1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Ergören: “Tedbir alınmazsa, Şubat sonuna kadar 40 bine yakın yeni vaka olabilir”
Ergören: “Tedbir alınmazsa,  Şubat sonuna kadar  40 bine yakın yeni vaka olabilir”

Ergören: “Tedbir alınmazsa, Şubat sonuna kadar 40 bine yakın yeni vaka olabilir”

COVİD-19 teşhisinde “altın standart” moleküler tanı yönteminin PCR olduğunun altını çizen Ergören, “Antijen testlerin, Omikron’da %40-50 oranında ‘yanlış negatif’ sonuç verdiğine işaret etti.

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER

Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ)Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Çerkez Ergören, COVİD-19 teşhisinde hem Dünya Sağlık Örgütü (WHO) hem de Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) tarafından vakaların ve temaslıların test edilmesi için en güvenilir metodoloji olarak kabul edilen “altın standart” moleküler tanı yönteminin PCR olduğunun altını çizdi.

“Kuzey Kıbrıs’ta SARS-CoV-2 Omikron Varyantı Gözetim ve Risk Değerlendirme Teknik Bilgilendirme Raporu”nu hazırlayan YDÜ Hastanesi Tıbbi Genetik Tanı Laboratuvarı sorumlusu Doç. Dr. Mahmut Çerkez Ergören, 22 Aralık 2021’de Sağlık Bakanlığı’na bir rapor göndererek Omikron varyantının tanısı için kullanılan antijen ve PCR’la ilgili ön değerlendirme sonuçlarını paylaştıklarını anlattı. Doç. Dr. Ergören, “Hızlı antijen testlerinin, protokollere göre doğru uygulanıldığında bile, ~%40-50 oranında Omikron varyantı için ‘yanlış negatif’ sonuç verdiğini saptadık. Son günlerde gözlenen yüksek vaka sayılarında hızlı antijen uygulamasının da payı büyüktür. Dünyanın çoğu yerinde antijen hiç kullanılmamaktadır, bizde de antijeni devreye sokunca kontrolü yitirdik” diye konuştu.

PCR’ın antijen testlere kıyasla yüksek hassasiyette ve doğrulukta sonuç verdiğini vurgulayan Doç. Dr. Ergören, “Hızlı antijen testleri kitle taramaları için önemlidir. Fakat, ülkemizde hızlı antijen testleri daha farklı uygulandı, normal uygulamanın parçası oldu. Pek çok şeyi antijene bağlandı, PCR zorunluluğu azaltıldı. İnsanlar antijene çok güvendi. Ayrıca piyasada çok farklı antijen kitleri var, bunların doğruluk payları da farklıdır” dedi.

“Omikron, 50’ye yakın mutasyona sahip” 

  • Soru: Omikron varyantının yayılmaya başlamasıyla bütün dünyada olduğu gibi Kıbrıs’ın kuzeyinde de vaka sayılarında artış oldu, günlük 1000 rakamına ulaşıldı. Omikron varyantı nasıl bir varyant?
  • Doç. Dr. Ergören: Dünya genelinde 31 Aralık 2019-22 Aralık 2021 tarihleri arasında, 5 milyon 362 bin 986 ölüm dahil olmak üzere, 274 milyon 823 bin 095 COVİD-19 vakası bildirilmiştir. Salgının en başından itibaren COVİD-19 enfeksiyon ajanı SARS-CoV-2 genomunda, virüsün çoğalmasından oluşabilecek ya da hastalığa karşı üretilen mevcut aşıların başarısı kaynaklı mutasyonların aynı genom içinde toplanması ile viral genetik soylar yani varyantlar oluşmaktadır. Mutasyonlar ve varyantlar tüm virüsler için çok normaldir. Bu mutasyonların çoğunun viral davranış üzerinde önemli etkileri olmaması beklenilen bir durum olmasına rağmen, bazı mutasyonlar virüsün karakterini değiştirebilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), yeni varyantları halk sağlığı risklerine göre sınıflandırır. 26 Kasım 2021’de DSÖ, Virüs Evrimi Teknik Danışma Grubu’nun tavsiyesini takiben B.1.1.529 varyantını endişe-verici varyant (VOC) olarak belirlemiş ve bu varyanta Omikron adı verilmiştir.
    Virüsler insan hücresine girdikten sonra çoğalmak ister, kendi kendini kopyalar. Bu kopyalamalar sırasında bazı hatalar olur, mutasyonlar olur, bunların bütünü de varyantları oluşturur. Küresel COVİD-19 salgını devam ederken de bu oldu. Bu varyantlar aşılarla ve ilaçlarla karşılaştıkça, hayatta kalmak için yeniden mutasyona uğrar. 
    Omikron, 50’ye yakın mutasyona sahip, bugüne kadar tanımlanan varyantlardan oldukça farklı bir varyanttır. Omikron’a genom dizi benzerliği bakımında en yakın varyant Alpha’dır. Alpha ilk çıkan varyantlardan biridir, bu da Omikron’un tahmin edilenden çok daha uzun süredir var olması ihtimalini akla getiriyor.

“Temel önlemler hatırlanmalı, hassasiyetle uygulanmalı, denetlenmelidir” 

  • Soru: Geçtiğimiz günlerde “Kuzey Kıbrıs’ta SARS-CoV-2 Omikron Varyantı Gözetim ve Risk Değerlendirme Teknik Bilgilendirme Raporu”nu açıkladınız ve Omikron varyantı ile COVİD-19 pandemisinde yeni bir döneme girildiği söylediniz. Bu raporu Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Sağlık Bakanlığı ve Eğitim Bakanlığı ile paylaştınız. Önlem alınmaması durumunda günde 2 bin vakadan bahsediyorsunuz. Ne gibi önlemler alınmalı?
  • Doç. Dr. Ergören: Son verileri kullanılarak yapmış olduğumuz tahmin analizleri sonucunda, 30 gün sonra Omikron kaynaklı vakalardaki artışın hiçbir önlem alınmaması durumunda günlük pozitif vaka sayısının yaklaşık 2 bin olacağını ve bunların da en az %66’sında Omikron varyantının saptanacağı tahmin ediyoruz. Omikron varyantının; aşı etkinliği, virüsün yayılma hızı, hastalık şiddeti ve ölüm oranında yaptığı değişiklikler COVİD-19’la mücadelede uygulanan stratejilerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koydu.
    Çok hızlı enfeksiyon özelliğine sahip Omikron varyantının yayılmasını yavaşlatmak ve COVİD-19 ile ilgili sağlık ve hastalık yükünü yönetilebilir tutmak için sosyal mesafe, maske takma, hijyen, aşı uygulamaları ve PCR tarama testleri gibi pandemi önlemlerin hızlı bir şekilde yeniden gözden geçirilmesi, doğru tanı testleri ile tespiti ve şu an günlük yapılan test sayısına göre hesaplandığında ~5% olan SARS-CoV-2 PCR pozitif olgu oranının normal değerlere düşürülmesi için önlemlerin alınması ivedidir. Temel önlemler hatırlanmalı, hassasiyetle uygulanmalı, denetlenmelidir. 

“Üzerinde durmamız gereken konu, vaka sayısı mı yoksa bu kişilerin virüsü bulaştırma potansiyeli mi?”

