Erdoğan, Bismillah, İnşallah!
Cenevre’de ne olup bittiğini uzaktan yorumlamak o kadar kolay değil!
Bu yazıyı yazarken, henüz beş tarafın Cenevre’deki en yetkili kişilerinin BM Genel Sekreteri ile yediği akşam yemeği dışında bir gelişme yoktu!
-*-*-
Açıklamaları, Cenevre’de bulunan bazı arkadaşlarımızın yorumlarını okurken çıkardıklarımız var mı peki?
Evet var!
-*-*-
Mesela bana göre en çok dikkat çeken olay, TC Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile KC Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis’in 15 veya 20 dakika da olsa “baş başa” veya “ayak üstü” sohbetleri!
-*-*-
Başka dikkat çeken?
Ersin Tatar’ın, “geçmişi unutalım... İşbirliği kültürünü geliştirelim...” şeklindeki sözleri...
TMT’cileri ve Hasan Yılmaz Işık abimizi kızdırması gereken açıklamalar bunlar ama yaptı bir kere!
Çok olumlu, çok ileri, Ersin beyden asla beklenmeyen açıklamalar...
-*-*-
KIBRIS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mete Tümerkan’ın yorumu da benim açımdan çok önemli...
Çünkü, bu yorumun temsil ettiği “grup”, sonuçta KKTC’deki Türkiye menşeli en egemen gruplardan biri... Hatta birincisi...
-*-*-
Ne dedi Tümerkan kardeşimiz?
Özetle dedi ki, “... Daha önceki zirvelerde hep federal zeminde bir çözüm arayışı olurdu... Burada o yok... Hatta kapsamlı bir çözüm arayışı da yok...”
-*-*-
Evet “federal zeminde çözüm” hiç konuşulmamış olabilir ama gerek Tatar’ın, gerek Fidan’ın, gerekse sevgili Tümerkan’ın temsil ettiği “kitlenin” ana savunma tezi olan “Eşit ve egemen, ayrı bir Kıbrıs Türk Devleti” de zirvede asla gündeme gelmedi!
-*-*-
Sonuç?
Evet, yeni bir süreç başlayacak...
Bu kesin...
Adı şu olacak bu olacak falan da değil!
-*-*-
Recep Tayyip Erdoğan, yeni süreçte esas oğlan!
Tek yetkili!
Cenevre ve sonrasındaki temaslarda Erdoğan’ın ne tür bir karar vereceği belli olacak!
-*-*-
Yani ötekilerin hiç mi önemi yok?
Yunanistan, İngiltere, Kıbrıslı Rumlar?
Hayır!
Onların da elbette önemli görüşleri, talepleri, düşünceleri olacaktır!
Ancak anlatmaya çalıştığım şudur; Türkiye, yaşanacak al – ver temaslarında “mutlu” edilirse, bu iş bitecektir...
-*-*-
Bir başka “tahmin”de bulunayım ya da bir ekleme yapayım; AB ve Donald Trump, önümüzdeki süreçte meseleye müdahil olur, taraf olur, el atar, omuz verirse, Erdoğan daha kolay “evet” der!
Hatta, bırakın eşit egemen ayrı devletimizi; geçiniz federasyonu; 1960’a bile geri dönmemize “ok” verir!
-*-*-
Geçmişte askerlik görevini yerine getirmiş olanlara – tabii ki Tatar hariç – bir örnek vermek istiyorum:
“Erdoğan bu söylediğini asla yapmaz” diyenlere parola olarak “Apo”, işaret olarak da “bebek katili” diyorum!
-*-*-
Başlıyoruz!
Vira Bismillah ve de İnşallah!
Acı?
Efendim, kız çocukları okula başlarını örterek gitsin mi gitmesin mi?
Açık ve de net görüşüm şudur ki; “... İsteyen başını açar, isteyen açmaz...”
Bu bir insan hak ve özgürlüğü meselesidir...
Bu kesinlikle din ve inanç özgürlüğü meselesidir...
-*-*-
Peki, acı olan nedir?
Geçen gün de yazdık!
Acı olan, bu konuda “zorlayıcı” yasal düzenleme yapmak veya yapmaya kalkışmaktır!
-*-*-
Acı olan, bu zorlayıcı yasal düzenlemenin ki bizde adına Disiplin Tüzüğü falan deniyor, ister “Anavatan” deyin iste Türkiye; sonuçta “yabancı bir ülkenin talimatı” sonucu yapılmış olmasıdır...
-*-*-
Daha da acı olan, bu yasal düzenlemenin, “laiklik karşıtı” bir aklın ürünü olmasıdır...
-*-*-
Ve en acısı, kendini laik – Kemalist sayan zihniyetin, sırf koltuk – makam ve başka çıkarlar uğruna, bu “yabancı ülke talimatı”na ya da en basit ifadeyle “rica”sına “evet efendim”ci yaklaşımdır!
-*-*-
Egemen ve eşit devletmiş da, bunlar da bu devletin yöneticileriymiş!
Yok daha neler!
KKTC’de en ucuz şey: Ölüm!
Osman Evram yaşamını yitirdi...
Tanıdığım veya tanıştığım biri değildi...
Hal böyle olunca da, açıkçası “herkes ölür, herkes ölümü tadacak” dedim, geçiştirdim...
-*-*-
Bir arkadaşımın meğer can dostuymuş...
O arkadaşla konuştuk...
Anlattı...
-*-*-
Anlattıklarını dinlediğim zaman, ilk anda tüylerim diken diken oldu!
Öyle bir doktor ihmali iddiası vardı ki, adeta “ölüme sebep olma” gibi bir noktaya geldim!
“Polis bakmalı bu meseleye” dedim!
-*-*-
Osman Evram rahatsızlanıyor...
Hastaneye götürülüyor...
Saat 24.00’e kadar nöbetçi, 24.00’ten sonra on call yani çağrılırsan gel durumda olan doktor defalarca aranıyor, mesaj gönderiliyor ama ne gelen var ne giden!
İddia böyle!
-*-*-
Sağlık Bakanlığı doktorla ilgili araştırma başlattı!
Doğru olan bu!
-*-*-
Sadece cahilliğimi affedin ama anlamadığım bir de şu var:
“Tamam ilgili uzman doktor bulunamadı, O’na ulaşılamadı... Belki de haklı gerekçesi vardı, kim bilir 24 saat nöbet tutması gerekirken, 50 saattir nöbetteydi, ev gitti, dinleneyim derken bayıldı, kaldı!
-*-*-
Peki, farz edelim ki o doktor o gün nöbetçi değil de Brezilya’da tatildeydi!
İlgili hastane, o doktor yoksa müdahale edemeyecek bir hastane mi?
-*-*-
Dediğim gibi, cahillikten – bilgisizlikten soruyorum; bazı nöbetler, doktorları çalışamaz – felç hale sokuyor mu?
Bazı doktorlar, hem devlette hem de özelde çalıştıkları için çok ama çok çok yorgun olup, hastalarına doğru bir şekilde hizmet veremez durumda mı?
-*-*-
Bizim sağlık sistemimiz çöküktür!
Hastanelerimiz bitiktir!
Yeni yapılan, yapılmaya çalışılan, yarım kalan, bir türlü bitirilemeyenler ihale kerhaneciliği kapsamında, hastaneden çok “müteahhide para basan”; halkın da parasını yiyen binalar mı?
-*-*-
Tüm Dünya’da artık hastaneler akıllı binalar olarak inşa ediliyor!
Bizde hastaneler, özellikle Girne ve Güzelyurt’taki iki “muamma bina”, “para yiyen ve bitirilemeyen hastaneler” olarak tarihe geçeceğe benziyor!
-*-*-
Bir insan pisi pisine öldü!
Ailesi – arkadaşları perişan...
-*-*-
Hesap verecek olan yok mu?
Yoksa herkes çok haklı mı?
-*-*-
Ve KKTC de eşit ve egemen, öyle bildiğiniz modern bir devlet mi?
Yoksa işimizin özellikle sağlıkla ilgili bölümünde tamamen Allah’ın sorumlu olduğu bir “maskaralık” mı?
-*-*-
KKTC’de en ucuz hatta tek ucuz şey ölüm!
Birgün Gazetesi yazdı: Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı için bir günde 55 milyon TL’den fazla para harcanıyor... Gazete, “Saray adeta bir kara delik” başlığını manşetinden kullandı... KKTC’deki benzer sarayımız ve yeni parlamento binamızla dört minareli camimiz ve etraftaki beripterocukları düşündüm... Çok yakında hizmete girecekler... Zenginlikte Brunei Sultanlığı’nı kıskandıran KKTC, bunların masrafını çok kolay karşılar canım!