Erhürman: Çok uğraştık, anlatamadık
Türkiye ‘Vicdani Ret’ti 1982 Anayasası’na koydu, Kıbrıs’ın kuzeyinde UBP- DP ‘kabul etmedi’
Yenidüzen Özel
Anayasa değişikliği için ‘referandum’ süreci başlarken, milletvekili, hukuk uzmanı Tufan Erhürman, “Vicdani Ret” ve “Azınlık Hakları” için de çok uğraştıklarını, ancak, özellikle Ulusal Birlik Partisi ve Demokrat Parti – Ulusal Güçler’i ikna edemediklerini söyledi.
Meclis’te oylanarak 34’ü bulamayan maddelerden birinin ‘Azınlık Hakları’, diğerinin ise ‘Vicdani ret’ olduğunu anımsatan Erhürman, “Anayasal temel hazırlanmak üzere hazırlanmış değişiklik önerileriydi. Ancak herhangi bir maddenin Genel Kurul’da 34 oyu almadıkça referanduma sunulması mümkün değil” dedi.
Bu iki madde dışarıda kaldığı için üzüldüğünü ifade eden Erhürman, ‘Demek ki halk bu değişikliklere hazır değilmiş” şeklinde konuştu.
Erhürman, Kanal SİM’de konuyla ilgili açıklamalar yaptı.
“CTP ve TDP bir tek fire vermedi, UBP – DP ikna olmadı”
“Azınlık Hakları ile ilgili olarak biz CTP ve TDP, bir tek milletvekili bile fire vermeksizin ‘Olumlu’ oy kullandı ama bizim toplam oyumuz 24. Aynı şekilde vicdani rette Anayasal temel oluşturmak için hazırlanmış madde de aynı muameleyi gördü. Yine biz CTP ve TDP tam kadro olumlu oy kullandık ama 24… Dolayısıyla 34 oya ulaşamadık. Bu konuda CTP-BG’nin ve TDP’nin eleştirilmesini gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum. Bu maddelerle ilgili bir değişikliği kamuoyunun geneli isteseydi, o zaman Meclis’teki aritmetik de böyle olmazdı. Meclis’teki aritmetik şu anda Kıbrıs Türk Toplumu’nun düşüncelerini yansıtıyorsa, sadece %48’i vicdani rette anayasal dayanak oluşturulması konusunda toplumu hazır buluyor ve %48’i azınlık hakları konusunda anayasaya bir hüküm konulmasına olumlu gözle bakıyor demektir. Oysa % 48 değil, 3’te 2, yani % 67 olması lazım. Şu anda öyle bir milletvekilliği çoğunluğu yok.”
“1982 tarihli TC Anayasası’nda hemen hemen aynen alınmış bir düzenlemeydi…”
“Vicdani retle ilgili düzenleme aslında doğrudan doğruya vicdani ret hakkını düzenlemiyordu. Bu düzenleme 1982 tarihli TC Anayasası’nda hemen hemen aynen alınmış bir düzenlemeydi. Hepimiz her yerde vurguluyoruz, 1982 tarihli TC Anayasası’nı orijinal metninde olan bir düzenlemedir bu.”
“Asker ve Askerlerin atadığı kişiler bu maddenin, bu Anayasa’ya girmesine olumsuz bakmadı…”
“1982 Anayasası’nın kimler tarafından, hangi koşullarda yapıldığı herkesin malumu. Askeri bir diktatörlük vardı Türkiye Cumhuriyeti’nde, bir askeri darbenin arkasından bu Anayasa hazırlanmıştı, yönetimde de askerler ve onların atadığı kişiler vardı. Buna rağmen, askerlerin atadığı kişiler bu maddenin, bu Anayasa’ya girmesine olumsuz bakmadı.
Yurt Ödevi’yle ilgili madde; ‘Kişilerin silahlı kuvvetlerde veya kamu kesiminde nasıl askerlik yapacağı yasayla düzenlenir’ diyor. Biz de aynı maddeyi kendi Anayasamıza aktarmayı düşündük. Sebebi şu, eğer yasa koyucu bir gün vicdani retti yasayla düzenleyecekse, bu Anayasa’ya aykırı olmasın, böyle bir düzenlemenin Anayasal bir dayanağı olsun.”
“Türkiye mahkum olabilir”
“Türkiye Cumhuriyeti’nde bu vardı da bugün vicdani ret mi var, hayır… Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na bu dayanağı koydu, ama 1982’den bugüne kadar vicdani ret hakkını yasayla tanımadı. Anayasa’da bulunması demek illa ki yasayla tanınacak anlamına gelmez ama bir gün gelir de yasayla düzenleneceğinde, Anayasa’ya uygun olacak bir yasa haline gelecekti bu düzenleme olsaydı…
Peki neden buna ihtiyaç var… Şundan dolayı ihtiyaç var, Avrupa Konseyi içerisinde bulunan bütün ülkeler, ki Türkiye de bu yapıya üyedir, bütün ülkeler bugün vicdani ret hakkını tanımıştır, Türkiye hariç!.. Türkiye de bu konuda baskı altındadır çünkü Türkiye’ye karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde bu konuda dava açılıyor ve Türkiye bunları kaybediyor.”
“Türkiye, buradaki ihlalden dolayı mahkum olabilir”
“Bir gün gelip şöyle bir anomaliyle karşı karşıya kalabiliriz, bunu Meclis’te de vurguladık ama anlatamadık, Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki kararların baskısıyla, Anayasa’sı da müsaade ettiği için bir yasa çıkarıp vicdani retti düzenleyebilir, ama bizim Anayasa’mız şu anda değişiklik yapamadığımız ve müsaade vermediği için vicdani retti biz düzenleyemeyiz ve bizim ülkemizde vicdani ret hakkını kullanamayan bir kişi, insan hakkı ihlal edildi diye Türkiye’ye karşı Strazburg’da dava açabilir. O zaman Türkiye, kendi ülkesinde vicdani retti düzenlemiş olmasına rağmen, bizim ülkemizde düzenlenmediği için buradaki ihlalden dolayı mahkum olabilir.
Bunu gidermek için Anayasamızda olsun istedik, diledik, TDP ile birlikte de çok uğraştık ama olmadı. Bir şekilde UBP ve DP bu konuda ikna olmadı. Oylama yapıldı, 24 evet oyuna karşılık, 26 milletvekili dışarıda kaldı ve bu madde geçmedi.”
Azınlık Hakları
“Ciddi bir dezenformasyon yaşatıldı”
“Azınlık haklarıyla ilgili de kamu oyunda çok ciddi bir dezenformasyon yaşatıldı. Azınlık kavramı gidildi, 40-50 sene öncenin kavramlarıyla anlatılmaya çalışıldı, biz de azınlık yoktur gibi iddialar ortaya atıldı. Oysa azınlık hakları kavramı bugün uluslar arası hukuk literatüründe bugün çok bilinen bir kavramdır. Bununla ilgili uluslar arası antlaşmalar var ve bu antlaşmalarla ilgili ilkeler de var. nedir bu unsurlar, azınlıkların hepsi vatandaştırlar, sayısal olarak çoğunluk karşısında az olmaları gerekir, etnik, kültürel, dinsel özellikleri çoğunluğunkilerden farklı olmalı, dominant olmamalı, bu gruplar dayanışma içinde kendi kültürel dinsel, dilsel özelliklerini yaşatmak ve ileriye de taşımak adına bir irade ortaya koymalı. Kuzey Kırbıs’ta mesela bir örnek Aleviler… Tipik bir azınlıktır uluslar arası literatüre göre Aleviler… Bu ifadeyi kullanmak onlara hak tanımaktır. Biz bu insanlara haklarını resmi makamlar huzurunda talep etme hakkını tanımak istedik. Öyle çarpıtıldı ki bu, aslında buna karşı çıkan DP ve UBP’nin de bu anlattıklarıma karşı olduğunu düşünmüyorum ama yaratılan ciddi dezenformasyon, ciddi bir siyasi baskıya dönüştü. Azınlık haklarının meclis ve kamu oyu düzeyinde ilk defa bu kadar ciddi tartışıldı. İkinci çalışmada bunları daha da ciddi şekilde çalışacağımıza inanıyorum.”