  • Soru: Vaka sayıları hızla artarken son açıklanan kararları nasıl değerlediriyorsunuz? Örneğin aşılı temaslıların artık karantinaya girmeyecek olmalarını...
  • Doç. Dr. Ergören: Üzerinde durmamız gereken konu, günlük saptanan yeni vaka sayısı mı yoksa bu kişilerde gözlenen semptomlar ve bu kişilerin diğer kişilere virüsü bulaştırma potansiyeli mi? Bence, aşılanmanın artması ile birlikte günlük saptanan pozitif vakalardan daha çok enfekte kişilerde gözlenen semptomlar, hastaneye yatış oranları ve başkalarını enfekte etme potansiyelleri bu noktadan sonra artık daha önemlidir.
    Aşılı kişiler hastalığı çoğunlukla semptomsuz geçirir ve viral yükü çok düşük olacağı için bulaştırma riski de düşüktür. Aşılı temaslılarda karantina uygulanmaması kararı bu düşünülerek alınmış olabilir ancak bunun topluma ve sağlık çalışanlarına izah edilmesi gerekir. Örneğin İngiltere, PCR pozitifliği döngü eşik değeri (Ct) 32 ve yukarı olan ve daha önceleri pozitif saydığı eskiden pozitif saydığı, kişileri artık pozitif saymadığını açıkladı.   Döngü eşik değeri PCR cihazının virüsü ilk saptadığı döngüdür. Bu değer bizim geliştirdiğimiz yerli kit için 34’tür. Bu, viral yükün düşük olduğunu ve aynı oranda bulaşıcılığın da düşük olduğunu gösterir. Bizde de bunun gibi bir uygulama yapılacaksa SARS-CoV-2 PCR testi yapan laboratuvarların bu konuda bilgilendirilmesi gerekir.

“Çok ani ve günü kurtarma amaçlı kararlar üretiliyor”

“Hızlı antijen testleri kitle taramaları için önemlidir. Fakat, ülkemizde hızlı antijen testleri daha farklı uygulandı, normal uygulamanın parçası oldu. Pek çok şeyi antijene bağlandı, PCR zorunluluğu azaltıldı. İnsanlar antijene çok güvendi. Ayrıca piyasada çok farklı antijen kitleri var, bunların doğruluk payları da farklıdır”

 

  • Soru: Mevcut şartlarda okulların kapanmasına gerek olup olmadığı da tartışma yarattı...
  • Doç. Dr. Ergören: Bence bulaş hızı artmaya devam ederse ve esas bulaşın okullarda olduğu tespit edilirse, okulların bir süre kapanması ve derslerin online yapılması iyi olabilir. Belki de sömestr tatili öne alınabilir. Aslında genel anlamda çok ani ve günü kurtarma amaçlı kararlar üretildiğini söyleyebilirim. Sağlık Üst Komitesi var ancak Tabipler Birliği gibi sivil toplum örgütleriyle, üniversitelerdeki uzmanlarla hiç istişare yapılmadan kararlar alınıyor.

“Temas takibinde ipin ucu kaçtı”

“Son günlerde gözlenen yüksek vaka sayılarında hızlı antijen uygulamasının da payı büyüktür. Dünyanın çoğu yerinde antijen hiç kullanılmamaktadır, bizde de antijeni devreye sokunca kontrolü yitirdik”

 

  • Soru: Vakaların artık hep yerel vaka olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu temas takibinin yapılamadığı anlamına gelir mi?
  • Doç. Dr. Ergören: Aynen öyle. Artık vakaların sadece yerel olarak açıklanması, “artık kimin ne olduğunu bilmiyoruz, pozitiflerin hepsine yerel diyelim” demektir. Temas takibinde ipin ucu kaçtı...

“Altın standart PCR”

“COVİD-19 teşhisinde hem Dünya Sağlık Örgütü (WHO) hem de Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) tarafından vakaların ve temaslıların test edilmesi için en güvenilir metodoloji olarak kabul edilen “altın standart” moleküler tanı yöntemi gerçek-zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu yani halk arasında bilinen adıyla PCR’dır”

 

  • Soru: Toplumda antijen testlerinin omikron varyantını tespit edemediğine, yakalayamadığına dair endişeler de var. Bu konuda değerlendirmeniz nedir?
  • Doç. Dr. Ergören: COVİD-19 teşhisinde hem Dünya Sağlık Örgütü (WHO) hem de Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) tarafından vakaların ve temaslıların test edilmesi için en güvenilir metodoloji olarak kabul edilen “altın standart” moleküler tanı yöntemi gerçek-zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu yani halk arasında bilinen adıyla PCR’dır. PCR, hızlı antijen testlere göre daha uzun zamanda sonuçlanmasına rağmen, yüksek hassasiyette ve doğrulukta sonuç vermektedir. Pandemide hızlı tarama önemlidir, enfeksiyonunun yayılmasını önlemek için amaç virüs ile enfekte kişileri mümkün olduğunca tespit etmektir. Hızlı antijen testleri kitle taramaları için önemlidir. Fakat, ülkemizde hızlı antijen testleri daha farklı uygulandı, normal uygulamanın parçası oldu. Pek çok şeyi antijene bağlandı, PCR zorunluluğu azaltıldı. İnsanlar antijene çok güvendi. Ayrıca piyasada çok farklı antijen kitleri var, bunların doğruluk payları da farklıdır.

“Yüksek vaka sayılarında hızlı antijen uygulamasının da payı büyük”

 

“22 Aralık 2021’de Sağlık Bakanlığı’na gönderdiğimiz raporda Omikron varyantının, SARS-CoV-2 tanısı için kullanılan iki yöntem yani hızlı antijen ve PCR için yaptığımız ön değerlendirme sonuçlarını paylaştık. Hızlı antijen testlerinin, protokollere göre doğru uygulanıldığında bile, ~%40-50 oranında Omikron varyantı için ‘yanlış negatif’ sonuç verdiğini saptadık”

 

 

Omikron varyantının Kuzey Kıbrıs’ta da görüleceği biliniyordu ama önceden planlanması gereken önlemler ve PCR taramalarına çok geç başlandı. 22 Aralık 2021’de Sağlık Bakanlığı’na gönderdiğimiz raporda Omikron varyantının, SARS-CoV-2 tanısı için kullanılan iki yöntem yani hızlı antijen ve PCR için yaptığımız ön değerlendirme sonuçlarını paylaştık. Hızlı antijen testlerinin, protokollere göre doğru uygulanıldığında bile, ~%40-50 oranında Omikron varyantı için “yanlış negatif” sonuç verdiğini saptadık. Son günlerde gözlenen yüksek vaka sayılarında hızlı antijen uygulamasının da payı büyüktür. Dünyanın çoğu yerinde antijen hiç kullanılmamaktadır, bizde de antijeni devreye sokunca kontrolü yitirdik.

 

  • Soru: Bazı aşıların Omikron varyantına karşı etkili olduğuna dair haberler var. Bu konuda durum nedir?
  • Doç. Dr. Ergören: Imperial College London’daki araştırmacılar tarafından yapılan analiz sonuçlarına göre, Pfizer BioNTech-Comirnaty veya AstraZeneca-Vaxzevria aşıları Delta varyant için etkili ancak Omikron varyantına karşı etkinlik oranı önemli oranda düşük ve daha yüksek enfeksiyon riski var. İngiltere’de bilim insanları, iki doz aşının, son koronavirüs varyantı Omikron’a karşı yeterli olmadığı uyarısında bulundu. Söz konusu Pfizer BioNTech-Comirnaty ve AstraZeneca-Vaxzevria aşılarından iki doz olanlar % 0-19 arasında Omikron varyanttan korunurken, hatırlatma dozundan sonra bu oranın %54-77 arasında olduğu tahmin edildi.

“Durumun hafife alınmaması gerekir”

24 Aralık 2021 itibarıyla, Sağlık Bakanlığı verilerine göre tam doz aşı oranı toplam %41.5 yani 160 bin kişi. Ülkemiz de dahil, birçok ülkede tam doz uygulaması %50’den az, hatırlatıcı doz oranı da %7’nin altında. Aşı uygulamalarındaki eşitsizlik göz önünde bulundurulduğunda, Omikron varyantının mevcut aşılardan ve/veya daha önce diğer SARS-CoV-2 varyantları ile enfekte olmuş kişilerin geliştirdiği nötralize antikorlardan kaçması olasılığı yüksek. SARS-CoV-2 Delta ve/veya diğer viral patojenler, örneğin domuz gribi ile birlikte ko-enfeksiyonuyla olası bir viral genom entegrasyon potansiyeli düşünüldüğü zaman, her ne kadar hala büyük bir belirsizlikler olsa da, durumun hafife alınmaması gerekir. Yani iki varyantın birbiriyle entegrasyonundan yeni varyantlar ortaya çıkması ihtimali olduğunu da unutmamak gerekir.  

