Erdoğan’ın ‘ZORU’ başlıyor
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı görevine bugün resmen başlıyor.
Çankaya, O’nun için bir ‘başarı öyküsü’ olsa da, köşk bu başarının ‘gailesiz’ bir biçimde keyfinin çıkarılacağı bir mekan olmayacak Erdoğan için.
En azından köşk günlerinin ilk yılı için bunu söyleyebilmek mümkün.
Çünkü 2015 yılında yapılacak genel seçim, belki de AKP’nin en ‘sıkıntılı’ seçimi olacak.
Ve kuşkusuz ‘sıkıntılı’ bir AKP, ‘sıkıntılı’ bir Erdoğan doğuracak.
AKP’nin 30 Mart yerel seçiminde aldığı %43 ve Erdoğan’ın 10 Ağustos’ta elde ettiği %52, genel seçim sonrası hedeflenenler için çok da ‘rahat’ oranlar değil.
Öncelikle böyle bir ‘sorun’ var.
Önümüzdeki on ay boyunca AKP bu ‘sorunu’ bertaraf etmek, yani güç kazanmak zorunda.
Ancak şöyle bir ikilem var bu noktada:
Bir yandan oy artırmak durumunda olan yani şu anda sahip olduğundan daha geniş bir kesimin desteğini almak durumunda olan bir AKP var.
Diğer yandan ise zora girdikçe ‘sertleşen’ bir Erdoğan ‘gerçeği’ var.
Erdoğan’ın ‘son dönem’ pratiği bize bunu net biçimde gösteriyor.
Tepki aldıkça öfkelenen, agresifleşip saldırganlaşan, despotik ve otokratik ‘hallerini’ daha da yoğun biçimde hissettiren bir siyasetçi var karşımızda.
Hukuku ve kanunları ‘masadan’ kaldıran, medyayı susturan ve bu ve benzeri tüm icraatı daha da ileriye taşımaktan çekinmeyeceği gün gibi ortada olan bir siyasetçi.
Yani uzun lafın kısası Erdoğan, 2015 genel seçimi öncesinde AKP’nin göğüslemek zorunda kalacağı her türlü sıkıntı ve AKP muhalifi her kesimin AKP’ye, yani aslında kendisine yönelteceği her türlü tepkiyle, çok açıktır ki daha da agresifleşecek, daha da saldırganlaşacak ve bunu O’nu daha bir ‘demokrasi katili’ haline getirecek.
Bu aşamada aksini ummak, fazlaca saflık olur kanaatindeyim.
Cumhurbaşkanlığını kazanmak sakinleştirici bir etki yaratabilirdi, ancak yaratmadı, bunu görebiliyoruz.
Çünkü hedefe henüz varılmış değil, Erdoğan henüz arzu ettiği yetkilere kavuşmuş değil.
İşte ikilem de bu; Erdoğan hem sertleşip hem de nasıl oy artıracak?
Bu noktada gözler Davutoğlu’na dönüyor.
Davutoğlu’nun parti liderliğinde geçilecek bu bir yılda, siyasi kariyerinin birinci periyodunu ‘iyi’ derece ile geçip, ikinci periyodunda ‘sınıfta kalan’ eski Dışişleri Bakanı’nın göstereceği performans önemli olacak.
Ancak Davutoğlu’nun, ‘Erdoğan’ın idaresindeki Başbakan’ olacağını görmek için de medyum olmaya gerek yok.
Dolayısıyla bu ‘performansın’ ölçüm kriteri de aslında Erdoğan’ın kendinde olacak.
Abdullah Gül faktörünü de unutmamakta fayda var.
Gül, partinin ‘ağır topu’ olarak bir köşede beklerken, ne Erdoğan ne de Davutoğlu rahat olabilecek.
Gül’ün Erdoğan’a yönelik ‘saklı’ öfkesinin ‘açık’ sinyallerini halihazırda almış durumdayız.
Ve Erdoğan önümüzdeki dönemde, partisine yani siyasete döneceğini açıkça dile getiren Gül’le de açıktan ya da derinden mücadele etmek durumunda kalacak.
Bu mücadelenin hangi seyirde yol alacağı, Gül’ün nasıl bir strateji izleyeceğine bağlı.
Türkiye siyaset sahnesi yakın gelecekte yeni baştan şekillenecek.
Erdoğan’ın ‘Yeni Türkiye’ ülküsünün seyri ne olur bilemem ama, ‘yeni’ bir ‘AKP’sinin olacağı kesin.