Erdoğan, Hristodulidis ve Putin!
Washington Post gazetesi, geçtiğimiz hafta, “2023 Yılında Dünyanın En Önemli Seçimi Türkiye'de Olacak” başlıklı bir analiz ya da yorum yayınladı.
Yorumu, Bloomberg’ten Bobby Ghosh kaleme aldı…
-*-*-
Ghosh’a göre, “Bu yıl izlenmesi gereken ve uluslararası sonuçları olacak pek çok genel seçim arasında, Nijerya'nın Şubat ayında yapılması planlanan seçimleri açık ara en büyüğü olacak… Ekim ayına kadar açıklanacak olan Pakistan'ınki muhtemelen en gürültülü olacak. Ancak en önemlisi, hiç kuşkusuz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye üzerindeki iktidarını üçüncü on yıla yaymaya çalıştığı 18 Haziran'da gerçekleşecek.”
-*-*-
Ghosh, “Kıbrıs’ta da cumhurbaşkanlığı seçimi var”ın farkında bile değil…
Ya da şöyle bir yorum yapalım; “kimse küçük balıklarla uğraşmaz”…
Kıbrıs’ın Cumhurbaşkanı’nın kim olacağı ile Batı sanki ilgilenmiyor…
-*-*-
Kıbrıslı birinin bunu kabul etmesi tabii ki normal değil…
Bence Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı seçimi de çok önemli…
Washington Post’ta da yer alan analizde belirtildiği üzere, Erdoğan’ın Rusya ya da Vladimir Putin ile “yakınlığı” ve haliyle Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesi muhtemel Nikos Hristodulidis’in “Putin yakınlığı”, Kıbrıs sorunu üzerinde kesinlikle etkili olabilir…
-*-*-
Bobby Ghosh’un yorumlarına geri dönecek olursak…
Ghosh’a göre, “(Erdoğan’ın) 19 Haziran'da gitmesini dileyenler, bundan sonra kimin veya neyin geleceği konusunda net değil.”
Erdoğan’ın karşısına kimin çıkacağı belli olmadı…
-*-*-
Ghosh’a göre Batılı liderler Erdoğan'ın kaybetmesinden kesinlikle memnun olacak. Çünkü Ghosh diyor ki, “… Rusya'dan füze savunma sistemleri alarak NATO'nun güvenliğini baltaladı, İsveç ve Finlandiya'nın üyeliğini engelleyerek ittifakı boşa çıkardı, defalarca Avrupa'yı mülteci akınına uğratmakla tehdit etti ve son aylarda Yunanistan'a karşı giderek daha kavgacı bir söylem savurdu. Ankara'nın Washington ile ilişkileri, üst düzey Türk yetkililerin ABD'yi rutin olarak Erdoğan'a karşı bir darbeyi desteklemekle ve terörist gruplarla suç ortaklığı yapmakla suçladığı noktaya kadar gerginleşti.”
-*-*-
Ghosh, yorumunun bir yerinde özetle şu ifadeleri kullanıyor:
“… İstanbul düşünce kuruluşu EDAM'ın direktörü Sinan Ülgen, Erdoğan'ın yenilmesi durumunda, ‘halefi Türkiye'yi farklı bir dış politika aktörüne dönüştürecek, Batılı bir ulus olarak konumundan daha rahat olacak’diyor. Ancak bu gerçekleşse bile, kimse 180 derecelik hızlı bir dönüş beklememeli. Erdoğan'ın, radikal dünya görüşünü Türk kurumlarına -hükümet, ordu, akademi, dini kurumlar ve medya- tohumlamak için 20 yılı vardı. 19 Haziran'da yeni cumhurbaşkanı gelirse Erdoğan'ın inşa ettiği yapıyı yıkmaları gerekecek. Görev daha da zor olacak çünkü partisi AK Parti, değişime şiddetle direnecek bir parti olarak parlamentoda önemli bir mevcudiyetini sürdürecek…”
-*-*-
Ghosh bence çok iyi niyetli…
Veya çok iyimser bir yorum yazmış…
Bence Ak Parti’liler, olası bir yenilgiyi asla kabul etmeyecek ve Türkiye ciddi anlamda karışacak…
-*-*-
Ve son günlerde bizdeki din tartışmalarıyla ilgili “ışık” olabilecek bir yorumu da var Ghosh’un…
Diyor ki, “… Erdoğan'ın modern Türkiye'nin kurucusu Kemal Atatürk tarafından inşa edilen laik derin devletin altını oymak için on yılın en iyi zamanını harcadığını ve AK Parti'nin bu dönem boyunca parlamentoda rahat çoğunluğa sahip olduğunu hatırlamakta fayda var.”
-*-*-
KKTC’de bunu çok net gördük ve hala görmekteyiz…
Yıllarca Kıbrıs Türk toplumunu, Ghosh’un da bahsettiği laik derin devlet yönetti… Erdoğan bu derin devleti ortadan kaldırdı ve kendi derin devletini oluşturdu… Şu anda da Erdoğan’ın derin devleti, Kuzey Kıbrıs’ı yönetiyor…
Kısacası, “üniformalı derin devlet”ten, “cübbeli rüşvetçi ihaleci derin devlete” geçtik ama “yönetilmekten bir türlü kurtulamadık!
-*-*-
Türklerin çoğunluğu, Ghosh’un da belirttiği gibi, ülkelerinin yanlış yöne gittiği düşüncesinde…
Ve Ghosh diyor ki “… O halde neden birçok kişi Türkiye'nin gidişatını düzeltmesi için hala Erdoğan'a bakıyor? Kısmen bunun nedeni dizginleri kimin elinde tuttuğunu bilmemeleri. Ana muhalefet partileri, Altılı Masa olarak bilinen birleşik bir cephe oluşturdular, ancak seçim gününe altı aydan az bir süre kaldı ve henüz cumhurbaşkanı adaylarını açıklamadılar. Önde gelen iki aday, ana muhalefet partisi CHP'den: İstanbul belediye başkanı Ekrem İmamoğlu ve uzun süredir parti lideri Kemal Kılıçdaroğlu…”
-*-*-
Ghosh’un bazı analizleri de şöyle:
“… Erdoğan'ın tercih ettiği rakip, Kılıçdaroğlu olacaktır. Birçok Türk siyasi analist, daha genç ve daha karizmatik İmamoğlu'nun daha güçlü bir rakip olacağını söylüyor.”
“… Ancak Erdoğan'ın hâlâ güçlü olan rakamları, özellikle ekonomi baharda toparlanma belirtileri gösterirse, her türlü rakibi geride bırakabileceğini gösteriyor. Başkan, karamsarlığı ortadan kaldırmak için Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'dan gelen yatırımlara ve banka mevduatlarına ve Putin'in Türkiye'yi Rusya'nın doğal gaz ihracatı için bir merkez haline getirme vaatlerine güveniyor. Erdoğan ayrıca Türkiye'nin Karadeniz'deki kendi doğal gaz buluntularından bahsediyor ve beklenmedik bir gelir artışı spekülasyonlarını teşvik ediyor. Geçen ay asgari ücrete yüzde 55 zam yapıldığını açıkladı; geçen hafta memur maaşlarına ve emekli maaşlarına zam yaptı…”
-*-*-
İzliyoruz…
Elektrik duasıyla inşallah…
Elektrik diyelim ki kesildi!
Ne yaparsınız?
Tabii ki cinler tepeye çıkar!
-*-*-
Tahsin abim da tepededir!
Cinlerden rica edersiniz!
Tahsin abimin yanına giderler, tepede “elektrik gelsin duası” okurlar!
Hep birlikte!
-*-*-
Bu arada yan tarafta bir kişi, “egemen eşit, egemen eşit be gardaş…” diye gezinmekte, fotoğraf çekmektedir.
-*-*-
Şaka bir yana; her sorunu Allah’a havale eden inançla, elektrik kesintisini de aynı makama havale edip, şu duayı yaparsak, eminim ki bir şeyler olacaktır…
İşte bir miktarını interneten esinlendiğim ve bazı eklemelerle hazırladığım duamız:
-*-*-
Allahumme amper-i ala, düğmeyi basa, tirbünü aça, mazoti bite ve voltaje difinuyn.
Resist-u mukellefiye – tüm-i ambarün, katranla dolayum.
Ve şalter hurayn.
Ya mellezi türbin-i aleyn bolla rüşvetün..
Teknecik-i santral ellezi ve'l vasfı aleyhim no pata patun ve meftaun.
İnşallah – sunat – ül atun.
Gayril alişan – ül mafiş para, çift priz humayn gadeyifin ve sigortalayün.
Esselamu eşit egemenün, Ersin – il kestanein; vesvasıl Ünal – ü asanihim floresanühü ve gınnabin!
Gayril rüşvetin, kütübi enne Kıbtek’in özelleştirin; ilahin anavatanühü – tecavüzük müstahaküm – ül toplimün.
Ve ubeptühü, Ariklibutun Fikritün!
Gayril mağdubi ememen ül eşitün!
Amin!
-*-*-
Amma soğudu hava ha!
Donduk ya hu!
Elektrik da yok!
Ama olsun, elektrik üretecek dinamolarımız olmasa bile, kimseye benzemeyen heykellerimiz, külliyemiz, ve dinamo gibi kafaya sahip yönetenlerimiz – harika bir liderimiz var!
Ama hepsinden önemlisi, egemen ve eşit bir devlet sahibiyiz!
-*-*-
Bu arada belirtelim…
İslam dininde “beddua” var mı?
Evet vardır…
Dinimiz, “… haksızlığa uğrayanların zalime beddua etmelerine izin verir…”
Bu arada özellikle mazlumun bedduasının kabul olacağına dair bazı hadisler de vardır…
-*-*-
Ancak yine de İslam’da bir çok hadis, zalime beddua etmek yerine ona acımayı öğretir… Zalimin ıslah olması için dua edilmesini tavsiye eder…
-*-*-
Tercihim, bizi bu duruma düşürenlerin affedilmesi veya ıslahı yönünde değildir; haliyle üzgünüm ama anlayacakları dilden beddua ediyorum:
“… Cami gibi derdiniz, minare gibi fitiliniz olsun”…
Yeter artık!
Amin!
Amerikalı eğitimci – yazar Marianne Williamson’a (fotoğraf) göre “Tanrı elektrik bizler de ampulüz”… O zaman KKTC’de “Tanrı yok” ama biz her şekilde çok fena yanıyoruz!