1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Erdoğan kazanırsa, Erdoğan kaybederse!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Erdoğan kazanırsa, Erdoğan kaybederse!

A+A-

Tayyip Erdoğan gider mi?
Türkiye’de Ak Parti’nin çeyrek yüzyıllık hükümranlığı sona erer mi?

-*-*-

Bilemiyorum!
Olabilir de olamayabilir de!

-*-*-

Peki giderse ne olur?
Gitmezse ne olur?

-*-*-

Yani CHP’den medet ummak gibi bir inançta hiç olmadım ama demokrasi, hukuk ve insan hakları açısından; modern yönetim bilimi anlamında Erdoğan’ın daha fazla kalmasının faydası olmayacağı inancım tamdır!

-*-*-

Eğer Erdoğan şu andaki “ayaklanmayı” veya “olayları” atlatırsa, Türkiye’de sadece demokrasi, insan hakları ve adalet değil, görüntü nettir ki ekonomi de iflas eder…

-*-*-

Batı ülkeleri ile doğu ülkeleri arasındaki en önemli farklardan biri; bu tür ayaklanma veya olalar neticesinde ülkenin daha iyiye ve daha kötüye gitme olasılığının net olmasıdır…

-*-*-

Eğer şu anda Türkiye’de yaşananlar, örneğin Fransa’dakilere benzer baş kaldırılar gibi olursa, ülke demokrasisine katkısı çok fazla olur… 

-*-*-

Ama eğer Bangladeş ve Pakistan’daki benzerleri gibi olursa, Erdoğan rejimi çok daha gaddar, çok daha katı hale dönüşür; Türkiye’de yönetim şekli mutlak bir diktatörlük halini alır…

-*-*-

Tabii ki AB ilişkileri kesinlikle sekteye uğrar…
Kürt ve Kıbrıs sorunlarında çözüm umutları azalır…
Türk Lirası daha da değer kaybı yaşar…
Yoksulluk – açlık artar…

-*-*-

Sadece ve kesinlikle şeriat yanlıları çok güçlenir…
Tarikatlar güç kazanır… 

-*-*-

Haaa orta yol var mı?
Yani “win win” şansı söz konusu değil mi?

-*-*-

Ekrem İmamoğlu, hakkındaki suçlamalar yüzde yüz gerçek olsa dahi; taraftarlarının buna ikna edilebilmesi olasılığı çok düşüktür…

-*-*-

İmamoğlu aleyhine ortaya atılan yedi veya daha çok suçlama iddiası yüzde yüz gerçek olsa bile, taraftarlarının emin olduğu tek şey, Erdoğan’ın kişisel gücüyle bu sürecin yaratılmış olduğudur…

-*-*-

Türkiye, 1923 yılından 2000’lere kadar Mülkiyeliler ve Harbiyeliler tarafından, ağır Kemalist tavırla yönetildi…

-*-*-

İsmet İnönü’nün Adnan Menderes’e yenilgisi ve akabinde hiçbir zaman tam anlamıyla bir CHP iktidarı olmamasına rağmen, Kemalist egemenlik, hep mutlak oldu…

-*-*-

Ve bu süreçte ağır cehalet karanlığında bırakılan çok önemli bir kesim; kendi iç örgütlenmesini o kadar başarılı bir şekilde yaptı ki; tamamı, Kemalist Mülkiye ve Harbiye’den usanmış olan aydınları da yanına çekip, Tayyip Erdoğan ve Ak Parti çevresinde büyük bir güçle iktidara geldiler…

-*-*-

Ve gelir gelmez en ok tasfiye edilenler de, tabi ki Harbiyeliler ve Mülkiyeliler oldu…

-*-*-

Fazla “dokunulmayan” Mülkiyeliler de vardı ve bunlar, kendi içlerinde “daha sağlam demokrasi ve daha liberal bir Türkiye” iddiasıyla, Harbiyeli kıyımına pek ses çıkarmadılar hatta “Askerin barakalara dönüp, siyasetten uzaklaştırılması çok iyi oldu” yorumlarını da yaptılar…
Bu görüşte olanlardan biri de bendim… 
Hala haklı veya doğru olduğuma inanıyorum…