“mRNA ve adeno-viral vektör tabanlı iki aşı karışımı Omikronda daha etkili”

Ülkemizde farklı aşıların farklı kombinasyonlarda kullanılmış olması diğer ülkelere kıyasla aşılar hakkında yorum yapmamızı kolaylaştırmıştır .YDÜ’de izole vakalardan oluşan küçük boyutlu gözlem çalışmasında, farklı aşılar için tam doz aşı, tek ya da tam hatırlatma dozu,  SARS-CoV-2 enfekte yani doğal bağışıklık kombinasyonlarını değişik yaş grupları ve cinsiyetteki kişilerde ele aldık. Sonuç olarak yaş, cinsiyet ve viral yük bakımında istatistiksel olarak anlamlı bir veri elde edilmedi. Fakat, tam doz J&J-Janssen ile Pfizer-BioNTech hatırlatma dozu karışımının, SARS-CoV-2 enfeksiyonu sonrası kazanılan doğal antikorlara ve/veya tam doz Phizer-BioNtech aşılarına kıyasla SARS-CoV-2 Omikron enfeksiyonunda daha etkin oldukları ortaya çıktı. O nedenledir ki Phizer-BioNtech üçüncü yani hatırlatma dozunu da uygulamaya başlamıştır. Ayrıca kazanılmış sürü bağışıklığının COVİD-19 hastalığı ile mücadelede yeterli olmadığı da görüldü. Özetleyecek olursak, mRNA ve adeno-viral vektör tabanlı iki aşı karışımının Omikron varyantı karşısında daha etkili olduğunu gözlemledik.

“Endişe verici bir varyant oluşmazsa, Aralık 2022’de pandemiden tamamen kurtulacağız”

Tahmin analizlerimiz önlem alınmadığı takdirde ülkemizde Şubat sonuna kadar virus kaynaklı 40 bine yakın yeni vakanın olabileceği yönündedir. Şu anda ülkemizde Omikron varyantı, Delta varyantı ile birlikte etkinliğini sürdürüyor, aynı zamanda son iki yıldır rastlamadığımız domuz gribi salgını da mevcut”

 

  • Soru: Bazı uzmanların Omikron varyantı nedeniyle vaka sayılarının Ocak ayında yükseleceği, Şubat’ta düşüşe geçeceği ve bu varyantın COVİD-19 pandemisinin iki ay içinde bitebileceğine dair umut verdiği şeklinde haberler var. Sizin bu konudaki öngörünüz nedir?
  • Doç. Dr. Ergören: Elbette tüm temennimiz pandeminin artık bitmesi fakat Omikron’un oluşturduğu genel tehdit ve pandeminin süresi, büyük ölçüde dört temel soruya bağlıdır. Bir, varyantın ne kadar bulaşıcı olduğu; iki, aşıların ve önceki SARS-CoV-2 enfeksiyonu kaynaklı kazanılan doğal bağışıklığın, bulaş ve hastalık şiddetine karşı ne kadar iyi koruma sağlayacağı ve etkileri; üç, varyantın diğer varyantlarla karşılaştırıldığında ne kadar öldürücü olduğu ve dört, popülasyonların bu dinamikleri nasıl anladığı, riski nasıl algıladığı.
    Tahmin analizlerimiz önlem alınmadığı takdirde ülkemizde Şubat sonuna kadar virus kaynaklı 40 bine yakın yeni vakanın olabileceği yönündedir. Şu anda ülkemizde Omikron varyantı, Delta varyantı ile birlikte etkinliğini sürdürüyor, aynı zamanda son iki yıldır rastlamadığımız domuz gribi salgını da mevcut. Omikron varyantı aynı zamanda aşı uygulamalarının az olduğu Asya, Güney Amerika ve Afrika kıtalarında da hızla yayılmakta, her hangi bir virus-virüs genom değişimi sonucu yeni, endişe verici bir varyant oluşmazsa, tahminlerime göre Aralık 2022’de pandemiden tamamen kurtulacağız.

 

yd-destek-gorseli-2-513.jpg

Bu haber toplam 4894 defa okunmuştur