıyla çakışıyor: “Kuruluşundan bu yana okul, fakir ama parlak öğrencileri gözetmiştir. Zengin Kıbrıslı öğrencilerin kabul edilmesi daha yüksek gelir elde edilmesine neden olacak ancak radikal biçimde okulun karakteri değişecek ve okulun gerçekte varlık nedenini de ortadan kaldıracaktır...”
*** Griffin hatıralarında Kıbrıs’a 1978 ve 1983 yıllarında döndüğünü ve eski meslektaşlarıyla buluştuğunu belirtiyor. Kitap boyunca okul çalışanlarından çok sıcak biçimde söz ediyor ve büyük olasılık onlar da aynı sıcaklıkla karşılık vermekteydiler Griffin’e... Griffin, 29 Ocak 2012’de vefat etmiştir.
(İngiliz Okulu mezunu, İngiliz Okulu eski öğretmeni Andonis Andoniu’nun yazısını Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).