-*-*-

Şu anda “laiklik” yanlısı bir birinden çok farklı gruplar, İmamoğlu olayı bahanesiyle sokaktadır…
Mesele Ekrem İmamoğlu meselesi değildir…
Mesele Erdoğan’ın artık ipin ucunu kaçırmış olmasıdır çünkü 25 yıl iktidarda kalmak, Erdoğan’ı seçimle gelmiş olsa bile, yıpratmış ve diktatörleştirmiştir…
Adalet, insan hakları ve demokrasi ciddi hasarlıdır.
Ekonomi de bunların yan tarafında çöküktür… 

-*-*-

Peki Erdoğan kalırsa KKTC’de ne değişir?
Giderse ne değişir?

-*-*-

Erdoğan kalırsa, KKTC’de yakın bir gelecekte Ersin Tatar ve hükümetteki her erkek şahsın yakını, örneğin eşi veya sevgilisi olan kadınlar kesinlikle başlarını örter!

-*-*-

Tatar ve ahbapları, gizli gizli içmek zorunda kaldıkları alkolden tamamen uzak durur…

-*-*-

Ama korkudan biat ve korku kaynaklı itiatla göreve devam tabii ki!
Zaten onlar için önemli olan da budur!

-*-*-

Tüm okullarda kız öğrencilere ve kadın öğretmenlere başlarını bağlama zorunluluğu getirilir…
Müdür olarak atanacak olanların bıyıkları badem, sakalları Şeriata uygun olacaktır!

-*-*-

Ben ve benim gibiler ya Kıbrıs Cumhuriyeti ya da İngiltere’ye sığınırız!
Belki Avustralya!
Kabul ederse tercihim Yeni Zelanda!

-*-*-

İzliyoruz!
Endişeliyiz!
Olaylar umarım büyümez!
Ve hatta umarım Erdoğan, “bırakma zamanımın geldiğini görüyorum, buyurun” der!

-*-*-

Kısacası, bu saatten sonra, Erdoğan’ın kazanması ve görevde kalması demek, çok ciddi hasar, çok ağır demokrasi zedelenmesi, çok büyük adalet sıkıntısı ve ağır insan hakları ihlalleridir…
Mutlak dikta rejimine geçiştir…
Tanrı Türkiye’yi korusun!
Bizi de tabii ki!


Bir bir daha 31 eder mi?

Rum basınının iddiasına göre, Ersin Tatar Cenevre’de iki ayrı kriz çıkardı…
Birincisi, Tatar’ın, masaya ayrı devlet talebi getirme çabasıydı…

-*-*-

İddiaya göre Tatar’da, Kıbrıs sorunun iki devlet temelinde çözümüne ilişkin bir belge sunulma niyeti vardı ama Genel Sekreter buna müsaade etmedi…

-*-*-

Tatar ısrarcı oldu, sertleşti, şahinleşti ama bu kez devreye Hakan Fidan girdi ve iki devlet işi yattı…

-*-*-

Akabinde, yine iddiaya göre Tatar, kesinlikle BM Genel Sekreteri’nin kişisel temsilci atamasına hele hele de bu ismin Maria Angela Holguin olmasına karşı çıktı… 

-*-*-

Genel Sekreter, bu konuda da Tatar’ın ağası Hakan Fidan’dan izni almayı başardı ve bildiğiniz gibi Türkiye ve KKTC, yeni kişisel temsilciyi kabul ettiklerini açıkladı…

-*-*-

Cenevre’de beklentiler elbette çok fazla olabilirdi ama bazı olanlar da “hiç fena değildi” doğrusu! 
Tatar rezil oldu mu?
Oldu!
Tatar’ı kim rezil etti?
Hakan Fidan!
Bir bir daha 31 değil canlarım benim!

-*-*-

Fotoğrafta, Holguin, BM Genel Sekreteri Guterres ile birlikte görülüyor… (UN Photo/Eskinder Debebe)

un71044632.jpg

Bu yazı toplam 1565 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar