1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. ERALP ADANIR: HER RÖPORTAJ AYRI BİR ANI…
ERALP ADANIR: HER RÖPORTAJ AYRI BİR ANI…

ERALP ADANIR: HER RÖPORTAJ AYRI BİR ANI…

ERALP ADANIR: HER RÖPORTAJ AYRI BİR ANI…

A+A-

 

Simge Çerkezoğlu

Ekranlarda otuz yılı aşkın süredir görmeye aşina olduğumuz bir sima Eralp Adanır… Herkesin bildiği ve tanıdığı bir isim… 
2004 yılından bu yana, BRT ekranlarında devam eden sohbet programlarıyla izleyenlerin önüne farklı pencereler açan deneyimli programcı, bu kez yeni kitabı “Sözü Uçup Yazısı Kalanlar” ile konuğumuz oluyor. 
Bu kitabında röportajlarını sözlü tarih çalışması olarak okuyucuları için derleyen Adanır, her zaman sormaya alışık olduğu sorulara bu kez cevap arıyor.

“İNSANLAR YAŞADIKLARINI RÖPORTAJLARDA ANLATMAYI, YAZMAYA YEĞLİYOR.”

Öncelikle kitabı yazma fikrinin nasıl doğduğunu ve röportajlarından derlediği bu önemli eserin bir sözlü tarih çalışması olarak ölümsüzleştiğini söylüyor. 
“Röportaj yapmanın ne denli önemli olduğunu ben bu kitapla daha iyi anladım. İnanıyorum ki okuyanlar da bunu görecektir. Röportajların esas değerinin nasıl bir şey olduğunu ben ilk kez 2008 yılında çıkardığım ‘Söz Uçar Yazı Kalır’ isimli müzik üzerine yaptığım söyleşilerden oluşan kitapta fark ettim. Bu kitabı baskıya verdiğimde bile bazı müzisyenlerin o günlerde hayata veda ettiğini gördüm. Bunlardan biri de Osman Karabulut’tu. Kitabın çıktığını görememişti. Bugün o kitaba baktığımızda röportaj yaptığım insanların üçte birinin hayatta olmadığını görüyorum. Bu insanların anlattıkları ve verdiği bilgiler her ne kadar sübjektif gibi görünüyor olsa da, özel gibi dursa da, aslında tarihimizle ve müzikle ilgili birçok veriyi edinme imkânı buldum. Bu bilgileri başka yerde bulmak kolay değildi. Hatta imkânsızdı. İnsanlar kendi yaşadıklarını röportajlarda anlatmayı, yazarken anlatmaya yeğliyorlar. 2008 yılında yayınladığım bu kitapta yaptığım işin, elbette sadece benim değil gazetelerde ya da diğer televizyon kanallarında yapılan röportajların da bir şeyleri belgeleme güdüsü ile hazırlanıyorsa ortaya çok iyi malzemeler çıkardığını düşünüyorum. Günümüzde sözlü tarih çalışmalarının ne denli önem taşıdığını, toplumların belleğinde esas sözlü tarihin yer aldığını ve bunların belgelenmesinin toplum için daha iyi olduğunu görüyoruz. Bu tip çalışmalar da bir anlamda sözlü tarih çalışmasıdır. Bugüne kadar yüzlerce insanla röportaj yaptım. Hala da mesleğim gereği bunu yapmaya devam ediyorum. Her geçen gün de bu röportajların değerinin önemini anlamamla birlikte sorularımı da ortaya çıkarmak, istediğim bilgilere göre karşımdakini yönlendirerek sormaya, böylece istediğim bilgiye ulaşmaya çalışıyorum.”

“BULUNAMAYAN BİLGİLER”

Kitapta röportaj yapılan kişilerin ortak yanı bugün aramızdan ayrılmış olmaları gibi görünse de, esas olan her birinin tarihe ışık tutar nitelikte belli dönemlere ait oluşları. 
“Bu kitaptaki derleme röportajlar bugün hayatta olmayan benim röportaj yaptığım yazarları, kitap yayınlayan kişileri içeriyor. Bu röportajlar farklı zaman dilimlerinde yapılmış olmakla birlikte ortak noktaları bugün aramızda olmayışları. Tabii ki bazı okurlar yaptığım röportajları kitaplaştırmamı eleştirebilir. Elbette bu bir edebi yapıt değil. Öyle bir kaygı ile de yayımlanmadı. Ancak şu var ki bir yazarı okur alıp okuyabilir, örneğin Fikret Demirağ’ın bir kitabını herkes alıp okuyabilir. Ya da Nail Atalay, ilk ombudsman, kitabını okuyabilirsiniz.  Fakat benim röportajlarımdaki en değerli şey kitaplardan yola çıkarak, o kitapların nasıl yazıldığının anlatılması. Okur olarak kafanızda oluşabilecek pek çok soruya yanıt bulması. Zihninizdekileri sizin için netleştirmesi. Benim röportaj yaptığım kişilerle gerçekleştirdiğim konuşmalar, üzerinde tartıştığımız detaylar aslında onların okuduğunuz kitaplarında bulamayacağınız bilgileri içeriyor. Bir kitabı okurken bir yazarın o kitabı yazarken içinde bulunduğu ruh halini çok anlayamazken onun verdiği röportajla bunu anlama, o kişiyi daha iyi tanıma ve hatta yaşadığı dönemi öğrenme şansına da sahip oluyorsunuz. ”

FARKLI MESLEKTEN YAZARLAR BU KİTAPTA BULUŞUYOR

İlk bakışta kitap bir edebiyat röportajları seçkisi gibi dursa da aslında çok farklı meslekten insanları yazdıkları kitaplar sayesinde bir araya getiriyor. Ortaya benim şahitlik etmediğim dönemlere ilişkin ise eşi bulunmaz ayrıntılar çıkıyor.
“Zaten sözlü tarih olarak ifade ettiğim şey tam da bu. Sadece edebi yazımlarla ilgili röportajları almış olsaydım ortaya çok farlı bir şey çıkardı. Çerçeve çok daha daraltılmış olurdu. Belki o zaman Kıbrıs Türk Edebiyatının aramızda olmayan yazarları gibi bir kitap ortaya çıkardı. Bu kitapta yelpazeyi geniş tutmamın amacı sözlü tarih konusunu geliştirmek ve belleğimize katkı koymaktı. Bu da anılarla mümkün olabiliyor. Bu kitapta Erdal Camgöz, Nail Atalay, Esat Faik Muhtaroğlu gibi isimlere baktığımızda yaşanmışlıklarını ve anılarını sohbetlerimize eklediğimizi görürsünüz. Dediğim gibi sözlü tarih çalışmalarında anıların da yeri var. O çerçeveyi geniş tutmak için de edebiyatçı ayrımı yapmadım. Kitap çıkaran, geride yazılı eser bırakan kişilerle yaptığım röportajlarımı derledim.”

Topluma ışık tutan, geride eserlerini bırakan önemli isimlere kitabında yer veren Adanır’ın arşivi bu isimlerden ibaret değil tabii.  Onca yıllık birikim arasında kim bilir daha neler var diyorum. Gülüyoruz.  
“İlk başta bu kitabın on kişiden oluşmasını planlıyordum. Ancak sekiz röportaja yer vermeye karar verdim. Ali Nesim ve Suna Atun’u bu kitaba dahil etmekten vaz geçtim. Her ikisiyle de yaptığım o kadar çok röportaj vardı ki onların tüm röportajlarından yapacağım derlemeler kitabın yarısını kapsayacaktı. Dolayısı ile bu iki ismi ayırarak, onları ayrı birer kitap olarak işlemeye karar verdim. Şu an Ali Nesim’in kitabı üzerinde çalışıyorum. O kitapta Ali Nesim’le yaptığım röportajlar yanında kendisi tarafından kaleme alınan ancak kitaplarında yer vermediği sadece gazetelerde bulunan deneme yazılarını da bir araya getirmeyi düşünüyorum. Böylece ortaya farklı bir kitap çıkacak. Suna Atun ile de onu aşkın röportaj yaptım. Onun röportajlarını da ayrı bir kitapta toplamayı düşünüyorum. Hatta başka gazeteleri de tarıyorum. Yine bu isimlerin başka yere verdiği röportaj ve açıklamalar arasında topluma ışık tutabilecek bilgileri varsa onlara da bu kitaplarda yer vermeyi planlıyorum.”

RÖPORTAJLAR VE SÜREÇ

Kitapta çok ilginç isimler ve ilgimi çeken konular oldu. Mesela Arap Ali Ağıtının hikâyesinin tam olarak nasıl olduğunu, hangi Kıbrıslı Türk’e ait olduğunu bilmiyordum. Adanır’ın kitabı sayesinde bunu da öğreniyorum.
“Arap Ali ağıtı Çağla Konuloğlu tarafından kaleme alındı. Kendisi ayrıca benim matematik öğretmenimdi. Onunla röportaj yapmak bile ayrı bir duyguydu. Benim Limasollu olmam ve ağıda konu olan Arap Ali’nin de Limasollu olması bu röportajın benim için de ayrı bir yere sahip olmasına neden oldu. Bunun yanında özellikle ilk ombudsman Nail Atalay’ın röportajı ve onun kitabına dair yaptığımız sohbette siyasi görüş olarak da bazı soruları sormuş, gizli kalan üstü örtülen konulara girmeye çalışmıştım. Bu da diğer bir önemli röportajımdı. Öte yandan Fikret Demirağ da çok önemli bir isim. Derin ve engin bilgili kişiliği bu röportajla bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Sadece yazdığı şiirler anlamında değil, şiirin kendi içindeki yaşamsal sürecini ve toplumun bundan etkilenmelerini, geçirdiği süreçleri öğrenmiş oldum. Aslında her bir röportajda okur olarak almak istediğim bilgileri onlara sorduğumu fark ediyorum. Her bir röportaj da benim için ayrı birer anı anlamına geliyor.”

Bu haber toplam 2291 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 252. Sayısı

Adres Kıbrıs 252. Sayısı