Erdoğan ve Danışmanı
TC Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sayısını bilmediğimiz kadar çok danışmanı var. Yiğit Bulut da onlardan biridir. Elbette sayın cumhurbaşkanının Yiğit beye ne danıştığı sadece kendisini ilgilendirir.
Ama bu danışmanın ikide bir televizyonlara, hem de devlet televizyonu TRT’deki bir programa çıkarak Kıbrıslı Türkleri aşağılayıcı sözler sarfetmesi bir Kıbrıslı Türk olarak bizi de ilgilendirir.
Yiğit Bulut 25 Nisan akşamı TRT’de katıldığı “Derin Analiz” programında program sunucusu Hasan Kurtulmuş ile birlikte coştukça coştular. Ben programın bütününü sonradan izledim. Neredeyse Avrupa’ya, orta doğuya balkanlara sefere çıkacaklar. Konuştukça coşuyor, coştukça konuşuyorlar. Biri söylüyor, öteki de tasdik ediyor.
Bir gece önce kuzey Irak ve kuzey Suriye’ya yapılan hava saldırılarıyla ilgili “oraları zaten bizim topraklarımız, 400 sene oralar milletimizin, ümmetimizin topraklarıydı” diyerek 21 inci yüzyılda hala Osmanlı’nın fetih yıllarına özeniyorlar.
Bir ara işi o kadar ileri götürdü “Fatih İstanbul’u aldıktan sonra ortodokslarla çok iyi ilişkiler kurdu. Zaten bu coğrafya bütünüyle ortodoks ve bu coğrafyada, yani Balkanlar, Rusya ve Osmanlı’nın egemen olduğu bütün coğrafyada yıllarca müslümanlarla ortodokslar birlikte yaşadı. Aralarında hiçbir sorun olmadı” diyecek kadar kendinden geçti.
Sanki tarihte Osmanlı-Rus savaşları hiç olmamış, balkanlarda bütün uluslar isyan etmemiş, Yunanlılar, Bulgarlar, Arnavutlar, Sırplar Osmanlı’ya bayrak açmamış, sanki 1918’den sonra Yunanistan Anadolu’nun batısını işgal etmemiş. Bu efendi bunlardan hiç bahsetmedi.
AB düşmanlığı yaparken bunları unuttu. Çünkü önündeki gündem Avrupa Birliği üyelik sürecini bitirmek ve başka yollara gitmekti. Gideceği yol da eski Osmanlı imparatorluğunu yeniden canlandırmak.
İşte Yiğit Bulut’un rüyası bu. Bu rüyaya kendisi inanıyor, karşısında outran program sunucusu da inanıyor, muhtemelen kendisini hala başdanışman olarak sarayda tutan Erdoğan da inanıyor.
Bakın Yiğit beyin programda Kıbrıs’la ilgili söylediklerine:
“Kıbrıs adasına Avrupa Birliği Bayrağı çekip schengen vizesi ile mi gideceğiz Kıbrıs’a, şehitlerimizin ruhu bizi affetmez” diyen Yiğit Bulut, “normal şartlarda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti topraklarının Türkiye’nin bir vilayeti olması gerekiyor. KKTC Türkiye’nin denizaşırı bir vilayetidir. Bir plakası olur, bir valisi olur. Orada bir Cumhurbaşkanı, orada bir Başbakan, orada bir Meclis var ve bunun masraflarını Türkiye ödüyor sonuçta.”
Ödeme, niye ödüyorsun?
Bırak da kendi ayaklarım üzerinde duracağım bir yapı kurayım.
Niye herşeyime karışıyorsun, niye 1974’den bu yana 43 yıl geçtiği halde hala yavrunun büyümesine izin vermiyorsun?
Yoksa bugüne kadar kimsenin açıktan söylemediği asıl amacın bir gün buraları “deniz aşırı vilayet” yaparak buraya bir plaka, bir de vali atamak mı?
Kalsın biz vilayet olmak istemiyoruz. Burayı vali atayarak yönetme hayaliniz size kalsın. Biz kendi devletimizi kendimizin yönetmesini istiyoruz. Mümkün olursa Kıbrıslı Rumlarla eşit ortak olacağımız federal bir çözüm istiyoruz.
Yok 1800’lü yıllardan sonra Osmanlı’nın memurları hep “Devşirmeler” olmuş da Avrupa bu sayede Osmanlı’nın zihin kodlarıyla oynamış. Yok Balta Limanı anlaşması ile başlayan batı hayranlığı son başkanlık referandumuyla birlikte artık bitecekmiş. Daha neler neler söylemedi. Bu kafa 1571’de Kıbrıs’ı işgal eden Sokollu Mehmet paşanın da bir devşirme olduğunu ve devşirmelerin Osmanlının Avrupa’ya ayak bastığı 1300’lü yıllarda başladığını herhalde bilmiyor.
Hade tarih bilmiyor. Belki okumamıştır. Ama kendisi çok iyi yetişmiş bir finans uzmanıdır. Yani paradan iyi anlar. Programda 3 TL’nin üstü doların abartı olduğunu ve yakında 3 TL’nin altına ineceğini iddia ediyor. Herhalde paradan anlıyor ki yurttaşlarına dolar 3 TL’nin üstünde olduğu sürece TL’de kalmalarını öneriyor. Ne diyelim inanan kalsın. 3 TL’nin altına gelirse biz de görmüş oluruz. Birşey daha eğer Suudi Arabistan ve Kuvet’ten gelen milyar dolarlar olmasa bırakınız doların 3 TL’nin altına inmesini çoktan 4 TL’nin üzerine çıkmıştı.
Son bir not Erdoğan bu danışmanları kendilerine danışmasa bile yanında tutmaya devam ederse kendi sonunu hazırlayacak. Zaten referandum sonucunun sonun başlangıcı olduğunu geçen hafta yazmıştım. Bu tipler konuşmaya devam eder ve Erdoğan da bunları yanından ayırmazsa gideceği köyün minareleri şimdiden görülmeye başladı.
Bu kafalarla “Dimyada pirince giderken, evdeki bulgurdan olacak” bunu da bir kenara yazsın.