1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Erdoğan bazı siyasi adımları atmazsa…
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Erdoğan bazı siyasi adımları atmazsa…

A+A-

Recep Tayyip Erdoğan ne yaptı?

Elbette etrafındaki bilen ya da bu işlerden anlayan arkadaşları ile birlikte, Dünya’yı da ciddi şekilde şaşırtarak, bilimsel iktisadın alışık olduğu “faizin doğrudan artırımına gitmek” yerine, bir şekilde “faizi yükseltmeden, yükseltti”.

-*-*-

Hani müzakerelerde “belge olmayan belge sunuldu” falan deniyor ya; tam da onun gibi olmasa bile; uzmanlara göre, “doğrudan değil, dolaylı bir faiz artışı” organize etti…

Nasıl mı?

Mesela Mahfi Eğilmez’e göre durum aynen şöyle:

"Kur yüzde 40 artmış, faiz yüzde 14 ise aradaki 26 puan ödenecek. Ve bunun adı faiz olmayacak. Müthiş"

-*-*-

Peki Pazartesi akşamı ve Salı sabahı yaşananlar “istikrarlı bir beklenti” yarattı mı?

Örneğin Sterlin’in 25’ten 14’e inip, dün öğle saatlerinde yeniden 18’e yükselmesi “mutluluk” mu verdi?

Elbette vermedi.

Çünkü kimse “istikrarlı bir düşüş” beklemiyor.

Bilimsel iktisadın öğretisi neyse, onun yapılması gerektiğini yani doğrudan faiz artırımına gidilmesini bekliyor veya öneriyor.

-*-*-

Bu arada Reuters haber ajansına konuşan Swissquote Bank'ten kıdemli analist İpek Özkardeşkaya, Türkiye ekonomisinin "freni patlamış bir kamyon" gibi gözüktüğünü söyledi. Erdoğan'ın açıkladığı adımların alışılmış ekonomi politikalarından farklı olduğuna dikkat çeken Özkardeşkaya, "Türkiye karmaşık bir süreçten geçiyor. Artık oyunu kurallarına göre oynamıyorlar. Alışılmışın dışında her adım stratejiyi daha da karmaşıklaştırıyor ve bu kriz yönetiminin başarılı olup olmayacağına dair bir öngörüde bulunmayı imkansız kılıyor"…

-*-*-

Türkiye’de merak ve heyecanla beklenen başkanlık seçimlerinin tarihi 2023 yılı Haziran ayı…

Türkiye ekonomisinin içine düştüğü veya kimisine göre düşürüldüğü kötü durumun sebepleri “ekonomik” değil, siyasidir.

Katılıyorum…

Ve Türkiye’nin bu konuda demokrasi, adalet ve insan hakları açısından tüm Dünya’yı şaşırtan bazı hamleler yapmasının şart olduğuna inanıyorum…

Elbette “kendi kafama” göre bu sonuca varmış değilim.

Konuyla alakalı analizleri, yorumları, spekülatif söylemleri, beklentileri okuduğumda çıkardığım sonuç budur.

-*-*-

Recep Tayyip Erdoğan, 2011 yılında henüz başbakanken, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun yüzüncü yılı olan 2023 için iddialı ekonomik hedefler belirlemişti…

Türkiye'yi 2 trilyon dolarlık GSYİH ve kişi başına düşen 25 bin ABD doları gelirle, Dünya’nın en büyük ekonomilerinden biri yapmayı hayal etmişti.

-*-*-

2023’e bir yıl kala, Türkiye bu hedefin çok uzağındadır. Ve gidişat kötüye doğrudur.

Kişi başına düşen gelir 2013'te 12 bin 600 dolardı. Şu anda 8 bin dolar civarındadır.  

2023'te cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri yapılacak. Erdoğan ve hükümetinin ekonomi politikası tercihleri, sorunları hafifletmekten çok ekonomiye zarar verme riskini taşıyor.

Bilimden uzak, hurafelerle ekonomi yönetilmeye çalışılıyor…

Bir çok uzmana göre, radikal dinciliğin bir tarafı oluşturduğu siyasi kutuplaşma ve milliyetçilik son zamanlarda siyasete egemen oldu…  

Ve bu siyaset, ne yazık ki halkı resmen açlığa sürüklemeyi önleyemedi.

-*-*-

Bazı siyasi adımlar kaçınılmazdır.

Erken seçim kararı bu adımlardan biri olabilir.

Ama kesinlikle konuyla ilgili tüm uzmanların üzerinde durduğu şey, daha demokratik, daha adil, daha insan haklarına önem veren, kin güdülmeyen, tek adam rejimi görüntüsü vermeyen bir sistemin yaratılmasıdır.

Değilse, Pazartesi akşamı yaşananlar sadece bir akşamlık rahatlama olur; siyaset değiştirilmezse, bu gemi su almaya devam eder; Erdoğan ve arkadaşları 2023’ü görmez…

-*-*-

Erdoğan’ın ne yapması mı gerekiyor?

Birkaç örnekle açıklayalım mı?

Hemen!

Mesela,  Türkiye, önümüzdeki Ocak ayının ortasına kadar Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda, Avrupa’nın beklentilerine olumlu yanıt vermek zorundadır.

Doğu Akdeniz’deki “yayılmacı ve saldırgan” tavrını yumuşatmalı, uzlaşı aramalı ve Kıbrıs sorununu siyasi rehine olarak kullanıp, saçma sapan egemen eşit devlet alakasızlığını derhal durdurmalıdır.

-*-*-

Bu arada belirtmekte fayda var; Ersin Tatar, Torosların fotoğrafını çekmeyi sürdürsün, inşallah seneye Mersin ya da Antalya’ya vali olur, olmadı, bölgede bir kaymakamlık ayarlarlar kendisine… O da olmadı, gider Nasreddin Hoca ile göle maya çalar!

 

Kavgan kavgamızdır Lena Melanidou

Hiç tanımadım O’nu…

Ne elini sıktım, ne sohbet ettim…

Üç – beş kez İki Toplumlu Koroyu dinlemişliğim vardı…

Adını bile “sorsalar,” belki hatırlamazdım…

Ama O, çeyrek asırdan beri iki dilde şarkılarla hep barışa yürüyen, en büyük kavga gruplarından birinin lideriydi…

-*-*-

Evet kavga grubu…

En büyük kavgayı veren, bir birinden güzel, bir birinden iyi barış güvercinlerinin orkestrasının iki şefinden biriydi…

-*-*-

Bazen Karpaz’da, bazen Baf’ta…

Her yerde, her zaman…

Sadece “Kıbrıs’ta barış” içindi o büyük kavga…

-*-*-

Arkadaşlarının sanal medyadaki mesajlarının bazılarını okuduğumda, dakikalarca ağladım o hiç tanımadığım, elini hiç sıkmadığım, adını “sorsalar” bilemeyeceğim kadın için…

-*-*-

Ne güzel insandın sen…

Ne şerefli bir kavga verdin sen…

Hiç bilmesek de seni; bilenlerin anlattıklarından işitsek de kim olduğunu; kavgan kavgamızdır LENA MELANIDOU…

Seni seviyoruz…

Huzur içinde uyu…


lena.jpg

Fotoğrafı Facebook’ta görmüştüm, oradan aldım… Nisan 1965’te katledilen Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’in anıt mezarları önünde, İki Toplumlu Koro’nun eş şefleri Lena Melanidou ve Kürşat Tilki… Lena Melanidou artık kalplerde yaşayacak… Saygı ve sevgimiz hiç eksilmeyecek…

Bu yazı toplam 2615 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar